Mevlana’yı önemsiyoruz ama...

Hz. Mevlana’nın, Konya’ya teşriflerinin yine bir seneyi devriyesinde aynı şeyleri söylemek, yazmak kadar üzücü, sıkıcı, bunaltıcı bir şey yok.

Her 3 Mayıs’ta temsili bir törenle yaklaşık ayrım günlük bir program çerçevesinde Hz. Mevlana’nın Konya’ya gelişi kutlanır. Kendi içimizde olan bu etkinlik çerçevesinde Konya halkı basın bildirisiyle bir gün önceden programa davet edilir ve gelen toplulukla birlikte Hazreti Pir’in Konya’ya gelişi sembolize edilir.

İyi de dün “Mevlana etkinliklerini yılın on iki ayına yayacağız” diyenlere bu program yakışır mı? Son iki yıl zarfında Hz. Mevlana’nın Aralık ayları haricinde kaç kere andık. Son zamanlarda oluşan tepkilerden dolayı her ayın Perşembe’sine Sema etkinliği kondu. Ve iki 3 Mayıs’ta sembolik törenle Hz. Mevlana’nın Konya gelişi kutlandı.

Hatırlayacağınız gibi Aralık ayı programlarında otellerimizde bir doluluk yaşandı. Belki Konya mutfağı çalışan restoranlarda da bu doluluk yaşandı. Ama ne yazık ki bu doluluk şehir geneline yayılamadı.

Neden? Canlılığı oluşturacak bir iş yapamadık… Biraz kendimizi, yaptıklarımızı birazcık eleştirebilsek o etrafımızdaki maşallahçıları görmezden gelebilsek birçok şeyi halletmiş olacağız ama ne yazık ki bu devran böyle dönüyor. 

Turizmi hala bir sektör olarak kabul edememenin, elimizdeki değerleri keşfedememenin sıkıntılarını çekiyoruz. Oysaki çocuk yaşta hepimizin kafasına kazınan bir deyim var “turizm bacasız sanayi.” Evet turizm gerçekten değerlendirilebilirse bacasız sanayi.

Konya, Anadolu’nun tam ortasında yüz ölçümü itibariyle ülkemizin en büyük şehri. Tarihsel geçmişine baktığımızda tarihi süreç bizi on bin yıl geriye götürüyor. İlk şehirleşme bulgularına erişilen ve dünya arkeoloji tarihinde çok önemli bir yeri olan Çatalhöyük’le başlayan Konya tarihi tarihin çeşitli evrelerinden geçmiş, o dönemlerin gözde ve önemli şehirlerinden olmuş ve bu dönemlere ait önemli bulgular bırakmış.

Selçuklu devletinden bu güne baktığımızda Konya önümüze Selçuklular’da başkent, Osmanlılar’da önemli bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Her iki dönemden bugüne sağlıklı bir şekilde gelen ve çok önemli olan Türk İslam mimarisinin güzide örnekleri şehrin manevi zenginlikleri arasında yer almaktadır.

Bu denli öneme haiz Konya elbette fikir ve kültür açısından da boş kalmamış yaşanılan çağın ünlü fikir ve din adamları Konya’ya gelerek Konya’da yaşamışlardır. Onlardan bugüne gelen kültürel zenginlikler ise apayrı bir değerdir. Bu dönemin ünlü düşünürlerinden ve dünyaya mal olmuş ünlü düşünür Hz. Mevlana Celaleddin Rumi hazretleri ile yine gülerken düşündüren nükteleriyle ders veren Nasreddin Hoca Konya’yı gönüllerden gönüllere taşımışlardır.

Elbette Konya tarihi yapıtları ve Mevlana hazretleri, Nasreddin Hoca gibi öne çıkmış fikir adamlarıyla ünlenmiş bir şehir değildir. Bu manevi zenginliğin yanı sıra doğa güzellikleriyle de anılmaya hak eden bir konumdadır. Ereğli, Beyşehir, Akşehir gibi ilçelerindeki doğa güzellikleri ve ören yerlerinin yanı sıra dünya termal su sıralamasında ilk beşte yer alan Ilgın kaplıcaları da bu zenginliği tamamlayan ana etkenlerden biridir.

Konya bu zenginlik içinde, bacasız sanayi olarak nitelendirilen turizmden hak ettiği payı alamadığı gibi turistik şehirler sıralamasında dahi hak ettiği yeri maalesef alamamaktadır.

Dünya turizmi bir kalınma pastası görüp bu uğurda yatırım yapan şehir örnekleriyle doludur. Ülkemizde de tarihsel zenginliği olmadığı halde turizm geliri bizden yüksek şehirler vardır.

Yirminci yüzyılda yapılan hiçbir estetik ve güzelliği olmayan taş ve mermer binalarıyla, oluşturdukları aqua parklarıyla, fuar, kongre ve sportif etkinlikleriyle şehirlerini canlandıran ve turizmden oldukça ciddi gelir elde eden ülkelere bakıyorum sonra elindeki zenginliği bu şehre kazandıramayan bizlerin basiretsiz ve beceriksiz tavırlarına üzülüyorum.

 

Son yıllarda açılan fuarlar bir zamanlar umut vermişti, heyecan vermişti. Acaba demiştik fuarlarıyla öne çıkmış Avrupa kentleri gibi Konya gelişen sanayisiyle birlikte bir fuar şehri olur mu diye ama ne yazık ki biz her yıl fuarlarımızı geliştireceğimize hızla yerelleştiriyoruz.

Konya’da turistik faaliyet gösterebilecek yeterli alt yapı var, sadece alt yapıyı harekete geçirecek turizmi bir kalkınma hamlesi, turizmi bir ekonomik faaliyet olarak görecek atraksiyonlara ihtiyaç var.

Yani Hazreti Pir’in dediği gibi artık yeni şeyleri söyleyebilecek, onları uygulayabilecek anlayışlara ihtiyaç var.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.