M. Ali Köseoğlu

M. Ali Köseoğlu

Mevlana Dergâhı’nda Hicri Şeb-i Arus

Önceki gün Hicrî takvim, 5 Cemâziyelâhir 1436’yı gösteriyordu.

Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Şeb-i Arus’u...

Yani vefatının 764. sene-i devriyesi...

O, Hicrî 5 Cemâziyelâhir 672 senesinde vuslata kavuşmuştu.

***

Konya’da Mevlana Dergâhı 5 Cemâziyelâhir 1436 (25 Mart 2015 Çarşamba) gecesi farklı bir atmosfere büründü. Mütevazı bir parlaklık, 764 yıl önceden bir muştuyu ışıldıyor...

Konya’da Mevlana’nın Şeb-i Arus’unda kimse ‘ah’etmez...

Çünkü Mevlana Mesnevisi’nde şöyle söyler:

Kuşa, kafesi bırakıp uçmak nasıl hoş, tatlı gelirse, bana da ölmek ve bu yurttan göçmek öyle hoş, öyle tatlı geliyor.

***

Hatta vefatına yakın günlerde yakınlarına şu gazeli söylemiş:

Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi, gamı var, dünyadan ayrıldığına üzülüyorum sanma.

Sakın, benim için ağlama, “Yazık oldu! Yazık oldu!” deme. Eğer nefse uyup şeytanın tuzağına düşersen, işte o zaman hayıflanmanın sırasıdır.

Cenazemi görünce “Âh ayrılık! Âh ayrılık!” deme. O vakit benim ayrılık değil, visal ve mülakat (kavuşma ve görüşme) vaktimdir.

Beni kabre indirdikleri zaman sakın “Elveda! Elveda!” deme. Çünkü kabir, öteki âlemin, can topluluğunun perdesidir.

Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör (düşün). Güneş ve aya gurub etmekten (batmaktan) hiç ziyan gelir mi?

Bu hal sana batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında bu hal doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır. Mezar insana hapishane/zindan gibi görünse de, orası ruhun kurtulduğu yerdir.

Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Niçin insan tohumu bitmeyecek diye şüpheleniyorsun?

***

Yıllar sonra yeniden yaşanılan bir güzelliği tarihe not düşmek için yazıyorum...

5 Cemâziyelâhir 1436 yani 25 Mart 2015 Çarşamba...

İl Kültür Müdürü Mustafa Çıpan Hocamızın davetine icabet ediyoruz.

Yatsı namazını Mevlana Dergâhı’nın içindeki mescidde, İl Müftümüz Prof. Dr. Ali Akpınar’ın arkasında eda ettikten sonra M. Fatih Çıtlak Hoca’nın Mesnevi Dersini dinliyoruz.

Rektörler Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Prof. Dr. Hakkı Gökbel, İlahiyat Dekanımız Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, Abdurrahman Büyükkörükçü, Mehmet İncili gibi hocalarımız, Memiş Kütükcü,  Ahmet Köseoğlu, Bekir Şahin, Nuri Şimşekler, Mustafa Holat, Yusuf Benli, Adem Bahçıvan, Serdar Ceylan, Mustafa Tatlısu gibi isimler de yıllar sonra gerçekleşen bu Şeb-i Arus’un iştirakçileri arasında olma bahtiyarlığına erenlerden...

***

Sohbetin ardından dergâhın semahane bölümüne geçiyoruz.

Sultan II. Abdülhamit'in inşa ettirdiği iki katlı mahfillerin alt katına yerleşiyoruz.

Mutriban eşliğinde sema gösterisi başlıyor...

İşte özlenen Şeb-i Arus...

***

Vaktiyle takvimler 5 Cemaziyelahir’i gösterdiğinde 3 kıtada 174 mevlevihanede Mevlana’nın hatırası şeb-i arûs ile yâd edilir, mukabele-i şerif tertip edilirmiş...

İşte bu gelenek önceki gün yeniden başladı.

Program bittiğinde saatlerimiz 23’e yaklaşıyordu...

Mehmet İncili Hocamız, Dergâhın önünde ikram edilen ‘şeb-i arus’ şerbetini yudumlarken dergâha doğru bakarak “Ne güzel değil mi?” diye soruyor...

Evet, ‘ne güzel’ bir gece yaşadık...

Sebep olanlara ne mutlu!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum