Selman S. Akyüz

Selman S. Akyüz

Mersin çocuk oyuncağı gibiydi

Ne zaman deplasmana gitsem “iyi ki Konyaspor’u tutuyor ve gazeteci olarak iyi ki Konyaspor’u takip ediyorum” diye baştan şükrediyorum. Koskoca Mersin şehrinin ligden düşmek üzere olan takımını “kurtarmaya” 5 bin kişi bile gelmemiş. Maç başlamadan hemen önce Konya’da stadyumun önünde binlerce kişilik Beşiktaş maçı kuyruğu oluşmuştu.

Sahadaki takımları ise taraftarlarından daha istekli göründü. Maça, Konyaspor’u topla oynatmama, oyun kurdurmama, ilk golü çabuk bulma üzerine planlanmış bir taktikle başladılar. Oyun alanını daraltıp, top Konyaspor’dayken sağlam baskı kurup topu kanatlara attılar. 25. Dakikaya kadar Konyaspor, Mersin’in bu tuzağını Ali Çamdalı’nın harika oyunuyla bozdu. Her mücadeleyi dikkatle takip edip, pas koridorlarının ortasında bitiverdi. Top kaptı, adam tuttu ve az pas hatasıyla, Holmen ile çok uyumlu oynadı.

Tita’nın ikinci sarı karttan kırmızı kart görmesiyle Mersin’in tüm planı alt üst oldu. O dakikadan sonra topu nasıl olursa olsun kaleye sokmak için öylesine oynayan bir ev sahibi takım vardı sahada. Konyaspor ise 10 dakika temkinli oynayıp sonra bilinçli şekilde rakibin üzerine gitti fakat Rangelov ve Bajic’e top aktarmayı bir türlü beceremediler.

İlk yarının sonunda yorulmaya başlayan Mersin’in Hocası Ümit Özat, ikinci yarıya çok akıllı başladı. Oyuncuların pili bitmeden, 10 kişi ile saldırarak hemen golü bulup sonra maç sonuna kadar üzerine yatmak istedi. Konyaspor 15 dakika sahasından çıkamadı. Tutsaydı maçı en az berabere bitirebilirlerdi.

Aykut Kocaman ise etkisiz olan Rangelov’u çıkarıp ikinci yarıya Ömer Ali ile başladı. Traore’yi de ileri gönderdi.  Khalili’nin karşı karşıya kaçırdığı pozisyon Mersin İdman Yurdu’nun gücüyle birlikte moralini de bitirdi.

“Konyaspor neden yüklenmiyor” diye benim gibi, televizyon başında izleyenlerin de homurdanmaya başladığı sırada, 63. dakikada çok güzel bir gol geldi. Douglas’ın kornerden gönderdiği top tam basın tribününde benim durduğum yere doğru gelirken “harika orta” dedim. Holmen doldurdu, Traore çaktı. Usta işi bir goldü. Ortasıyla ve asistiyle de.

Tabi ki golden sonra maç sonuç olarak bitti. Aykut Kocaman daha uzun bir 15 dakika varken savunmaya yardım için Volkan Fındıklı’yı alınca “yine mi?” demekten kendini alamıyor insan ama O’nun bir tarzı var işte. Dağınık rakibi biraz daha üzerine çekip kontradan Bajic ile ikinci golü buldu. Mersin’i büyük ölçüde PTT Ligi’ne postaladı. Son dakikalarda gol atmak istemediler ve kendisiyle fare gibi oynatan Mersin’in durumu utanç vericiydi.

Konyaspor’u kimse tutamıyor. Disiplin ve uyumun motivasyonla birleşince neler yapabileceğini herkese gösteriyorlar. Bülent Uygun dönemindeki Sivasspor gibi, az benzinle çok yol giden otomobil gibiler ama Aykut Hoca bunu “gazla” değil akıllı oyunla yaptı.

Deplasmandan galibiyetle dönerken yollar, kilometreler öyle çabuk geçiyor ki... Teşekkürler Konyaspor, teşekkürler. Deplasman galibiyetlerin bol olsun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar