Kurbağa Etkisi

 

Kabul edelim ki sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Çocuklarımızla aynı merkeze odaklanamıyoruz. Aynı şeyleri düşünmüyor, aynı kaygılar üzerine korku inşa etmiyoruz. Bunun ne zararı olabilir ki diyebilirsiniz. Esasen haklısınız da. Yani kuşak farklılığı varsa, tabii ki hedeflerde de farklılıklar olacak. Biz, belki yaş, belki yaşanmışlıklardan dolayı hayal kurma kabiliyetini kaybetmiş bir kuşağa döndük.

Yeni nesil daha agresif talepler ve imkanlar üzerine bir hayat beklentisine sahip. Buna saygı duymak lazım. Biz geçmişte yaşadıklarımızın bizde oluşturduğu travmadan dolayı korkularımız üzerine bir hayat yaşarken, onlar, geleceğe yatırım yaparak hayalleri üzerinden inşa ettikleri bir projeksiyona sahipler. Bu yönüyle de daha iddialılar.

Şehid Hasan El Benna, "Bu günün gerçekleri, dünün hayalleridir. Bu günün hayalleri de yarının gerçekleridir" diyordu.  Bu sebeple hayal kurma yeteneğini kaybedenlerin arka saflara kayması ve yükselişin önünü tıkaması kabul edilebilir bir şey değil. Çocuklarımızın vereceği kavgaya güvenmek zorundayız. Onların önünü açmak, saf tutmalarını sağlamak, verecekleri mücadelenin taşlarını döşemelerine izin vermek zorundayız.  

Bugünlerde çokça tartışılan bir konu var. Bizim neslin çocukları, ebeveynleri ile aynı siyasi idealleri paylaşmıyorlar. Aynı partiye oy vermiyorlar. Aynı talepleri dillendirmiyorlar ve her şeyden önemlisi, aynı geleceği talep etmiyorlar. Bu durumun bir kuşak çatışmasına sebep olmaması için taraflardan birinin ya da her ikisinin revizyona gitmesi gerekiyor.

Bu revizyon, hem geçmiş müktesebata dönük hem gelecek perspektifini kuşatan derinlikli bir revizyon olmalıdır. Kazanımlar üzerine kurulmuş, tembelliği yok eden, hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak dinamizmi besleyen bir çerçeveyi de önümüze koymalıdır. Bu revizyonun bizim nesle düşen yönü olduğu kadar, bu mücadeleyi devam ettirecek olan çocuklarımıza da dönük bir cephesi vardır. Tecrübenin, hırsla meczedilmesi gerekmektedir.

Açık söyleyeyim, bizi kurbağa etkisine teslim olup uçuruma yuvarlandığının farkına varamayanlar olarak nitelendiren yeni nesle hak veriyorum. Kurbağalar, kaynayan suya atılırsa suyla temas ettiklerinde, atıldıkları gibi sıçrar ve atıldıkları kazandan geriye çıkarlarmış. Ama kazana kurbağaların seveceği ılıklıkta bir su koyar ve suyun ısı derecesini hissettirmeden ağır ağır yükseltirsen, su kaynama derecesine ulaşıp kurbağanın ölümüne kadar kurbağa bu durumun farkına varamazmış.

Onların iddiasına göre biz, ikinci grubuz. Isı derecesi ağır ağır yükseltilen bir kazanda, ölümünü bekleyen ya da uçuruma yuvarlandığının farkına varmayan bir kuşağız. Hayalleri olmayan, korkuları üzerinden  yaşam inşa eden bir kuşak. Bu ithamlar ve bu ithamlara verilen cevapların bizi tehlikeli bir çizgiye doğru taşıdığını görmemiz gerekiyor. Yeni nesille aramızdaki makas, ortak bir dil geliştiremezsek açılmaya devam edecek. O sebeple bir an önce ortak bir dil geliştirip, bu ayrışmanın önüne geçmemiz gerekiyor.

Zor mu? Zor.

Sabır isteyen bir süreç mi? Evet.

Ama tüm bu zorluklara rağmen yapmak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.