KÜÇÜK BEDENDE BÜYÜK STRES

Sınav. Gençlere, “Hayattaki önceliğiniz nedir?” sorusunu yönelttiğimizde çoğu, “İyi bir işte çalışmak” olarak cevaplar. Peki bu işe nasıl gireceğiz? Tabii ki, yüksek puanlarla girdiğimiz okullardan defterleri satır satır doldurup, aklımıza bir tek kelime bile geçirmeden ayrılarak; çünkü çoğumuz için önemli olan öğrenmek değil, yalnızca sayılar ve bu sayıları nasıl elde edeceğimiz. Bunun için değişmeyen rotamız ise, beynimiz ve psikolojimizin en büyük düşmanı: ezber sistemimiz. Nihayetinde hedefimiz barajı, dersi, Ali’yi, Ayşe’yi geçmek; ve de bunları yapabilmek için kendimizden geçmek. Sahi, gerek var mı bu kadar tantanaya?

Her sınav sabahı, aynı yürek çarpıntısıyla kalkarım yataktan. Her şeyi çalıştım mı, ezberledim mi, acaba ne çıkacak, yetiştirebilecek miyim, gerekli notu alabilecek miyim, vesaire… Sıraya oturup kağıdı görene kadar, kafamın içindeki kaos her saniye hakimiyetini artırır. Sorularla değil, kendimle yüzleştiğim o an ise fark ederim ki, asıl sınav kağıdın üzerinde değil, benim zihnimdedir. Korkumu yenersem, en zor soru bile daha kolay gözükür gözüme. Yine de, mütemadiyen aynı şeyin tekrarlanmasından kendimi alıkoyamam. Döngünün meydana getirdiği anksiyete ise, alınan notun yanında, promosyon gibi eklenir keseye; harca harca bitmeyecek ölçüde… Tebrikler, her daim karşımıza dikilecek bir hasım edindik bu süreçte!

En çok da yapılan kıyaslamaların etkisi vardır bunda, zannımca. Hepimiz aynı yolda, kendi hızımızda ilerlerken, başkalarının bizi sollaması moralimizi bozar. Onlara nasıl yetişeceğim sorusuyla meşguldür artık bütün dimağımız. Geç kalmışlığın korkusuyla titrer her bir zerremiz. İşte tam burada, asıl hedefimizden saparız. Çünkü biliyoruz ki, hedefimiz başkaları değil, varış noktasıdır. Tıpkı tavşan ve kaplumbağa hikayesinde olduğu gibi; amacımız yalnızca tavşanı geçmek değil, yarışı kararlılık ve en az kaygıyla bitirmektir. Unutmayalım ki, yavaş fakat istikrarlı adımlar, hızlı ve gergin tempodan daha çabuk götürecektir bizi sonuca.

Her ne kadar kendimizden emin arşınlasak da, bozuk yollar hep çıkar karşımıza. Adeta çukura sürükler bütün inancımızı, yapamayacağımızı fısıldar daima kulağımıza. İlkokul sıralarında başlar gelecek korkumuz. Gidilecek okulların, girilecek sınavların telaşı yüklenir küçücük bedenlerimize. Hakların yenildiği, emeklerin çoğu zaman görmezden gelindiği, parayı verenin düdüğü çaldığı, başarıdan çok yıpratmayı hedefleyen bir yarıştan farksızdır sistem. Bütün bunlara rağmen, birçoğumuz vazgeçmez hayallerinden; öyle de olmalıdır zaten. Zira verilen emekler zayi olmayacak, mutlaka karşılığını bulacaktır. Ancak bu yolda itidalli olmayı sınırları zorlamak bedenimiz ve ruhumuza en büyük zulümdür.

Bu yol yalnızca kazanmak için değil, kendimizi kaybetmeden yürümek için var. Zira hayat, rakiplerle değil, kendimizle yaptığımız bir yolculuktur. Sonunda bizi yalnızca sınav sonucunun değil, sabır ve azmimizin meyvesinin beklediği; geriye dönüp baktığımızda yorgunluk ve kaygı yerine gurur ve tebessümle hatırlamamız gereken bir serüvendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum