Kayseri, Nevşehir ve Karaman

Antalya’dan başlayan yaz tatilimizi, Anadolu’nun en güzel beldelerinde sürdürmeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz haftalarda Beyşehir’de Eşrefoğlu, Konya’da Sadrettin Konevi’yle merhabalaşırken, bu hafta yine Anadolu’nun güzel kentlerinden Kayseri, Nevşehir (Ürgüp, Göreme) ve Karaman’daydık. Bu şehirlerde en çok dikkatimizi çeken ortak bir özellik elbette Selçuklu mimarileridir. Ve tabii ki, farklı kentlerden otuz, kırk yıl önce Hollanda’ya gelen ve Hollanda’da kurulan dostlukların oldukça farklı bir şekilde bu kentlerde yansımasıdır.Kayseri hızla gelişen bir kentimiz. Şehir kalabalık, canlı bir ekonomisi var. Sanayi toplumu olma yönünde ciddi yol katedilmiş. Şehir merkezinde hava sıcak mı sıcak. Sadece kitapçılar sarayını ve kapalı çarşıyı gezmeniz bile yoruyor sizi o sıcağın altında. Ve karşınıza Hollanda’dan onlarca tanıdık çıkıveriyor yürürken caddelerde. Ancak arabayla on dakikada Erciyes’e çıkmanız sizi bambaşka bir iklime götürüyor âdeta. Küfül küfül esen rüzgar, Erciyes’ten geldiği söylenen buz gibi, daha doğrusu çelik gibi su ve hemen yanıbaşında çocukluğumuzun o meşhur halkalı şekeri, gerçekten bambaşka bir Kayseri oluşturuyor insanda. Hele bir de teleferiğe binip Erciyes’e biraz daha yaklaşmanız anlatılabilir cinsten değil. Tam da bu sırada, Erdoğan Yüce’nin telefon numarasınının göründüğü bir telefon ve karşınızda farklı bir ses… Ben bu telefonu buldum. Sahibini tanıyor musunuz? Açım, sefilim, bu telefonu satmak istiyorum gibi cümleleri söylemez mi? İlk önce ciddi sanıp, kardeşim siz o telefonu satmayın, Erdoğan bey sizi doyurur demeye çalışıyorum, ancak bu işin bir şaka olduğunu da anlar gibi oldum. Tam kızmaya başlamıştım ki, telefonun öbür ucundaki ses, abi ben Köksal Gör, deyiverdi. Ekip (Fadime Örgü, Erdoğan Yüce, Naim Çakal, Pizzacı Mustafa, Ömer Kurnaz) toplanmış Karaman’da piknik yapıyorlarmış. Neyse ben artık kızmaktan vaz geçip sohbet ettik ekiple biraz.Kayseri’den erken sayılabilecek bir saatte açık hava müzesi Ürgüp ve Göreme’ye doğru yol alıyoruz. Yolların sağında ve solunda bakımlı bağlar ve kabak tarlaları dikkatimizi çekiyor. Ve Ürgüp merkezde, yine Selçuklu eserleri başta olmak üzere, Asmalı Konak’la karşılaşıyoruz. Göreme’deki antik tarih ve ibadet yerleri, insanı büyüleyen tabii estetik herhalde kelimelerle anlatılamaz. Nevşehir’e geldiğimizde Amsterdam’dan dostumuz, Ankaralı Kemal olarak bilinen Kemal Kınacı amcanın çayını içmek üzere bir saatlik mola veriyoruz. Evin en üst katındaki terasa çıktığımızda on yıl önce Türkiye’ye kesin dönüş yapmış Gaziantepli terzi ustası Bekir Şimşek’le karşılaşıyoruz. Bu durum bize Türkiye’nin farklı bölgelerinden Hollanda’ya gitmiş ve orada yeni dostluklar kurmuş insanların Türkiye’de de dostluklarının devam ettiğini göstermektedir. Aslında Hollanda’daki Türkler bu bağlamda kendilerine özgü bir kültür ve yaşam biçimi de geliştirmişlerdir. Dile kolay, kırk yıllık bir birliktelik ve yaşanan acı tatlı bir hayat….Aksaray’a doğru yol alıyoruz. Yollar Kayseri ve Nevşehir’e göre eski ve bozuk. Yeşillik yerine alabildiğine bir çöl ve kuraklık. Bu manzara Konya’ya kadar böyle devam ediyor.Konya’ya geldiğimizda, Almanya’dan dostumuz Ahmet Baydaroğlu’nun konserine katılıyoruz. Seçilmiş bir kitleye Avrupalı Türkler’in sesi Baydaroğlu Türk Halk Müziği konseri veriyor. Dinleyiciler arasında Avrupalı Türkler oldukca yoğun.Ertesi gün, Amsterdam’dan Ahmet Ali Akgül ve Ahmet Baydaroğlu ile birlikte Karaman’a doğru hareket ediyoruz. Hava sıcak mı sıcak. Karaman’a yaklaşınca bir çok Avrupalı Türk’ün sermayesiyle kurulmuş Kombassan Holding’in fabrikalarını görüyoruz. Karaman’da Amsterdam’daki Meram Restorant sahibi Erdoğan Yüce’nin organize ettiği toplu sünnet şölenine katılacagız. Tam ögle saatlerinde, dağın tepesinde öğretmen evinde binbeşyüz kişinin katıldığı bir sünnet şölenine vardığımızda, sıcaktan içeri girmeye zorlanıyoruz. Etli pilavın ikram edildiği şölende doksan iki çocuk sünnet olmuş. Programda tasavvuf musikisi ve halk müziği konserleri var. Salon Avrupalı Türkler’le dolmuş. Amsterdam’ın Türk orta sınıfından, Naim Çakal, Ömer Kurnaz, Mustafa Koyak, Pizzacı Mustafa, Meram Restorant çalışanları ile dolu. Belediye Başkanı Hollanda’daki Karamanlılar’a teşekkür ediyor. Karaman’ın kalkınmasına destek vermelerinden övgüyle bahsediyor. Hollanda Karamanlılar Derneği Başkanı Uğur Şen programa bir telgrafla katılıyor. Havanın sıcak olmasından program kısa kesiliyor. Program sonrası Avrupalı Türkler’le Karaman’ın merkezinde bulunan Afra Alışveriş Merkezinin çay bahçesinde oturuyor ve semaverlerde demlenen çaylarımızı ve beraberinde ikram edilen çerezlerimizi yiyoruz. Hollanda’da zaman bulamadığımız için sohbet edemediğimiz dostlarımızla bir kaç saat çay bahçesinde, hava serinleyinceye dek sohbet ediyoruz. Gruptan ilk önce Aksaray’a gideceği için Mustafa Koyak ayrılıyor. Naim Çakal, akşam köyde düğun olduğunu, kız evine gidileceğini ve bu manzarayı görmemizi arzu ediyor. Ancak, kaç gündür yollarda olmamız, bedenen bizi yorgun düşürüyor. Erdoğan Yüce’nin ısrarlı tekliflerine teşekkür ediyor ve Karaman’dan hava kararmadan ayrılıyoruz. Akşam dinlendikten sonra, ertesi gün, yine Amsterdam’dan dostumuz Yalçın Yağcı’nın organize ettiği bir başka toplu sünnet düğününe katılmak üzere yine yollara düşüyoruz. Üç gün süren sünnet düğününün sonuna yetişiyoruz…Evet, yaz tatilimizin bir haftasını da böylece geride bırakmış oluyoruz….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.