Karanlıkta Görebilmek

Aman hocam kurtar bizi fillerden…

Meşhur Nasreddin Hoca fıkrasına sığınmak günü geldi zira her yer fil kaynıyor. Fakat herkesin fil tarifi o kadar farklı ki bir türlü bir araya gelip ortak mücadele edemiyoruz.Daha doğrusu karşımızdaki gerçeği bütünü ile teşhis edemiyoruz.

Herkes haklı , hepimiz doğru söylüyor olsak bile bir araya gelemiyoruz. Peki , neden ?

                                                       

Hintliler, hiç fil görülmemiş bir memlekete fil getirip halka göstermek istediler. Getirdikleri fili kapkaranlık bir ahıra yerleştirdiler. Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkanı yoktu. O göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde, herkes bir yandan file ellerini sürmeye başladı.. Birisi hayvanın kulağını tutunca  : “ Fil bir yelpazedir ” dedi.

Başka birisinin eline ayağı geçmişti, dedi ki: “Fil bir direğe benzer, bu büyük bir sütundur.” Bir başkası da sırtını ellemişti. “ Hayır yanlışınız var . Fil bir taht gibidir” dedi. Bir başkası hortumunu eline almıştı. “ Hepinizki yanlış .Bu bir oluk !” Dedi.

Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, kendi sınırlı görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif. Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.

Duygu gözü ancak avuca, ancak köpüğe benzer, avuç bütün fili birden elleyemez ki! Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka. Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen. Köpükler, gece gündüz denizden meydana gelir, onları deniz harekete getirir. Fakat sen ne şaşılacak şey, köpüğü görüyorsun da denizi görmüyorsun.

Biz, gemilere benziyoruz. Aydın denizin içindeyiz de gözlerimiz görmüyor, birbirimize çarpıp duruyoruz. Ey ten gemisine binmiş, uykuya dalmış adam, denizi gördün ama asıl denizin denizine bak. Denizin de bir denizi var, onu sürüp duruyor. Ruhun da bir ruhu var. onu istediği tarafa çeker çevirir? Güneş bütün varlık ekinini suladığı vakit Musa neredeydi, İsa nerede? Allah bu yaya kiriş taktığı zaman Adem neredeydi. Havva nerede? Bu söz de noksandır, bu sözün de bir neticesi yoktur. Noksan olmayan söz o tarafa, hakikat alemine ait olan sözdür.

Fakat sana söylense ayağın sürçer, söylenmese hiçbir şey anlamazsın, vah sana! Bir misalle söylense hemencecik o misale yapışır, o sureti hakikat sanırsın a yiğidim! Ot gibi ayağın yere bağlı hakikatte erişemezde bir yelle başını sallar durursun. Ayağın yok ki bir yerden bir yere gidebilesin…

Diye Mesnevide sürüp giden Mevlana’nın uyarılarını hatırlamak mümkün mü ? O çok büyük bir hakikatten dem vururken biz yine söylediği gibi ‘hemencecik o misale yapışıp’ suretten hakikate yol arayacağız . Çünkü düzeyimiz hakikat okulunun ana sınıfı sayılmaz. Misali dış görünüşü ile anlasak bile epeyce yol katetmiş sayılırız bu günkü şartlarda.

Karanlıktaki fil hikayesi , içinde barındırdığı önemli tespit ve uyarılar ile her dönemde her yerde geçerli bir mesaj içeriyor.

Hayatta karşılaştığımız büyük olaylar ya da öğrendiğimiz bir ilim ilk anda tümü ile kavranmaya müsait değildir.Gerçeğin her yönü ile görünür kavranır hale gelmesi için sabaha yani  epeyce aydınlatılmaya ,  zamana , emeğe , çabaya ihtiyaç vardır.

 Oysa modern çağ insanının en büyük yoksunluğu zamandır. Çünkü, beyni  ‘ aman bu fırsatı kaçırma, bitti bitiyor, gitti gidiyor, satıldı satılıyor, son fırsat , son kampanya , son ürün !’ spotlarının aralıksız yanıp söndüğü bir dükkan haline getirilmiştir. Allah esirgesin , bizim vatan zaten süreli elden gitmektedir, ya da bazılarına göre din elden gidiyor bazılarına göre laiklik elden gidiyordur.

Duyarlı ve sorumluluk sahibi hiçbir insan bu temponun dışında kalamayacak şekilde bombardımana tutulur. Bu yüzden kendisi için hayati olan konuları düşünmeye yeterince zamanı yoktur. Fil ahırından çıkan adamların yanına gider hangisi daha yakın geliyorsa kanı kime ısınıyorsa onun dediğini tercih eder. Etrafımız ‘fil bir yelpazedir ‘  ya da ‘hayır oluktur’ diye kavga eden insanlarla dolu Oysa o ahıra bile girmemişler ellerini file sürmemişler .Ama abileri ,yoldaşları, hocaları , kanaat önderleri ya da her ne ise güvendikleri insanlar öyle diyor…

Karanlıkta görebilen gözler edinmek taklit ya da ezberle mümkün olabilir mi ? Bu dünya bağında çabasız üzüm yemek kimseye nasip olmadı . Başta bedava sunulan herşeyin faturası sonra ve çok ağır olarak gelir. Tarih bunun örnekleri ile dolu , günümüzdeki sonuçları ise herkesin görebileceği kadar ortada…

Biraz durup derin bir nefes alalım. Kimsenin kimseyi kurtaramayacağı günü hatırlayalım . Biz bu dünyaya fil teşhis etmek için ya da fillerle savaşmak  gelmedik.Her olayı analiz etmek, herkese laf yetiştirmek , her konuda herkesten önce saf belirleyip öne geçmek zorunda değiliz.  Sarılıp durduğumuz kulağı, hortumu, kuyruğu rahat bırakalım. Fil kaçmıyor ama ömrümüz gidiyor aldanmayalım. Kendi özümüze samimiyetimize doğamıza dönmek için ruhumuza biraz vakit ayıralım…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum