"Kadına şiddet türlerini ve nereden destek alacağımızı bilmeliyiz"
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Toplumsal Cinsiyet Program Koordinatörü Meltem Ağduk:- "Şiddet türlerini bilirsek bize o türden bir şiddetin uygulanıp uygulanmadığını anlayabiliriz. Şiddet türlerini bilmek yetmiyor. Farkına vardıktan sonra nerelerd
ANKARA (AA) - NAZLI YÜZBAŞIOĞLU - Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Toplumsal Cinsiyet Program Koordinatörü Meltem Ağduk, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair, "Şiddet türlerini bilirsek bize o türden bir şiddetin uygulanıp uygulanmadığını anlayabiliriz. Şiddet türlerini bilmek yetmiyor. Farkına vardıktan sonra nerelerden destek alabileceğimizi bilmemiz de gerek." dedi.
Ağduk, 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ve 25 Kasım - 10 Aralık'ta BM tarafından yürütülecek "Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm Kampanyası" vesilesiyle, kadınların maruz kaldığı şiddet türlerini, şiddete karşı ulusal ve küresel çapta mücadele adımlarını ve şiddet mağdurlarının nerelerden destek alabileceğini anlattı.
Ağduk, geçen yıl Hollywood'daki cinsel taciz vakalarına karşı çıkmak için ABD'de başlayarak tüm dünyaya yayılan "MeToo" (Ben de) hareketiyle benzer nitelikte, bu yıl farkındalık arttırma çalışmalarının "Orange the world: Hearmetoo" (Dünyayı turuncuya boyayalım: Beni de duy) slogan ve etiketleriyle yürütüleceğini belirtti.
Konuyu aynı zamanda "Hikayemi Dinle" başlığıyla da medyaya sunduklarını kaydeden Ağduk, BM olarak konuya ilişkin çektikleri kısa hikayeleri 16 gün boyunca paylaşacaklarını dile getirdi.
Ağduk, kadınların öncelikle şiddet türlerini bilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Şiddet türlerini bilirsek bize o türden bir şiddetin uygulanıp uygulanmadığını anlayabiliriz. Tek başına şiddet türlerini bilmek de yetmiyor. Farkına vardıktan sonra nerelerden destek alabileceğimizi bilmemiz gerek." diye konuştu.
Türkiye'de Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi tarafından 2014'te ve bu yıl ulusal çapta iki araştırma yapıldığını kaydeden Ağduk, şunları söyledi:
"Bu iki araştırma da bize şunu gösteriyor. Kadınlar şiddete uğradıklarının farkına varsalar dahi gidip hizmet almıyorlar. Çünkü utanıyorlar. Şiddete uğrayan kadınların sadece yüzde 12'si gerekli yerlerden destek almak için başvurduklarını söylüyor. Aslında utanç duyması gereken kendileri değil, o şiddeti uygulayanlar, dövenler. 'Şiddet uygulamak' da çok garip bir tabir. Bunu daha net söylememiz gerekiyor. Döven, vuran, saçını çeken, ona psikolojik şiddet uygulayan, 'annene gitmeyeceksin' 'onu giyeceksin ya da giymeyeceksin, paranı ben kontrol edeceğim, maaş kartın bende olsun' gibi şeyleri söylememiz gerek aslında. Sadece 'şiddete uğrayan' dediğimiz zaman muğlak kalıyor. Bunu tanımlamalıyız."
- İlk destek için Alo 183, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma
Ağduk, şiddete maruz kalan kadınların nerelerden hizmet alacağını bilmesinin de çok mühim olduğunu vurgulayarak, bu noktada Aile Bakanlığının Alo 183, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma, 157 Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün hatlarının hayati önem taşıdığını dile getirdi.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunun sadece kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda hizmet veren hatları bulunduğunu da belirten Ağduk, şöyle konuştu:
"Bu numaralar 0212 656 96 96 ve 0549 656 96 96. Bu hatlar çok önemli çünkü ancak bu şekilde ilk destek için ilk başvuruyu yapabiliyorsunuz. Bunun dışında tabii ki her yere başvurulabilir. Polise, jandarmaya, aile mahkemesine bile doğrudan başvurabiliyorsunuz. Savcılıklara, sivil toplum kuruluşlarına ve ilinizde bulunan aile bakanlıklarının il müdürlüklerine doğrudan başvuru yapılabilir, şiddet önleme merkezleri var."
- "İhbar edin, bir kadının hayatını kurtarın"
Şiddete tanık olanların da şiddetle mücadeleye karşı adım atmasının önemli olduğuna dikkati çeken Ağduk, "Eğer tanıksanız üst, alt, yan komşunuz, sokakta yürürken böyle bir şeyle karşılaşıyorsanız. Tanık olmak çok önemli. Belki o kişi o gücü kendisinde hissetmiyor ama siz mutlaka o tanıklığınızla başvuru yapabilirsiniz. Mesela polise başvuru yaptığınızda adınızı, adresinizi, hiçbir bilginizi vermek zorunda değilsiniz. Sadece ihbarda bulunmak bile çok önemli. Kadının hayatını kurtarabiliyorsunuz." ifadelerini kullandı.
Ağduk, kadına yönelik şiddetin küresel bir sorun olduğunun altını çizerek, "Bütün dünya bu konuda ciddi bir çaba sarfediyor çünkü rakamlar çok yüksek. Dünya genelinde her 3 kadından biri fiziksel şiddete uğruyor. Türkiye'ye baktığımızda ise her 5 kadından 2'si fiziksel şiddete, 2 kadından 1'i duygusal ve psikolojik şiddete uğruyor. Bu rakamlar çok yüksek rakamlar." dedi.
Bu durumla ancak çok taraflı bir müdahale mekanizmasıyla baş edilebileceğini söyleyen Ağduk, sadece polis, sağlıkçı, hakim, sivil toplum örgütü, devlet ya da özel sektörün mücadelesinin yetersiz kalacağını dile getirdi.
Ağduk, bu mekanizmalarının hepsinin bir arada olması gerektiğini, Türkiye'de de bu birlikteliğin kısmen yakalandığını ancak iyi koordinasyonun şart olduğunu belirtti.
İstanbul Sözleşmesi'nin izleme ve denetleme komitesi GREVIO'nun kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda neler yapıldığına ilişkin ülke raporları hazırladığını ifade eden Ağduk, ekimde yayımlanan Türkiye raporunda da kadına yönelik şiddetle mücadelenin ancak ve ancak toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam olarak sağlanmasıyla gerçekleşebileceğine vurgu yapıldığını aktardı.
Ayrıca Ağduk, Türkiye'nin, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan Avrupa Konseyi sözleşmesi olan "İstanbul Sözleşmesi"nin ilk imzacısı ve sözleşmeyi parlamentosundan geçiren ilk ülke olduğunu da hatırlattı.
- 25 Kasım'ın kanlı tarihi: Mirabel kardeşler cinayeti
Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı mücadele veren 3 kız kardeşin 1960'da tecavüz edilip öldürülmesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün temelini attı.
Mirabel kız kardeşlerin mücadelesi ve uğradığı şiddet dolayısıyla BM, 25 Kasım'ı 2000'de kadına yönelik şiddetle mücadele günü ilan etti.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun'un, 2006'da kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda 16 gün boyunca çeşitli faaliyetlerle yürütme kararı almasıyla her yıl 25 Kasım'dan 10 Aralık İnsan Hakları Günü'ne kadar tüm dünyada özel sektör, devlet ve sivil toplum kuruluşlar bu konuda çalışmalar yapıyor.
Kaynak:
