İstanbul bugün beni arıyor…

İstanbul’a gitmek üzere tüm hazırlıklarımı yapmıştım. Hayatımda ilk kez uçağa binmiş heyecanla karışık duyguları yaşarken rüyalarımın şehri, adı geçince içimde bilmediğim bir sızının ansızın kabardığı şehre varmıştım. İstanbul, Geleceğimizden haberdar gibi öyle alımlı süslenmiş ki sormayın, Gelin edası ile sallanışı yok muydu? Benimde yüreğimi salladı. İstanbul, Tüm ışıklarını yakmış gelişimi bekliyordu.  Bir kez daha bu şehre neden âşık olmaya çalıştığımı anladım.

Şehre girerken Osmanlı’nın dünyaya 600 yıl damgasını vuran Hilal-i hala dimdik ayakta duruyor, o günlere nazire yapıyordu. Ya da ben öyle görüyordum. Bu şehrin acımasız bir güzelliği vardı. İçimi de içimdekini de yakan bu güzellikti. Adını koyamasam da ben bunu biliyordum ya…

Sahile inecektim bir ses fısıltı halinde “simitsiz gitme” dedi. Simitleri almıştım. “Üsküdar iskelesinden bir vapura bineceksin” dedi. “koparıp koparıp simitleri martılara atacaksın”. Bu ses benim Kadıköy’de olduğumu bilmiyor muydu?

Bende Kadıköy’den vapura bindim. Simitleri martılara attım, onlar da yedikleri her simit parçasından sonra selam verdiler. Martılar bize alışmıştı.

Akşam güneşin başını birde Kadıköy iskelesinden seyrettim. Haydarpaşa Garının ihtişamlı görünüşü altından ufuğu kızıla boyayan güneş, deniz damlarının dansı ile birleşince seyri doyumsuz bir sahne ortaya çıktı. Sahile vuran deniz damlalarından bir tanesi elime aldım. İstanbul aşığı bir arkadaşım “bana denizden bir damla getir” demişti. Onun istediğini yaptım. Ona denizden bir damla aldım. Ve İstanbul’a o damlanın ardından bir kez daha baktım. Bu koca şehir Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişaha boyun eğdikten sonra ruhunda binlerce değişikliği yaşamış. Seyhan Nehri gibi akan iman selini arar olmuş. Ecdadın canları, kanları ile aldıkları bu topraklarda eskiye özlem içleri yakar olmuş.

Bu arada denizden aldığım damla geldiği yere dönmek için buhar oldu. Yerine deniz suyunu andıran gözyaşımdan binlerce akıttım bir damlasını koydum. Biliyorum o damlanın yerini tutmaz, ama benim gözyaşım yüreğimin derinliklerinden geliyor. Kabul etsin diye dua ediyorum.

İstanbul’u öyle bir yaşadım ki anlatamam, belki bir şeyler kaçırırım diye günlerce uyumadım.

İstanbul’dan ayrılırken arkama dönüp bakmadım, bakamadım. Usulca ayrıldım. İstanbul arkamdan baktı, biliyorum. O gün Vapurlar benim için yüzdü. Martılar benim için uçtu. Kadıköy ben ayrılınca yetim mi kaldı? Yoksa ben İstanbulsuz mu?

Kadıköy-Üsküdar
Sevdalar yatar buğulu gecelerinde
Aşklar saklar boğazın derinliklerinde

Adını koyamadım İstanbul senin, sen sevginle kal…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.