Memleketi Kurtaran Adam

Memleketi Kurtaran Adam

İnşallahın yeri ve zamanı

Kureyş müşrikleri bir heyeti Medine Yahudilerinin bilginlerine gönderdiler ve: “Onlara, Muhammed’in sıfatlarını ve sözlerini anlatınız, kendisini onlardan sorunuz! Çünkü Yahudiler kendilerine ilk Kitap inen millettir. Peygamberlere ait bilgilerden, bizde bulunmayan bilgi, onlarda bulunur” dediler. Bunun üzerine, heyet, Mekke'den yola çıkıp Medine'ye vardı. Medine Yahudilerinin bilginlerine, Peygamberimiz (a.s.)ın işini anlattılar ve bazı sözlerini naklettiler ve: “Sizler bu sahibimizin dinî durumunu bize haber veresiniz diye size geldik” diyerek, Peygamberimiz (a.s.)ı onlara sordular.

Yahudi bilginleri: “Size emredeceğimiz üç şeyi ona sorunuz. Eğer onları size haber verirse, kendisi Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Eğer bunu yapamaz (sorularınızı cevaplayamaz) ise, yalan uydurucu bir adam demektir.

1- İlk zamanlarda gelmiş geçmiş bulunan gençlerin maceralarının ne olduğunu ona sorunuz. Çünkü onların çok şaşılacak hadiseleri vardır.

2- Yeryüzünü, doğularına ve batılarına varıncaya kadar gezip dolaşan adamın haberinin de ne olduğunu sorunuz ona.

3- Bir de, kendisine, ruhtan, ‘Nedir o?’ diye sorunuz bakalım.

Size bunları haber verdiği zaman kendisine uyunuz; çünkü o bir peygamberdir. Eğer yapamaz (sorularınızı cevaplayamaz) ise, o yalan uydurucu bir adam demektir. Kendisine, istediğinizi yapınız!” dediler.

Heyet, dönüp Mekke'ye, Kureyşlilerin yanına geldi ve: “Ey Kureyş cemaatı sizin aranızla Muhammed'in arasını kesip aralayacak şeyi bulup getirdik size. Yahudi bilginleri; ona sormamızı emrettikleri şeyleri bize haber verdiler ‘Eğer size onu haber verebilirse, kendisi bir peygamberdir. Eğer sorularınızı cevaplayamaz ise, kendisi yalan uydurucu, lafçı bir adamdır. Kendisine, istediğinizi yapınız! dediler.” Bunun üzerine, Kureyş müşrikleri Peygamberimiz (a.s.)ın yanına gelip: “Ey Muhammed!  Şu sorulara cevap ver” dediler.

Peygamber efendimiz, “Sorduğunuz şeyleri yarın size haber vereyim” buyurup, bir istisnada bulunmamış, yani “İnşâllah” dememişti. Böyle olunca da vahiy gecikmişti. Vahyin gelmesi gecikince, müşrikler, “Muhammed Yarın haber vereyim” diye bize söz verdiği halde, kendisine sorduğumuz şeylerden hiçbiri hakkında bize bir haber vermiyor” diyerek yaygaraya başlamışlardı. Peygamberimiz (a.s.)ın vahyin gecikmesine ve müşriklerin yaygaralarına üzülüp durduğu sırada, Cebrail (a.s.), Yüce Allah tarafından Kehf suresini getirdi. Bu surede, Peygamberimiz (a.s.)a, hiçbir şey hakkında, “İnşallah =Allah dilerse” demeksizin “Ben bunu her halde yarın yapıcıyım” dememesi tavsiye buyruldu.

Kureyş müşriklerinin Yahudi bilginlerinden öğrenip Peygamberimiz (a.s.)a sordukları üç sorudan ikisi, Yüce Allah tarafından indirilen Kehf süresindeki Ashab-ı Kehf ve Zülkarneyn kıssalarıyla; Ruh hakkındaki üçüncü sorulan ise, “Sana Ruh hakkında soruyorlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. (Zaten, onun hakkında) size az bir ilimden başka (birşey) de verilmemiştir” mealli ayetle cevaplanmıştır.

Adamın biri eşek satın almak için çarşıya çıkar. Yolda arkadaşıyla karşılaşır. Arkadaşı nereye gittiğini sorunca “Eşek almak için çarşıya gidiyorum” der. Arkadaşı “İnşallah de” deyince “Canım, şimdi İnşaallah’ın yeri değil; dirhemler cebimde, eşekse çarşıda” der. Çarşıda eşek ararken paraları çalınır. Eli boş dönerken aynı arkadaşıyla tekrar karşılaşır. Arkadaşı Ne yaptın?” diye sorunca “Paralar çalındı inşallah” der. Bunun üzerine arkadaşı onun ilk dediğini tekrar eder ve “Şimdi İnşallah’ın yeri değil” der.

2008 yılı bizim ve sizin için sıhhatli, hayırlı ve bereketli geçer inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.