İki Bakan, İki Örgüt

 

ABD tarafından İçişleri ve Adalet Bakanları için verilen yaptırım kararı, esasen Rahip Brunson ile ilgili gibi dursa da hiç ama hiç alakası yok. Bu kararın ana teması, Türkiye'nin değişen Suriye politikasıdır. Yani 15 Temmuz gecesi perde açılıp da aktörler ve suflörler ortaya çıkınca, Türkiye tüm bölge politikalarını revize etti. Deyim yerindeyse devrim yaptı. Bunu yaparken de doğal olarak ABD'nin tüm bölgesel politikalarının akışını bozdu.

ABD, Türkiye'nin 2011'den bu yana Suriye'de durduğu yer üzerinden konumlandırdığı bölge politikalarını PKK ve FETÖ üzerinden 15 Temmuz gecesiyle taçlandıracak ve Türkiye'de üreteceği kaos üzerinden Türkiye'nin parçalanmasını sağlayarak Kuzey Suriye ile birleşik bir "Kürt Devleti" kurdurtacaktı. Kendisi adına 15 Temmuz gecesinin taşeronluğunu yapan FETÖ ve 15 Temmuz sonrası Türkiye'de iç savaş çıkarmakla görevli PKK ile de muhtemelen bu plan üzerine anlaşmışlardı. Tüm bu süreçlerin sosu da DEAŞ olacaktı. Yani Suriye'de olduğu gibi bizim ellerimizle bizim duvarımızı bize yıktırtacak sonra da yapıcı rol üstlenen bir abi modunda gelip çökecekti. Ama öyle olmadı. 15 Temmuz gecesi FETÖ başaramayınca PKK ve DEAŞ devreye giremedi. Onlar devreye girmeyince kaos çıkmadı. Kaos çıkmayınca ABD'nin Suriye politikası çöpe gitti. Tüm bunlar yetmezmiş gibi FETÖ başta olmak üzere tüm kriminal ihanet uzantıları deşifre oldu ve aşağı yukarı diskalifiye edildi.

Her ne kadar İsrail hatırına yerle bir ettirdiği ve gücünü yok ettiği Suriye  ABD açısından  kazanım gibi olsa da hüsrandır. Sadece bölgesel politikaları değil, bölgesel politikalar üzerine kurguladığı küresel hesapları da bozuldu. Çünkü Türkiye'nin karar değişikliği sadece bir devletin karar değişikliği anlamına gelmiyor. Batıda ve doğuda tüm teraziyi oynatacak denge değişikliği anlamına geliyor. Bugün İslam dünyasının ABD ve  batı ile kurduğu iyi ilişkilerde referans ülke Türkiye'dir. Yönetici elitler ne kadar hain olursa olsun, Türkiye'nin olmadığı ve hatta karşı durduğu bir vasatta, ABD ve batının İslam dünyasıyla iyi ilişkiler geliştirebilmesi imkansızdır. Bizim yok, batının var olduğu tarih topu topu yüz yıldır. Yani batının İslam dünyası üzerindeki hegemonyası 1900'den sonradır.  Ve bu gönüllü olarak batıya teslim olma sürecinin de adıdır. Eğer Anadolu batı tarafından esir alınamasaydı, bağlantılı coğrafyaların hiçbirinde esamesi bile okunmazdı. O sebeple, Türkiye'nin zayıf bırakılarak mecbur kaldığı ya da onayı alınarak gönüllü iştirak ettiği dışında, onay vermediği hiç bir konu eyleme dönüşemez. yeter ki Türkiye hayır desin. Bu hem Türkiye coğrafyası hem de bağlantılı coğrafyalar için geçerlidir.

ABD tüm bunları bildiği için yeniden bir 1908 vakası yaşatmak adına 15 Temmuz'u planlamış ama başarılı olamamıştır. Bu başarısızlığın açtığı hasarı hırsız arsızlığıyla örtmeye çalışıyor ve sağlı sollu salvolar atarak yürüyüşümüze zarar vermeye çalışıyor. Becerip beceremeyeceği bizim duruşumuzla çok bağlantılıdır. Öncelikli olarak bu milletin 15 Temmuz zaferinin sahiplenilmesini kişilerin davası olmaktan çıkarıp bir kamu sorumluluğu haline getirmemiz gerekiyor. 15 Temmuz sürecinde FETÖ ihanetine dolayısıyla ABD'ye  destek vermiş, iştirak etmiş, yol açmış, onlarla yola çıkmış ne kadar unsur varsa kamudan bir daha dönmemecesine temizlenmelidir.  Bu temizlikte gösterilecek zaafiyet, bu zaafiyeti gösterecek olanların ne hakkı ne de haddidir.

O sebepledir ki, İçişleri Bakanı PKK ile,  Adalet Bakanı da 15 Temmuz sürecinde FETÖ ile yaptığı mücadelenin bedelini ödemektedir. Her iki kavgada onlara babalarından miras kalmış bir sorun değildir. Onların özel konusu da değildir. 81 milyon içindeki şerefli vatan evlatlarının ortak sorunudur. İhaneti karakter edinmişlerin ABD'ye karşı verilen mücadelede  destek vermesini zaten beklemiyoruz. Ama FETÖ öykünmecisi kimi kamu görevlilerinin de bu hainlere yol verip, kavgada zaafiyet   oluşturmasına hiç ama hiç izin vermemeliyiz.

İzin veren mi?
Babamızın oğlu olsa fark etmez.

O kadar yani.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum