Heybeliada, kola ve namaz…

Hafta sonu İstanbul’daydım.

Her zamanki gibi muhteşem güzelliği ve çilesi çekilmez trafiğiyle karşıladı İstanbul bizi.

Çekilmez trafiğinden uzak bir gün geçirmek için karar verdik ve daha önce görmediğimiz Heybeliada’ya geçtik. Burgaz’dan sonraki ada Heybeli.

Biz onu daha çok Deniz Lisesi ve Ruhban okulu ile tanıyoruz.

Ancak başka bir özelliği daha var, pek bahsedilmeyen.

Heybeliada aynı zamanda kedi ve köpek cenneti. Her sokağında ikişer üçerlik gruplarla gezen kedi ve köpeklere rastlıyorsunuz.

Orada bir düşünce kalıbından da kurtulmuş olduk aslında: Kedi ve köpekler yan yana hiç de hırlaşmadan yaşıyorlar. Yan yana yatıyorlar, hatta oynuyorlar. Ada halkı da bu güzel hayvanlara sahip çıkıyor. Geçtiğimiz haftalarda yaşanan köpek katliamlarını düşününce bu tarz yerlerin olması gerçekten mutluluk verici.

 Evde beslediğiniz hayvanlarınız ve onları bir yerlere bırakmak mecburiyetinde kalırsanız muhakkak ki Heybeli adaya gelin buraya bırakın.

Heybeli ada aynı zamanda Lozan’dan bu yana önemli bir meselenin günümüze kadar taşınmasının da adı.

Bu mesele Ruhban Okulu. Ada’ya gitmişken bu büyük tarihi meseleye konu olan yeri görmemek olmazdı. Gerçekten muhteşem bir yerde kurulmuş. Ada’nın zirvesinde. Yürüyerek çıkabiliyorsunuz. Ancak yokuş olduğu için faytonla çıkmak daha az yorucu oluyor. İnerken zaten yürüyerek inebiliyorsunuz. Heybeli Ada Ruhban Okulu’nun büyük bir giriş kapısı var. Orada içeriye girdiğinizde sizi genişçe bir bahçe karşılıyor. Oldukça bakımlı bir bahçe. Ana bina papaz eğitimi veren yer. Kara tahtalar ve sıraları uzun yıllardan sonra burada gördüm. Eski görünümüne rağmen eğitime hazırlarmış gibi bir izlenim uyandırdı. Öylece korunmuşlar. Ruhban okulunun açılmasına dönük iddialar gündemdeyken böyle bir izlenim edindim ben de. Diğer binalar kilise ve yatakhaneden oluşuyor. Hatta gittiğimiz gün kilisesinde gösteri niteliğinde mizansenler de yapılıyordu turistlere. Pek çok turist geliyor, çoğunluğu da Yunanistan’dan gelenler. Okulun arka bahçesi diğer adaları, Burgaz ve Büyük adayı gören muhteşem bir manzaraya sahip. Heybeliada Ruhban okulu gerçekten güzel bir yere kurulmuş. Gerçekten Ortodokslar için de önemli bir yere sahip, oradan gelen turistlerden gözlemlediğim şey bu oldu. Lozan’dan bu yana niye büyük bir sorun teşkil ettiği de aslında geçmişin sayfalarında ve tarihi olaylarda daha açık bir şekilde araştırılmalıdır. Sadece doğal güzelliği böyle bir sorunu yaratmamıştır sanırım.

Ada dönüşü en güzel şey vapur ve vapurdaki insan halleri.

Onlardan birine kulak misafiri oluyorum. Çok şık bir tesettür, yeni dönem muhafazakarlığın simgesi eşarplarıyla bir bayan arkadaşıyla konuşuyor. Eşinden bahsediyor.

Eskiden içki içiyormuş, namazla falan da pek arası iyi değilmiş. Sonra zamanla kendisinin telkinleriyle içkiyi bırakmış, namaza başlamış.

Ne güzel değil mi?

Ben de öyle düşündüm. Hayırlı bir şeye vesile olmuş bu bayan arkadaş.

Ancak ikinci mevzuu da bizi dumura uğratıyor bu tesettürlü arkadaş.

Telefonla kızını arıyor. Kızına diyor ki “Kızım senin en sevdiğin şeyi getiriyorum. Kola ve Hamburger”…

Tamam kocanı hidayete erdirmişsin ne güzel de, oğlunun durumu ne olacak? Diye düşünmekten edemeyen bense Kadıköy’e doğru yol alırken adadan bu satırları yazıyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar