Ham yaptın bizi ÖSS

1 milyon 639 bin gencin kaderi 195 dakikalık maratonla belirlendi. Bu Pazar öğrencilerin yaşama sebebi olarak hissettirilen o illet sınav ÖSS gene tekrarlandı. Bu ÖSS için ‘Yarış atı’ benzetmesi bile sıradanlaştı; artık, çocuklar, hatta anne ve babalar, bunu neredeyse bir ‘övünç’ kaynağı sayıyorlar…

Evet, artık sınav bitti kimin kazanıp kimin kaybettiğini yıllar gösterecek. Sen elinden geleni yaptın. Sınava girip kazanamayanlar için hayıflanmaya gerek yok. ÖSS okumadan da başarılı olmuş nice insanlarımız var.

ÖSS≠GELECEK

Sen ÖSS sınavına girdin ve başarısız oldun, bu demek değildir ki senin geleceğin sıfırlandı. ÖSS’de başarısız oluyorsan kendini başka alanlarda geliştir. Çağımızın teknolojisine ayak uydur, program yaz, grafiker ol, illaki okuyarak bir yerlere geleceksin diye bir mantık yok, ben bunu kabullenmiyorum. Mesela bu zamana kadar icatlar yapmış insanlara bak! Onların zamanında üniversitemi vardı? Üniversite okuyarak mı yaptılar o icatları? Oturduğu ağacın altında başına bir elma düştü adamın ve yer çekimini buldu. Veya suyun üzerinde gemi kaydırarak eğlenmek isterken suyun kaldırma kuvvetini buldu. Yeter ki sen içindeki ‘Sen’i kaybetme. Bu içindeki seni kaybetmediğin sürece eminim seninde yeni icatların olacak ve ismin tarih kitaplarında yer alacak.

Biz çocuklarımızı yetiştirirken hep sınava göre yetiştirdik. Çocuklarımıza “Aman oğlum/kızım bu sınav senin hayatın, bu sınavı kazanmalısın, kazanamazsan amele gibi sürünürsün!” gibisinden cümleler kurduk. Doğal olarak da çocuklarımız kendilerini sadece sınava hazırladılar. Yattılar sınav, kalktılar sınav, yemek yerken, otururken, çay içerken, sohbet ederken akıllarında sadece sınav vardı. Sınavdan başka bir şey düşünemez oldular. Bizde bazı konuları unuttuk. Çünkü bizimde aklımızda hep sınav vardı. Hayat sadece ÖSS’den ibaret değildir. Bunu artık ebeveyn ve öğrenci olarak anlamamız gerekiyor. Okumuş, ahlaksız bir evlat yetiştireceğinize, okuyamamış ama ahlaklı bir simitçi yetiştirin daha iyi. Evet, ciddiyim bu konuda simitçi olsun ne fark eder?

Biz millet olarak cahillerden çektiğimiz kadar, belki de daha fazla, okumuş cahillerin ahlaksızlığından çektik. Ahlaksız bir insan, yaşadığı toplumda ne kadar çok yükselirse, ne kadar çok makam ve mevki sahibi olursa, toplumuna o kadar çok zarar veriyor.

Banka hortumlayanlar okumamış cahiller değil, okumuş ahlaksızlar değil miydi?

Depremde kaybettiğimiz canlar kadar, kaybettiğimiz değerlerde yüzümüze bir şamar gibi çarpmadı mı? Hatırla o günleri. Deprem bölgesinde acı çeken insanlara yardım elini uzatmak için çırpınan insanlarımız kadar, deprem bölgesine “yağma” yapmak için koşanlar da olmadı mı? 

Hangi vicdan izah edebilir böylesi bir canavarlığı? Düşünsenize bir binanın altında can çekişen insanları, çocukları, yaşlıları kurtarmayı değil de, o insanların kollarındaki bilezikleri, cüzdanları, elektronik eşyaları çalmak için oraya koşan insanlar gördük deprem bölgesinde. Bunların sayısı hiçte az değildi.

Benim tanıdığım bir öğrenci arkadaşım vardı. Bu arkadaşıma anne ve babası doktor olacaksın diye o kadar çok yüklendiler ki anlatamam. Her gördüğümde çocuklarına bir doktormuş gibi davranıyorlardı. Hatta işi abartıp çocuklarına “sayın doktorum” diye hitap ediyorlardı. “Tamam, bunda ne var kardeşim çocuğun bilinçaltına iniyorlar” diyebilirsiniz. Ya kardeşim, tamam da bu senin hayatın değil, senin çocuğunun hayatı, bırak ne yöne ilgisi varsa o yöne gitsin. Sen illaki doktor olmasını istiyorsun diye o çocuk doktor olmak zorunda değil ki. Bence uygulanan sistem tamamıyla yanlış. Yani sen ÖSS’yi kazanıp doktor olacaksın yerine, “oğlum/kızım sen ÖSS’yi kazanıp ilim ve irfan sahibi ahlaklı ve başarılı bir insan olacaksın. Doktor olursan, kendi cebin yerine hastaların kalbini düşüneceksin. Müteahhit olursan demir ve çimentodan çalarak zengin olmak yerine, insan hayatını düşüneceksin” gibi terimler kullanmış olsalardı bu çocuk şu anda belki üniversiteyi geçen sene kazanmış ve kendi çizdiği yolda emin adımlarla yürüyor olacaktı.

Sen bu çocukları yıllarca okut, sonra da bu çocuklar, ‘kutucuk’ doldurarak -etrafına da taşırmayarak- kendilerine gelecek çizsinler… Gel de inan buna…

Şimdi bu 1 milyon 639 bin gence sesleniyorum. Bunu ister bir dua isterseniz de bir beddua olarak algılayabilirsiniz. Ama bu yazdıklarım bizim gerçeklerimiz.

“Şayet Üniversiteyi kazanıp, okulu bitirdikten sonra, müteahhit olup inşaatın demirinden, çimentosundan çalarak, bu milletin 17 Ağustos depreminde yaşadığı sıkıntıları yaşamasına sebep olacak bir müteahhit olacaksan Allah sana üniversite kazanmayı da okumayı da nasip etmesin!

Şayet üniversiteyi okuyup doktor olduktan sonra, muayenehanene gelecek hastaların kalbinden önce cebini muayene edeceksen, zengin hastalarla ilgilenip fakir hastaların yüzüne bakmayacaksan, Allah sana üniversite kazanmayı da okumayı da nasip etmesin!    

Şayet üniversiteyi okuyup öğretmen olduktan sonra, öğrencilerini okuldan, bilgiden, eğitimden soğutacak, ne öğrencilerle nede velileriyle ilgilenemeyecek, öğrencilerin gelecekleriyle ve umutlarıyla oynayacak bir öğretmen olacaksan Allah sana üniversite kazanmayı da okumayı da nasip etmesin! 

Şayet üniversite okuduktan sonra belediye başkanı veya yardımcılığı gibi herhangi bir resmi makama çıktıktan sonra, önüne gelecek evrakları imzalarken araya sıkıştırılmış birkaç YTL için, her evrakın altına imza atacaksan, Allah sana üniversite kazanmayı da okumayı da nasip etmesin.”

Sen her zaman sistemin bozukluğundan şikâyet ettin. Ama sadece şikâyet etmekle yetindin. Atalarımızın bu konuyla ilgili çok güzel bir sözü vardır “Bir işi en iyi yapacaksan, kendin yap!” Evet bir işi en iyi yapacaksan kendin yap. “Ya sende iyice saçmaladın ben bu konuda kendi başıma ne yapabilirim ki?” dediğini duyar gibiyim. Sadece sınav sistemini eleştirmekle yetinme. Bu yanlışı düzeltmek için öncü ol! Yani hakkını vererek okuyup YÖK’ün başına otur ve bu sistemi sen düzelt. Anne ve babanın sana yaptıkları yanlışları sen kendi evlatlarına yapma. Her yazımda tekrarladığım gibi bu yazımda da aynen tekrarlıyorum. “Ben kendi başıma ne yapabilirim?” cümlesini kurmaktan vazgeçene kadar da tekrarlamaya devam edeceğim. Bu sistemi ancak sen düzeltebilirsin. Sen istersen dünya düzenini değiştirebilecek kapasitedesin. Yeter ki iste. Belki de dünyanın en akıllı insanı sensin. Sadece bunu keşfetmen gerekiyor. Kendin için bir keşif bu kadar zor olmasa gerek. Hadi ne duruyorsun kalk ve keşfet kendini.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.