Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Hakk'ın şahitleri:

Yüce Allah bütün mekân ve zamanlarda hâzır ve nâzırdır. O’nun için zaman ve mekân mefhûmu söz konusu değildir. Allah’ın en güzel isimlerinden birisi de;“kendisinden hiçbir şey saklanamayan, gizli kalmayan ve unutmayan” anlamına gelen eş-Şehîd’dir. Aynı zamanda “Allah,  her şeye şâhiddir.” ( el-Mücâdele 58/6). Allah’ın eş-Şehîd ism-i şerîfini ruhunun tâ derinliklerinde duyan bir mü’min; Allah şuurunu diri tuttuğu ve uyanık kaldığı sürece ister acılarla ve isterse rahat bir yaşam haliyle sınansın, daima O’nunla birlikte olduğunu hisseder. Bu duygu ona güç verir, özgüven kazandırır, onu yalnızlık ve dışlanmışlık hissinden uzak tutar. Artık onun için “gökten belâ kar gibi yağsa, adına aşk” denir. O, “acıları bal eylemesini” bilir. “Allah’la birlikte” olan bir kimse, bir taraftan yaşadığı acıların üstesinden gelmek ve yardım almak için “Sen bunlara tanıksın Ya Rabbi!” diye duâ ederken, diğer yandan, “Allah’ım! Rahat ve iyi giden hayatıma şahitsin, ne olur bu hali ihtiyaç sahibi kardeşlerime de yaşat!” demek suretiyle hayatının her alanında diğer gamlık ve fütüvvet ahlakı örnekleri gösterir.

 

Öte yandan Allah’ın her şeye şahit olduğuna inanan bir kimse, ister gizli ve isterse açık olsun, O’na bir isyan türü olan günahların her türlüsünden uzak yaşar. Manevi bir kontrol altında bulunduğunu, yapıp-ettiği her şeyden hesaba çekileceğine inanan bir Müslüman, asla ahlak ve hukuk dışı işlere tevessül etmez. Çünkü Rabbi O’nun her halini gözetlemektedir.

 

Bir nevi Yüce Rabbimizin eş-Şehîd ismiyle donanan bir insan, tam bir insan-ı kâmil örneği sergiler.  Zaten İslam’ın eğittiği ve eğitmek istediği örnek insan modeli bu değil midir? Kaldı ki bütün bir ümmet insanlık üzerine “şâhidler” kılınmıştır.(el-Bakara 2/143).  Bu âyette geçen “şühedâ” kavramının anlamı, bütün bir dünyanın problemlerini çözen adamlar anlamına gelir. Mahkemede davalı ile davacı arasında sorunu çözen kimse aslında şâhiddir. O halde bilgi düzeyi yüksek Müslümanlar da bu dünyanın şâhidleri olup bu nedenle içinde yaşadıkları çağın problemlerine bigane kalamaz ya da bu problemleri biz icat etmedik deyip,  bir kenara çekilerek mazeret üretemezler. Eğer İslam’ın evrensel olma iddiası varsa, eğer bu İslam’a teslim olmuş bir müslümanın da bir davası varsa; küresel ölçekte sorunlar ister Pekin’de, ister Waşington’da, ister Paris’te, ister Kualalumpur’da, ister Moskova’da, isterse Srilanka’da, kısaca dünyanın neresinde ortaya çıkarsa çıksın,  bu sorunların çözümü için çare üretmek gerekir. Çünkü insanlığın şahitliği böyle bir sorumluluğu gerektirmektedir. Belki o zaman Mehmet Akif’in dediği gibi “İslam, asrın idrakine söyletilebilir.” Burada şu hususun altını çizerek ifade etmek gerekir ki, dinin bizatihi kendisi sorun çözmez. Sorunları, bu dini iyi anlayan ve çağın koşullarına göre yorumlayan insanlar çözer. Dolayısıyla bir Müslüman’ın böyle bir şahitliği de vardır. Eğer biz bu şahitliği iyi ve kâmil düzeyde yerine getirirsek, ben inanıyorum ki, İslam bütün bir dünyada evrensel ve aktüel bir boyut kazanacaktır.

 

Ayrıca dinimizde Allah yolunda öldürülen kimselere şehîd ismi verilir. Bu açıdan şehitler, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmış şerefli kimselerdir. eş-Şehîd ismi, Allah için kemâlat; mü’min için izafiyet ifade eder. Mü’min Allah yolunda sevdiği canını fedâ ederken -min tarfillah-bu şâhitliğine bütün duygu ve duyularıyla vâkıf olduğu için şehîtlik sıfatını elde eder. Bu sebeple şehitler, ruhlarını/canlarını Allah’a teslim ederken yanlarında meleklerin hazır bulunmasından dolayı, kendilerine “hazır bulunulan kimse” de denmiştir. “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da doğrulukta devam edenlere, onlara melekler ölümleri anında, “korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahrette de size dostuz. Burada canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katında bir ziyafet olarak size sunulur” diyerek, inerler.” (Fussilet 41/30). Böylece melekler onların şehitliği anında yanlarında hâzır bulundukları için aynı zamanda onların cennetlik olduklarına da şâhitlik etmiş olurlar.  Bu sebeple:“Allah yolunda şehîd düşenlere, işte, onlara nûr ve ecir vardır.” (el-Hadîd 57/19). Şehidler, Allah’ın kendilerine hazırlamış olduğu sayısız nimetlere de tanıklık ederler. Bunun için “Allah yolunda öldürülenlere ölüler denmez.” (el-Bakara 2/154). Dolayısıyla şehidler “Şevâhidü’l-Hak”tır. Onlar, büyük fedakârlıkta bulunmak suretiyle Var Eden’in varlığına şehâdet etmiş olurlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.