Gökkubbe Altında Hayırla Anılmak...

2007 Mevlana ve hoşgörü yılında Hollanda’nın Zaandam kentinde “Osmanlı Hoşgörüsü” adlı programı izlemek insana heyecan veriyor. Heyecanla birlikte bu yıl UNESCO tarafından adına ilan edilen Mevlana’nın Osmanlı hoşgörü ruhundaki rolünü apaçık görmek bir başka mutluluktur. Hele siz bu etkinliğe bir de ‘Gökkubbe Altında Birlikte Yaşamak’ ibaresini eklerseniz artık keyfinize diyecek yoktur.

Hollanda’nın Zaandam kentinde geçtiğimiz hafta sonu organize edilen o anlamlı Osmanlı Hoşgörü etkinliğinden bahsediyorum. Etkinlik merkezi İstanbul’da olan ve kurulalı henüz bir kaç yıl olan “Yeni Osmanlılar Derneği” tarafından gerçekleştiriliyor. Elbette Hollanda’daki Türk sivil toplum örgütleri ve Türk işadamları da destek vererek.

Zaandam’ın merkezinde bulunan Zaantheater görkemli bir müzik binasıdır. Suyun hemen kenarında sanki boğazı andırır. Őğle saatlerinde bu salona girdiğimizde bizi yöresel kıyafetleri giymiş kızlarımız Türk lokumuyla karşıladılar. Lokumları yemeye gayret ederken hemen az ileride Osmanlı şerbeti ikram ediliyordu. Sonradan öğrendiğime göre bu organizasyonda yöresel kıyafetler giyip misafirlere hizmet eden kızlarımız yine Zaandam’da etkin olan Kleurrijkdans Vakfının üyeleriymiş. Hepsi güler yüzlü, buyrun bir daha şerbet alır mısınız diyerek bir kaç bardak şerbeti içiriyorlardı insana...

Salonda biraz daha ilerlediğinizde Türk kahvesi ikram ediyor sıcak sıcak. Ve evlerde yapılan baklavalar, yiyecekler ve pastalar. Onlarca dostla karşılaşıyoruz salonda. Kültürel etkinlikleri hiç kaçırmayan Zaandamlı Coşkun Yeğenoğlu başta olmak üzere Osman Elmacı, Yusuf Alan, Lahey büyükelçiliğimizin Kültür ve Turizm müşaviri Murat Karakuş, Folklör hocası Mehmet Ali Taşdemir, yazar Sadık Yemni, Uetd koordinatörü Mikail Güneş, Ahmet Suta Arı, Songül Akkaya, Adem Őzdemir, Meram Restoranların sahibi Erdoğan Yüce, Fikri Çalkım, Cengiz Őzkaynak, Ahmet Demirhan vd.

Lokum, şerbet, Türk kahvesi ve baklavasından sonra salonun ilerleyen bölümlerinde Türk el sanatları sergisini titizlikle geziyoruz. Birbirinden güzel eserler ve ürünler insanı büyülüyor. Ebru çalışması, hat sanatı çalışması ve tezhip bambaşka etkinlikler. Ve bunların ortasında derviş kıyafetleriyle babalardan ve oğullardan (bebekler) oluşan Tevazu grubundan musiki dinletisi insanı tam havaya sokuyor. Bütün bunlardan sonra kendinizi Osmanlı Fermanları sergisinde buluyorsunuz. Fermanların hepsi ayrı ayrı konuları işlemekte. Genel anlamda Osmanlı sınırları içinde olmak üzere,’Osmanlı sınırları komşuları ve yeryüzündeki insan topluluklarına gösterilen saygı, onlara sağlanan haklar ve garanti gibi Osmanlıyı tarihte saygın yapan yirmi ayrı Fermanı Türkçe ve İngilizce olarak okuyabiliyorsunuz. Evet 1550 yılından itibaren başlayan ve çeşitli dönemlere ve padişahlara ait bu fermanlarda yeryüzünde milliyet, din ve kültür farkı gözetmeksizin yaşam güvencesi veren, felaketlerde o milletlere yardım eden bir anlayışın felsefesini okuyabilmektesiniz.

Osmanlı padişahları sergisinden sonra girmiş olduğunuz büyük salonda bir sinevizyon izlemektesiniz. Konu malum: Osmanlının kuruluş ve yaşam felsefesi başta olmak üzere adalet ve hoşgörü anlayışının ifade edildiği, örneklerle sergilendiği bir sinevizyon...

İlginçtir bu sinevizyonu izleyenler tarihin derinliklerinde kendilerini bulurken, heyecanın doruk noktaya ulaştığını görmektesiniz. Özellikle bir zamanlar Osmanlının at koşturduğu ve bugün sadece kavganın hakim olduğu o coğrafyada yaşayan insanların ‘Osmanlı nerede’, ‘Caminin sahipleri geldi’, ‘Balkanlarda nasıl huzuru sağladınız?’ gibi onlarca soruları karşısında insanın heyecanlanmaması, duygulanmaması mümkün mü? Ve bu insanların, farklı kültürlere ait olan insanların birarada yaşatan Osmanlı adaletini özlediklerini hissetmek bir başka duygu...

Sinevizyondan sonra yer alan mini sempozyumda da konuşmacıların Osmanlı’nın hoşgörüsünü, sevgisini, bağışlamasını ve sahiplenmesini anlatmaları Osmanlı ruhunun büyüklüğünü, yüceliğini bir defa daha ortaya koymuş oldu. Osmanlının değişik toplumlara gösterdiği hoşgörüsü, şefkat ve korumacılığı, toplumlararası ilişkileri, barış içinde yaşamak ve Balkanlar’da Osmanlı dönemi konuşmacıların üzerinde durduğu bazı konulardı.

Son olarak Amsterdam’da yaşayan Murat Ay başkanlığındaki Hollanda Türk Sanat Musikisi grubunun vermiş olduğu muhteşem konser programa son noktayı koymuştu. Programı düşünen dernek başkanı Saffet Atak ve programı uygulayan genç mücadeleci Songül Demir hanımefendilere ancak teşekkür ederiz...

Evet üç beş saatte olsa Osmanlıyı oluşturan ruhla birlikte olmak, Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre’yi hatırlamak ne güzel bir duygu. 72 milleti sahiplenme, hizmet etme, hoşgörüyle davranma, muhabbet besleme ne güzel... Bu programla bir defa daha gördük ki yeryüzünde insanlar ancak adaletin temsilciliğini, bayraktarlığını yaparlarsa hayırla anılırlar. Gök kubbenin altında yad olurlar. Bu yolda hiç şüphesiz yaratılana hizmetten geçer...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.