Emetullah Akkaya
Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münker Ebudderda
Kur’an’ı Kerimin bir ucu Allah’da olan bir ip olduğunu bilen her mümin aynı zamanda şunu da idrak etmelidir ki hangi ayet ile bir başlangıç yaparsak yapalım sonunda Allah’a ve onun rızasına ulaştıracak ve bir şahsiyet inşası sürecini başlatacak ilahi bir kelamdır o…
Zira onu okumakla yetinen öyle ya da böyle dua etmekten imtina eden bir şahsa bile dua edenlerin ettiği duadan daha hayırlısının verileceğini, Allah kelamının diğer kelamlardan üstünlüğünün Allah’ın kullarına üstünlüğü gibi olduğunu öğreniyoruz hadis-i kutsilerden…
Fakat nice Kur’an okuyucuları da vardır ki Kur’an onlara lanet eder, buyurmakta Hz.Enes…
Kur’an okuduğu halde , hatim üstüne hatimler indiği halde, okumakla kalmayıp ezberlediği halde, ona buna iftira eden, kul hakkı yiyen, dedikodu yapan, gönül inciten kariler kastedilmekte zannımca.
Rabbimiz pek çok ayette nasıl Müslümanlar olmamız gerektiğini beyan etmekte bizlere. Bu ayetlerden bazıları da Al-i imran suresinde yer alıyor. Al-i imran suresinin 102. Ayetinde rabbimiz şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Allah’tan ona yaraşır şekilde korkun ve ancak ona gönülden boyun eğmiş müslümanlar olarak can verin.” 103. ayet ise şöyle devam eder:
“ Hep birlikte Allah’ın ipine ( islama) sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşmandınız, derken o kalplerinizi kaynaştırdı ve kardeşler oldunuz.
Bu ayeti kerimenin en düşündürücü tefekküre en taallüki yanı “Ayrılığa düşmeyin” cümlesidir.
Şahıslar olarak ayrılığa düşmeyin…
Topluluklar olarak ayrılığa düşmeyin…
Şahıslar olarak ayrılığa düşmemek; affedici olmayı, merhameti, kardeşlik duygusunun yoğunluğunu, hased etmeyi bırakmayı çağrıştırırken, topluluklar olarak ayrılığa düşmemek Hak ile batılı ayırt etmekle, yanlışı sırf kabul görmek uğruna dikte etmemekle doğrudan ilintilidir.
Topluluklar olarak ayrılığa düşenlerin akibetlerini geçmişte ta hulafa-i raşidin döneminden yakın geçmişimize kadar ne gibi felaketlere sebebiyet verdiğini deffaen seyrettik ve seyretmekteyiz.
Rabbimiz yine aynı surenin 104. ayetinde :
“Ey müminler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülüğü yasaklayan bir toplum bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” buyurmakta…
Efendimiz ise bu konuya şöyle değinir:
“ Allah’a yemin ederim ki ya iyiliği emreder , kötülükten nehyedersiniz, zalimin elini tutup; zulmüne mani olur, onu Hakk’a döndürür ve Hakk üzerinde tutarsınız ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir. Sonra da israiloğullarına lanet ettiği gibi size de lanet eder.” ( Ebu Davud, melahim, 17)
Şüphesiz ki iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan, kendini de unutmayıp, ilmiyle amel eden, insanlara hilm ile yaklaşıp ülfet ehli olan, ifrat ve tefritten uzak duran, müjdeleyen nefret ettirmeyen, kınamayan, hor görmeyen, hakikatin savunucusu, heva ve arzularını ilah edinmeyen bir toplumun inşası eğitim kademesinin her bir ferdinin ( öğretmen, imam, anne- baba, k.k.ö vs.) kullandığı malzemenin, koyduğu her bir tuğlanın neticesidir.
Güzel ve sarsılmaz bir binanın temelinde kavi bir iman, samimiyet ve gayret vardır. Şahsiyet inşalarındaki sapmalar ilk olarak kişi arkadaşına “ yanlış yapıyorsun, bunu yapma” dedikten ve arkadaşının o işi yapmaya devam ettiğini gördükten sonra o kişinin hala arkadaşıyla oturup kalkmayı bırakmayışı ile başlar. O halde ikaz edeceğiz yanlış olan hala yapılmaya devam ediyorsa geri çekileceğiz. Lakin hayatımızın hiçbir noktasında önce yâre sonra ağyare nasihat etmekten vazgeçmeyeceğiz. Tıpkı Ebudderda misali…
Abdullah bin Ravaha hazretlerinin en yakın dostudur Ebudderda. Abdullah bin Ravaha Müslüman olmuş, Ebudderda şirkte ısrar etmektedir. Döneminin en önemli tacirlerinden olan Ebudderda evdeki putunu güzelce temizler, örtüsünü yıkar ve çeşitli kokularla süsler ve evinden çıkar. O çıktıktan sonra Abdullah bin Ravaha gelir. Ümmüdderda’dan izin alıp eve girer. Elindeki baltayla Ebudderda’nın putunu paramparça eder ve evden ayrılır. Ümmüdderda ne yapacağını bilemez, ağlamaya başlar. Ebudderda eve gelip olanları öğrendiğinde öfkeden deliye döner. Bir süre sonra sakinleşince düşünmeye başlar. Put Ebudderda’ya fayda sağlamak şöyle dursun kendi başına gelen zararı def edememiştir.
Ebudderda Abdullah bin Ravaha’ya gider. Birlikte Rasulullah’a giderler ve müslüman olur. Abdullah bin Ravaha’nın banane demeyişi, emri bil maruf nehyi anil münkeri ilke edinişi, kardeşini zulme terk etmeyişi Ebudderda’nın hidayetine vesile olmuştur. Ebudderda da hayatı boyunca önce nefsine sonra ulaşabildiği bütün gönüllere vaaz etmeyi düstur edinmiştir.
Evine misafirliğe gelen bazı sahabeler Ebudderda’dan yorgan istediklerinde “ Bizim ötede bir evimiz var. Biz kazandığımızın hepsini oraya gönderiyoruz. Çünkü o ötedeki evimize gideceğimiz yol çetindir. O yolda hafif olan ağır olandan iyidir. Biz ağırlıklarımızı o çetin yokuşu geçebilmek için attık ki belki geçeriz.” cevabını vermiştir.
Hz.Ömer kendisini Şam’a vali tayin ettiğinde halka şöyle seslenmiştir:
“ Yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamayın. Oturamayacağınız evler bina etmeyin. Erişemeyeceğiniz şeyleri düşünmeyin. Bugün benden Ad kavminin mirasını satın almak isteyen var mı?” Ve Ebudderda sıkça şu duayı yapardı: Allah’ım! Kalbimin dağınıklığından sana sığınıyorum.
Kalplerimiz beyti hüdadır. Oraya dünyalık sevgiler sığdırarak, kirletmek akıllı insanların uzak duracağı bir seçimdir. Kalpler Allah ve rasulünün sevgisiyle dolduğunda hayat anlamlı bir limana dönüşür. Aksi takdirde rahmani nazardan uzak metruk bir virane olur…