Ellerinden öpülecek adamlar

Sokakta biraz fazla dolaştığı için köşe yazısını yazamadığını köşesinden ilan eden Emin Çölaşan gibi ben de dün bu köşeye benzer ilanla çıkabilirdim. Yazı yazmak altına da bunları ben yazdım diye imza atmak aslında hiç de kolay değil…

O kadar düğünde boy gösterdikten sonra işe motive olup köşeyi doldurmak, kafadaki dağınık bilgileri toparlayıp okurun karşısına çıkmak zordu Pazar Pazar… Çölaşan gibi gezip dolaştım ve işte dört satır yazamadım.

Cumartesi akşama doğru Konya Barosu avukatlarından taze damat Ali Öztürk’ün düğün yemeğinde karşılaştığımız Adapazarı Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Fahri Tuna hayatımdan gördüğüm ve etkilendiğim ender insanlardan biriydi. Bilgi ve donanımıyla birlikte üretkendi ve aynı zamanda tevazu timsaliydi Fahri abi… Öyle çalışkan ve ufuk sahibi biriydi ki, sanki gelecek yüzyılı görüp de bugüne sesleniyordu ama geçmişin güzel mirasına eğilerek…

TYB’deki “17 Ağustos Hafızalarda” programına gitmek istemeyen ya da gitmek isteyip de ‘şeytana yenik düşen’ dostlar çok şey kaybettiler. En başta belediyelerimizin kültür birimlerindeki görevliler… Önce ben de “Depremle birlikte yaşamaya nasıl alışmalıyız?” gibi bildik hatta Müftülük’ün  hepimizi uyutan “inşaatlarda denetim yapılması tavsiyesi”nde bulunan hutbesi gibi sıkıcı bir konuşma bekliyordum ki, muhteşem bir Sakarya-Adapazarı dia gösterisinden sonra Tarım Bakanımız Prof. Sami Güçlü ve ardından benim için artık çok özel birisi olan Fahri Tuna’yı dinledik. İkisini de tebrik etmeliyiz. Muhteşem bir ziyafetti çünkü…

Fotoğraflarını bir film gibi izlediğim ve izlemekten keyif aldığım İbrahim Dıvarcı ve Ahmet Kuş’a da teşekkür borçluyuz. Programa yaptıkları katkılar için… Sanatçılıklarını yarına kalan çalışmalarla buluşturan iki insanın Konya ve şehir kültürü için ortaya koyduklarını gören görüyor, bizler görmesek de…

90’lı yıllar İslamcı müziğimizin önemli klasiklerindendi, Aykut Kuşkaya’nın İlk Cemre albümünden “Ne havaya ne suya, gönle düşen cemreyiz” ezgisi… Yeni insanlarla tanıştıkça içlerinden bazılarının gönül kapılarınızı araladığını hissedersiniz. Suya düşen cemre misali, gönlünüze düşüverirler… Marmara İlahiyat’tan iki hocam Prof. Dr. İlhan Kutluer, bugün belediye otobüsüyle gidip geldiği Meclis’te bizi temsil eden ‘ehliyetsiz’ ve ‘arabasız’ halkın milletvekili Prof. Dr. Necip Taylan hayatımda iz bırakan iki önemli isim oldu. “Adapazarı’na geldiğinizde bilin ki kapısını çalacağınız bir dostunuz var” diyen ve programın sonunda arabasındaki Adapazarı kitaplarını elime tutuşturan Fahri Tuna da Konya’dan geçerken ‘iz bırakanlar’dan oldu…

Sami Güçlü ve Fahri Tuna’nın söylediklerinden tuttuğum notlar var… Yarın yine onlardan söz etme niyetindeyim… Hafta sonunun ana fikri neydi diye sorarsanız, derim ki: Gönüllü kuruluşlarda gönüllülük esasıyla hizmet eden adamlar vardır ya, işte onlar ellerinden öpülecek insanlardır…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.