Dedemoğlu Köyü -2-

Yaralı kolundan kan fışkırmaktadır. Sıyrılan et parçasını eli ile üstüne basarak Besmele ile cebinden çıkardığı “Çevre” (Büyük mendil) ile yarayı sarar. Akan kanı durdurur.

İşte bu ihtiyar Konya yolunda pilavını yediği Taşkın Dede’dir

İlahi davete icabet etmiş ve savaşa katılmıştır. Çok sürmez o gün akşama doğru savaş biter. Muzaffer Kumandan Sultan Selim Han Secdeye kapanır.

Yüce Allah’ın huzurundadır.

Mercidabuk Zaferi tarihe işte böyle geçmiştir.

Sefere çıkmadan önce ‘Ulema’nın gördüğü rüyalar yorumlandığı şekilde tecelli etmiştir.

 

Zafer sonrası ülkede siyasi ve idari düzenlemeler tamamlanır. Ordu aynı yolu takip ederek geri dönüşe başlar.

Konya’ya yaklaşıldığında giderken pilavını yedikleri Taşkın Dede karşılar. Mola verilir. Selim Han Hazretleri ile Taşkın Dede kucaklaşarak büyük zaferi mübarekler. Ve lakin kulağına fısıldar.

-Emanetimi geri ver’ der

Hünkar pür dikkat ve ciddiyetle

-Ne emaneti? Diye sorar

Savaşın üçüncü günü kolundan aldığın yaranın kanını durdurmak için koluna bağladın ‘Çavremi’ istiyorum der.

İşte o zaman Sultan Selim Han Hazretlerinin başında Gök Kubbe şöyle bir çevrilir.

Saltanatın verdiği ihtişam bir yana iki beden bir vücut halinde kucaklaşıverirler.

Birisi esrar ve hikmet adamı, diğeri koca bir Padişah.

O anda hünkarın derininden kopup gelen bir ses sabahın serinliğinde yankılanır ve ortalığı çınlatır.

-DEMEMMMM. Diyerek gürler.

Cevabı gecikmiş

-OĞULLLL

 

Ruh ile bedenin metafizik boyutu devrededir.

Bir başka deyişle cismaniyetin ruhaniyetle olan ilişkileri ilahi olanaklarıyla tezahür halindedir.

Hünkar hazretleri kendine gelir gelmez yıkattırıp koynunda gece gündüz taşıdığı Çevre’yi çıkartıp Taşkın Dede’ye geri verir.

İşte iki kutup arasında telaffuz edilen bu,

Dedem – Oğul kelimesi bu günkü DEDEMOĞLU KÖYÜ’nün orijinal ismidir. Zamanla köylü dilinde ufak bir değişiklikle kullanılmaktadır.

Bu müthiş olay o tarihte vuku bulduğunda o civarda hiçbir yerleşim yeri yoktur.

Yaşananlar bir hikaye dilden dile dolaşa dolaşa bu günlere kadar gelebilmiştir.

Taşkın Dede sonraları hakkın rahmetine kavuşur. Tarlasının bir kenarına defnedilir. Birde başına Türbe inşa edilir.

Bu türbe benim 1940’lı yıllarda oraları ziyaret ettiğimde ayak olduğu halde 10 Haziran 2006 tarihindeki ziyaretimde ne yazık ki gözlerim yaşararak ve hüzünlenerek gördüm ki yerinde yeller esiyor

Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.