Çankaya yokuşunda balam…

Son üç yazımı açılım ve MHP üzerine yazıyorum…

Çünkü Türkiye gerçekten bir dönüm noktasında…

Bundan sonraki her hamle Türkiye’yi dönüşü olmayan bir yola sokacak…

Bu dönemde söz söylemesi gerekenler, konuşması gerekenler konuşmayacaksa bunun vebali büyük olacak diye düşünüyorum…

Bu nedenle konuşması gerekenlerin konuşmalarını bu sayfalara taşımayı da bir borç olarak görüyorum…

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Anadolu Gösteri Merkezi’ndeki “Çözülen Ülke Türkiye ve Ülkümüz” konulu konferansını bu sayfaya taşımak da bu anlamda en azından vicdani sorumluluk gibi geliyor bana…

Çünkü bu konuşmasında Bahçeli gündelik heveslerin ve siyasetin dışında çok önemli konulara değindi…

Kadim bir milletin tarihi seyrinden ve hasletlerinden bahsetti…

Bahçelinin konuşması tam anlamıyla bir manifesto niteliği taşıyordu.

Özellikle de ülkücü camianın, kendi tabanının uzun zamandan bu yana beklediği ve özlediği bir konuşmaydı.

Ülkücüleri kendine getiren ve yeniden “dava”larına sarılmalarını daha sıkı sarılmalarını sağlayacak içerikte,  “içeriden” bir konuşmaydı.

Konuşmanın içinde ne  “ekonomi”, ne “küreselleşme” ne  “AB” gibi son yirmi yılın siyaset jargonuna  ve söylemine  egemen  olan kavramlar vardı.

Yalnızca büyük dava sahiplerinden, ülkücülerden bahsediyordu Bahçeli…

Kırk yıllık MHP hareketinin yılmaz, çilekeş, mağrur, mukaddesatı için mücadele vermiş ülkücülerinden bahsediyordu…

Seksen öncesi şehit edilen ülkücülerin tek tek isimlerini sayıyor ve adeta bir flashback yapıyordu…

İdam sehpalarında gençliğinin baharında hakkın rahmetine kavuşan ülkü erlerinden bahsediyordu…

Bahçeli konuşmasında…

“Çankaya yokuşunda balam!” diye başlayan marşlar kulağımızdadır.

Hasretle söylediğimiz “Çırpınırdı Karadeniz” hala dilimizdedir.

Yollar, kaldırımlar, yurt odaları, okul binaları, kahvehaneler, mahkeme salonları, nezarethaneler, hastane koridorları onbinlerce ülkücünün hatıralarının en yakın tanıklarıdır.

Ve ne mutludur ki, bu kutlu yolun temsilcilerinin gazileri bugün hayattadır ve anıları da mücadeleleri de yaşamaya devam etmektedir.

Onlar bizim şerefli geçmişimizin abideleridir.

Mücadeleleri rehberimiz, davaları yolumuz olsun.

Bir gün yaşayanlar tarih olur, bu günler çok geride kalırsa,

Ve beşerin hafızası, olur da bir gün kurursa, niyazım odur ki Cenab-ı Allah nesillerimize unutturmasın.

İlahi bir sır gibi hatıraları, davaları ve dünyaları daim olsun.

Mekanları Cennet olsun. Kabirleri nur olsun.

Allah hepsinden ayrı ayrı razı olsun.” diyordu…

Dinleyenleri yıllar öncesine götürüyordu Bahçeli…

Salonu dolduran pek çok kişi duygulanıyor, gözyaşlarını tutamıyordu…

“Efsane geri döndü” dedirtecek bir konuşmaydı bu aslında…

Ülkücü hareket son yıllarda hiç bu kadar kenetlenmemişti…

Salonu dolduranlar büyük ve kutlu bir hareketin fertleri olduklarına kesin kes inanmışlardı…

Bahçeli’yi dakikalarca ayakta alkışlıyorlardı…

Bahçeli bu konuşmasıyla kendi tabanına çok önemli mesajlar veriyor, onları yeniden kutlu ve büyük bir bir mücadeleye çağırıyordu…

Ülkenin birliği ve bütünlüğüne çağırıyordu…

Bu çağrı karşılık bulmuştu…

Konferanstan çıkanlar sanki yirmili yaşlardaki bıyıkları yeni terlemiş “ülkücü”lerin duyduğu heyecanı aynı şekilde yaşıyorlardı…

Bu konuşma Bahçeli’nin tabanıyla yeniden ve çok güçlü bir şekilde buluşması anlamına geliyordu…

Gerçi Devlet Bahçeli son iki yıldır güttüğü muhalefet şekliyle siyaset adına çok büyük adımlar atmıştı, tabanının geçtiğimiz dönemde yaşamış olduğu “iktidar” travmasını yok edecek hamleler yapmıştı…

Son  bir aylık siyaset performansıylaysa adeta göz dolduruyor, taraftarları, partiye gönül verenleri tarafından takdirle karşılanıyordu…

Son buluşma ise bunun adeta balı kaymağı oldu…

Görünen o ki, Ankara’da siyaset bundan sonra gerçekten daha çok ısınacak ve daha çetin geçecek…

Özellikle de iktidar açısından bu böyle olacak…

Muhalefet yok, muhalefet zayıf diyenlerin bu bahaneleri de bundan böyle ortadan kalkmış olacak…

İktidar, son açılımıyla kendisi için çok ciddi ve çok dişli bir muhalefet yaratmış oldu…

Bunu iktidar bilinçli mi yaptı, yoksa birileri yanlış bir “sufle” mi verdi, bunu daha sonra göreceğiz…

Ancak bilinen bir şey var ki, Devlet Bahçeli her geçen gün güçlenerek ve özellikle de tabanının takdirini toplayarak adım adım iktidara yaklaşıyor…

Son konuşmasında bizler bunu çok açık bir şekilde gördük.

Çankaya yokuşunda kafa tokuşturanlar gün geçtikçe artacak…

Belki de Çankaya’da, köşkte olacaklar…

Kim bilir…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar