Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Burda yoktur ‘lâ’ demek...

Burda yoktur ‘lâ’ demek... Konya Mevlâna demek!

 -Mevlana ve Mevlevilik Sempozyumu'nun ardından-

Geçtiğimiz günlerde (14-16 Aralık 2006) Selçuk Üniversitesi Mevlânâ Araştırma ve Uygulama Merkezi (SÜMAM) bir sempozyum düzenledi. Değişik üniversitelerden kırka yakın ilim adamının katıldığı bu sempozyumda Hz. Mevlânâ’nın Evrensel Mesajı, aşkı, gönül dünyası, felsefesi, sanatı, müziği, semâı, şiiri, etkileri gibi pek çok konu tartışıldı.

Üniversite yerleşkesinde yapılan bu sempozyum oturumlarına, yetmiş seksen binlik üniversite öğrencilerinin çok azı katıldı. Şehre uzak olması nedeniyle de halkın ilgisi yok denecek kadar azdı. Yerel ve merkezî yönetimlerden yetkililer ise çok daha önemli işleri nedeniyle gelememişlerdi sempozyuma. Biz hep böyleyiz zaten, kendi değerlerimize yabancı, duyarsız ve ilgisiz olmak şiarımızdır bizim!

Sempozyum boyunca gündeme pek çok güzel görüş getirildi, çok önemli tespitler yapıldı, salonlarda Mevlânâ’nın ruhu dolaştı durdu. Biz, sempozyumda aldığımız notlarımızdan bir kaçını okuyucularımızla paylaşmak istedik:

Gönül dostu Mevlânâ’yı seviyoruz, çünkü o herkesi sevmiştir. O, dostların dostu, hatta düşmanların da dostu olmuştur. Bir ayağım şeriatta sabit, öteki ayağımla yetmiş iki milleti dolaşırım şeklinde özetlenen pergel metaforu onun bu evrensel sevgisini en güzel şekilde özetler.

Mevlâna anlayışının temelini sevgi oluşturur. Çünkü sevgi/muhabbet/aşk ile acılar tatlılaşır, adalet sığ ve katılıktan, inançlar aşırılıktan kurtulur. Tabi ki burada sevgi/aşk ile kastedilen, günümüzde ele ayağa düşen, şeytanî ve sahte aşk/sevgiler değildir. Mevlânâ’nın deyişi ile kastedilen Peygamberlerin yolu olan ilahî aşktır. Kulu Yaratıcısına yaklaştıran, her şeyi ile O’nun eden araçtır.

Mevlâna, önce kendisiyle ve Yüce Yaratıcısı ile sonra da tüm herkesle barışık bir velî, bir gönül dostudur.

Mevlâna, hem dünyanın içerisinde, hem sûfî bir kişiliğe sahiptir. Variyetlilerin içerisinde zâhidliği başarmış bir er kişidir o.

Mevlânâ, engin ve çok yönlü düşünceleriyle coşkun bir fikir adamı, âbid-zâhid kimliği ile bir eylem adamı, sanatkar ruhuyla ünlü bir şairdir.

Horasan erenleri, Anadolu’nun Müslümanlaşmasında büyük rol oynamıştır. Mevlânâ ailesinin kültür kaynağı da Horasan’dır. Onun da kaynağı İslam’dır. Mevlânâ, Horasan, İran, Arap, Türk, Moğol pek çok kültürden etkilenmiş, onları kendine özgü bir şekilde yoğurmuş ve her kesimden insanlara sunmuştur. Bu çok yönlü oluşu Mevlânâ ve eserlerinin, Doğu kültürünün temel taşlarından sayılmasını ve dünyaya açılmasını sağlamıştır.

Mevlânâ, kültürümüzün temel dinamiklerinden biridir. Mevlânâ olmasaydı, kültürümüzde eksiklikler olurdu.

Anadolu Coğrafyasında doğan nice ırmak, denize ulaşamadan kaybolup gitmiştir. Ama Mevlevîlik denize ulaşmış ve onu okyanuslara çevirmiştir. Bunun temelinde Mevlevîliğin şehir merkezli, organizeli ve en önemlisi tabandan tavana her kesimden insanı kucaklaması, her kesimin desteğini alması, sevgi temelli bir hareket olması yatmaktadır.

Dünya barışı ve insanlığın huzuru için, Evrensel Mevlânâ Anlayışı, tüm dünyaya yaymak zorundayız. Bu ise, Mevlânâ’yı doğru bir şekilde tanımak, onun özümsemek onu yaşamak ve yaşatmakla mümkün olacaktır. Mevlânâ’yı eserlerinden okumadan ondan dem vurmak, yüzeysel Mevlânâcılıktan öteye geçmeyecektir.

Yahya Kemal’in şu tespiti ilginçtir. Biz Viyana kapılarına pilav yiyerek ve Mesnevî okuyarak gittik. Bu sözün devamı olarak biz de şunu söyleyebiliriz: Pilav yemeyi terk etmesek bile, Mesnevî ruhunu terk edince de geri çekildik!

Ünlü bestekâr Mozart’ın ikiyüzüncü doğum yılı kutlamalarında Viyana’ya yirmi milyon turist gelmiştir. Ülkemize yılda yaklaşık olarak yirmi bir milyon turist geliyor. Bu bizim kendi değerlerimizi layıkıyla değerlendiremeyişimizden, kendimizi gereği gibi tanıtamayışımızdan kaynaklanmaktadır. Onun için diyoruz ki, Mevlânâ ile dünyayı tanıştırmalıyız. Turist çekmek için değil tabi ki, Mevlânâ’nın mesajını tüm insanlığa ulaştırmak için.

Bugün Konyalılar olarak Mevlana’yı en az tanıyan, onun eserlerini en az okuyan ve hatta onun türbesini en az ziyaret eden bir toplumuz, desek abartmış olmayız. Oysa Konya Mevlânâ demek, yok bizde lâ demek felsefesini özümsemiş Mevlânâ torunu Konyalılar olarak esnafımızla, işçimizle, memurumuzla, otobüs-taksi şoförlerimizle, gencimiz-yaşlımızla, kadınımız-erkeğimizle Mevlânâ ruhunu yaşamak, o ruh ile misafirlerimize örnek olmak borcundayız. Bu, Mevlânâ torunu Konyalı olmanın gereği ve ona olan vefa borcumuzun ödenmesidir.

Yazımızın sonunda Hz. Mevlânâ ile ilgili daha geniş katılımlı, daha zengin konulu, daha uzun süreli, her kesimin sahipleneceği sempozyumların yapılması temennimizi bildirirken, emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler ederiz.

İşte size Mevlânâ’nın dostlarına ve tüm insanlığa vasiyetinden inciler:

 "Ben size, gizli ve aleni, Allah’tan korkmanızı,

Az yemenizi,

Az uyumanızı,

Az söylemenizi,

Günahlardan çekinmenizi,

Oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi,

Daima şehvetten kaçınmanızı,

Halkın eziyet ve cefasına katlanmanızı,

Avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak durmanızı,

Kerem sahibi olan sâlih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim.

İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.

Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır.

Hamd, yalnız tek olan Allah'a mahsustur.

Tevhid ehline selam olsun."[1]

 

Dipnot:

1-Eflâkî Ahmed, Âriflerin Menkıbeleri, II, 8.



 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.