
M. Ali Köseoğlu
Bugün ortaya çıkanlar dünün pislikleri
Bugün ortaya çıkanlar dünün pislikleri
YGS’de yaşananlar gençlerin kâbusu oldu…
Doğrusu korkunç bir durum, gençlerin kafalarındaki soru işaretlerini gidermenin neredeyse imkânı kalmadı.
Önceden bu tür şeyler fısıltıyla yayılırdı…
Hiç sınava girmediği halde istediği üniversiteye yerleşenleri mi ararsınız…
Okula gitmeden diploma alanları mı?
Hatta ‘kafadan’ amir-memur yapılanları mı?
Ortaya çıkanları yorumlayanlar ‘Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından ÖSYM’nin’ bugün içine düştüğü durumu dillendirmez mi?
O kadar da değil, dedim.
ÖSYM dün de en az bugünkü kadar soru işaretleriyle dolu bir kurumdu.
Bugünkü durum Türk halkının artık daha sorgulayıcı ve hak arayıcı bir konuma geldiğini ortaya koyuyor.
Esasında ‘ÖSYM başkanına kurulan bu pusu’ geçmişi de sorgulanır kılmalı…
Bu yazıyı yazmakla bugünkü şaibeli durumu savunmuyorum.
Dün de bunların -âlâsının üstelik gayet başarılı bir şekilde- sessizce yürütüldüğünü söylüyorum.
Üstelik bilerek söylüyorum…
***
Ömer Lütfi Ersöz’ü tanırsınız…
31 Ağustos 1994 günlü Türkiye Gazetesi’nde yayımlanan bir haberin kaynağı olmuş.
Haberin başlığı: ‘DPY sınavlarında puan haksızlığı’
Lütfi Bey’in oğlu o tarihlerde DPY ve bursluluk sınavlarına girer. 232.655 puan alır. Gelen sonuç belgesinde ‘Tercih ettiğiniz okula girebilmek için yeterli puan alamadınız’ yazmaktadır.
Fakat aynı sınavdan 212.272 puan alan bir başka öğrencinin kaydı, tercihe şamil okula yapılmış ve bu puanı alan öğrencinin sınav sonuç kâğıdı da Ömer Bey’in eline geçmiştir.
Haksızlığın giderilmesi için kendi çapında kıvransa da sonuçsuz kalır.
Ömer Bey yaşadığı tek hadisenin bu olmadığını, zamanında kendinsin de yazıya döktüğü bir başka hadiseyi şöyle anlattı:
Bundan yıllar önce oğlum girdiği üniversite sınavında matematik 29 sorudan 29 doğru, geometri 16 sorudan –iki soru hatalı olduğu için iptal edilmişti- 1 boş ve 13 doğru, fizik 19 sorudan 18 doğru 1 boş, kimya 14 sorudan 12 doğru 2 yanlış, biyoloji 12 sorudan 6 doğru 6 yanlış işaretlemişti. Yani doğru veya yanlış işaretlenen soru sayısı 86’ydı. Puanın yaklaşık olarak 208 geleceğini hesapladık. Ancak sonuçlar geldiğinde tam bir hayal kırıklığı yaşadık. Çünkü gelen sonuç kâğıdında 64 doğru 2 yanlış toplam 66 soru işaretlenmiş olarak gözüküyordu. Yani işaretlediği 20 soru bir şekilde buharlaşmıştı. Bunun üzerine o günün parasıyla 2,5 milyon TL yatırıp, “Optik okuyucularınızdan kaynaklanan bir sorun olduğunu düşünüyorum, 86 soruyu kesin işaretledim. Klasik yöntemle cevap anahtarımın yeniden okunmasını talep ediyorum” diye dilekçemizi gönderdik.
“Maalesef hata olmaz, klasik değerlendirme mümkün değildir”anlamında cevap geldi.
Bunun ardından birçok avukatla görüştüm, çok azı hariç, çoğunluğu “Mahkemeye verme” dediler. Elimizde işaretlediğimiz soruları ispat edecek somut bir belge yoktu.
Cevap anahtarları da kurşun kalemle işaretlendiğinden, kurum pek tabi 20 soruyu silerek mahkemeye gönderebilirdi.
Bunun ardından kurumun manevi şahsiyetini tahkir ve tezyiften dolayı tazminat davasına mahkûm olabilirdik.
Elimizden hiçbir şey gelmedi.
***
Ömer Bey’in oğlunun başına gelenler yıllardır bu ülkede pek çoğumuzun başına gelen hadiselerdir.
Hatta birçoğumuz ne olduğunu fark bile etmeden ‘gelen sonuca’ rıza göstermişizdir.
Şimdi elbette bu tür şeylere rıza gösterecek değiliz…
Benim bir önerim var…
Var mısınız; Ömer Bey’in oğlunun sınav kâğıtlarını yeniden tetkike…
Var mısınız; geriye dönük olarak yapılan tüm sınav evraklarını yeniden incelemeye…
Var mısınız; bugünden geriye doğru amir-memur listelerine bir şekilde sızdırılan isimleri tespit etmeye…
Var mısınız; üniversitelerden verilen diplomaları tek tek kontrol etmeye…
Bugün çok önemli makamlarda olan birilerinin hangi kalem oyunlarıyla oraya getirildiğini anlamaya var mısınız?
Bu sorun, bugün tomurcuklanan bir sorun değildir.
Dünkü taktikleri bugün uygulamaya kudret bulamayanların, kendi ‘hilelerini’ bugüne yamamak için ortaya dökmelerinden başka bir şey değildir bu…
Yıllar yılı gençlerin umutları şimdilerde gün yüzüne çıkarılan bu taktiklerle söndürülmüştür.
Bunun böyle devam edip gitmesine rızamız yok.
Aslında bu sınav, geçmişin sınavıdır.
Bu hadiseler ÖSYM Başkanı Ali Demir’in istifasıyla sonuçlansa bile kıymetlidir.
ÖSYM sınav sistemini ‘a’dan z’ye’ güvenilir kılmak zorundadır.
Esas sınav bundan sonra yapacaklardır…
Duran saat bile günde iki sefer doğru zamanı gösterir.Ortalığın güllük gülistanlık olduğunu söylemedim.Hoca misali,"Ben nereye vurdum,nereden ses çıktı" demiş ya..Deniz konuyu oradan anlamış..
Yanıtla (0) (0)Ahmet Hadi sana sadece gülüyorum... Atilla Tıkır, bugün gelinen noktanın iyi bir nokta olduğunu söylüyorsun ya bu bile yeter. başka söze ne hacet. yazara ve ömer beye teşekkür ediyoruz
Yanıtla (0) (0)Bugün gelinen iyi noktaların da dünün eseri olduğunu ne zaman söyleyebileceksiniz?
Yanıtla (0) (0)Her ne kadar, anlattığınız şekilde bir komplonun bu kadar kolaylıkla ve basitce yapılamıyacağını düşünsem de yazdıklarınıza saygı duyuyorum. Ama Kulu bölgesinden geldiğini söylediğiniz çocuğun kim olduğunu merak ettim. Yani bu çocuk öyle sıradan biri miydi, yoksa kerli felli bir adamın çocuğu muydu ? yoksa o çocukta bir sorun yoktu da sizin çocuğa mı garezleri vardı diye düşünüyorsunuz. ÖSS konusuna gelince ise, herhalde sizin çocuğunuz çok bastırmadan, silik bir şekilde işaretledi ki optik okuyucu okuyamadı gibi bir seçenek geliyor aklıma. Ayrıca siz de bir kamu görevlisisiniz, evrakta sahtecilik yapmak, (takdir edersiniz ki, cevap kağıdındaki işaretlenmiş seçenekleri silmek, sahteciliğe girer) bir kamu görevlisinin kolay kolay göze alacağı bir suç değildir. Kaldı ki kriminolojik inceleme cevap kağıdındaki silintileri bile ortaya çıkarabilirdi. Yani keşke mahkemeye gitseydiniz diye düşünüyorum.
Yanıtla (0) (0)Öncelikle tüm okuyuculara en kalbi selamlarımı sunuyorum.Değerli kardeşlerim. Sınavlarla ilgili şaibeli hususları yıllar önce köşe yazım da dile getirmiş bir kardeşinizim.1994 yılında Ana Dolu liseleri ve Develet parasız yatılı- Bursluluk sınavlarına evladımda girmişti.Bize gelen sonuç bilgisine göre kazanamadığı,merkezi yerleştirmeye göre herhangi bir yere yerleştirilemediği şeklindeydi.Ana Dolu İmam- Hatip lisesinin o yıllardaki müdür yardımcısı Hüseyin beyi ziyarete gitmiştim.Kendimde 17 Yıl Milli Eğitim de yöneticilik ve Öğretmenlik yaptım.Müdür yardımcısı arkadaşın çayını içerken,kulu bölgesinden okula kaydını yaptırmaya gelen öğrencinin aldığı puana baktım.Evladımın aldığı puandan düşüktü.Ben arakadaşa dedim ki hocam babalık şefkati ile ben mi yanlış görüyorum yoksa gerçekten yanlış mı dedim.Evladımın sonuç belgeside yanımdaydı. Karşılaştırdık hakikaten büyük fark vardı.İki evrakı yanyana fotokopi çekip bana verdi.Ben bunun üzerine O yıllarda İl Milli Eğitim de sınav işlerinden sorumlu Şube Müdürü Tevfik beye gittim.Evrakları inceledi.Bunda yanlışlık var Bakanlığa faks edelim durumu düzelttirelim dediler.Bunun üzerine bekledik.Aradan 3 hafta kadar geçti.Cevap gelmeyince ben evladımla birlikte bir basın toplantısı düzenledim.Ulusal medyanın yazılı ve görsel yayın organlarında yayımlandı.Belgeleri var.Bizleri o dönemde onlarca kişi aradı.Aynı sorun bizlerde de mevcut dediler.Kısa süre sonra okullar açılacağı için Mahkemelerde yıllarca sürdüğünden çocuğumu okutmadan bekletemezdim.başka okula kaydettirdim.O dönemdeki sınavın belgesi elime geçmişti.Üniversite sınavına girdiği dönemle ilgili daha önce yazıp Yeni Konya Gazetesinde yayımlanan yazımdan alıntı ile yazılanlar da bire bir doğrudur.86 soru işaretlendiği halde 20 soru işaretlenmemiş olarak değerlendirilmiş itirazlarımızdan sonuç alınamamıştır.Cevap anahtarındaki işaretlemeler kurşun kalemle olduğundan Mahkemeye verseniz bile evrakları, Mahkeme ÖYSM'den isteyeceketir. İstenildiği dönemde kaç doğru kaç yanlış gönderilmişse ona göre fazlalıkları sildikleri vakit,kurumun manevi şahsiyetini tazyif veya tahkirden aleyhimize yüksek meblağlı maddi tazminat davası açılabileceğini Konyamızın çok saygın Hukukçuları ile istişaremizde açıkça anlamış olduk.Cevap anahtarımızdaki işaretlediklerimizi isbat edecek konumda olmadığımızdan dolayı mahkemeye gidemedik.Aslında kılavuza soruların çözümü yazılmıştı.Fakat cevap anahtarı değerlendirildiğinden klavuzun bir anlamı yoktu. Mahkemeye gitmiş olsaydık kesinlikle aleyhimize olacağını da açıkça biliyorduk.Esasında bu konularda yıllardır bilgi sahibi olup binlerce öğrenciye rehberlik yapmış biri olarak o günlerde de belirtmiştim.Öğrencinin elinde verdiği cevap anahtarının bir nüshasının fotokopisi çekilerek en son teslim edilirken gözcü veya nöbetçi öğretmenin ÖYSM'nin mührünü basarak imzası ile verilmeli,mahkemeye gidildiği zaman silinmesine engel olunmalıdır.Veya tükenmez kalemle en sonunda dikkatli olarak cevap anahtarı doldurulmalı veya başka uygun görülen yöntemlere önem verilmeli demiştim.Kısacı hak eden hakkını almalı.Şaibeden uzak şeffaf değerlendirme imkanları bulunmalıdır.Eski yazdığım yazının linkinide ekliyorum.Kısaca yaşadıklarımızın özeti budur.İnanıp inanmamak konusunda herkes faklı değerlendirme yapabilir.Fakat budurum gerçeği değiştirmez. Saygılarımla...
Yanıtla (0) (0)http://omerlutfiersoz.blogcu.com/osym-seffaflastirilmalidir/4458011