Bu değirmene su taşımayalım

Bu aşağılık dünya düzeninin değirmenine su taşımayalım

 

Modern dünyanın fetiş kavramlarıyla düşünüp konuşan insanlara hem öfke duyar, hem de onlar için üzülürüm.

Üzülürüm, çünkü zihinlerinin işgal altında olduğunu düşünürüm.

Özgün fikirler geliştiremez bu insanlar.

Dünya sisteminin beyinlerine ve bilinç altlarına şırınga ettiği bir ‘konsept’le oyalanıp dururlar.

Birtakım mitlerle desteklenen bu ‘konsept’, Batı merkezli ve Batı’ya ayarlı bir dünya öngörmektedir.

Batı, ‘merkez’ dışındaki ülkelere sömürge veya potansiyel sömürge gözüyle bakar.

Batı’nın “Üçüncü Dünya” ülkelerinin insanlarına (bilhassa aydınlarına) dayattığı söylem de sömürgecilikten başka bir şeye hizmet etmez.

Bir Türk yahut Arap, “dünyanın küresel bir köye dönüşmesi”ni heyecanla karşılayıp Batı’nın vazettiği “evrensel değerler”in çekim alanına girdiği anda, sömürgeci sistemin dişlilerinden biri haline gelir.

Sözkonusu “evrensel değerler”in içinde bizim de sahip çıkabileceğimiz değerlerin bulunuyor olması bu gerçeği değiştirmez.

“Aracın kendisi mesajdır” diyor McLuhan; “evrensel değerler” bize Batı tarafından dikte edildiğine göre, bilinç altlarımıza kazınan mesaj, istinatgâh olarak Batı’yı kabul etmemiz gerektiği mesajıdır.

Modern dünyanın (Batı’nın) fetiş kavramları, zihnimizi ve yüreğimizi dumura uğratıyor.

Bu kavramları parantez içinden çıkararak özümsemek, bizi kendimize ait bir söz söyleyemez hale getiriyor.

“Bilimsel” davranmanın, “çağdaş” olmanın gereğine vurgu yaptıkça, hikmetten kopuyoruz...

Siyasi ve iktisadi “liberalizm”in her derde deva olacağı inancına yaklaştıkça, ahlak ve adaletten uzaklaşıyoruz...

“Kopenhag Kriterleri”ni yahut filanca “konvansiyon”u referans gösterdikçe, kendi referanslarımızı unutuyoruz...

Batı iktidarını arzın her yerine yayma projesinden başka bir şey olmayan “globalleşme”ye meylettikçe, İslam medeniyetini yeniden üretme iradesini kaybediyoruz...

Aydınlarımızın ve siyasetçilerimizin kahir ekseriyetinin 28 Şubat 1997’den beri söyleye geldiği şeyler, ilk bakışta rejim aleyhindeymiş gibi görünseler de, esasen, rejimin gerçekleştirmekte yetersiz kaldığı Batılaşmayı tamamına erdirmeye yarayacak şeylerdir.

Adı ister “İslamcı” olsun, ister “milliyetçi”, ister “muhafazakâr”, ister “liberal”, ister “solcu”; bu aşağılık dünya düzeninin fetiş kavramlarını ağzında sakız gibi çiğneyen kim varsa, uluslararası sistem lordlarının oyununa gelmiştir.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.