Biraz Endülüs, sonrası aşk!

Amin Maalouf’un Afrikalı Leo’su geliyor aklıma. Sonra “Endülüs” diye bir içsel çığlık. Zili, şalı, gülü keza. Yavuz Bahadıroğlu’nun “Endülüs’e Veda”sı, D. Mehmet Doğan’ın “Türkendûlûsiye”si ise tekrar okunmak istedi sanırım, o da düşüverdi zihnime. Bir de Mehmet Akif Ersoy… Daha pek çok şey gelmeliydi aklıma, bunu hissediyordum, ama nafile. Hafızama Endülüs maddesini ekleyen bir tarih öğretmeni değildi, bir yabancı dil öğretmeniydi. Pek çok şeyi değil ama bazılarını zihnime alarak ilerlemekteydik Mevlâna Kültür Merkezi’ne. Zaten gecikmiştik “Mistik Müzik Festivali”nin İspanya konserine. İs-pan-ya. Tüm bu içsel çığlıklarımı yanımdaki arkadaşıma duyurmadan ilerlemek zor oluyordu ama nedense ses etmek istemiyordum. Konser –dinleti demeli miydim?- kalabalıktı. İlginin olması da güzeldi. Bu kez sadece Yahya Kemal kalıyordu bana eşlik eden. Zekai Tunca yorumuyla “Endülüs’te Raks” dinlemeliydim. Ama kızdım kendime, “Endülüs” diyerekten geldin, “ole!” ile mi çıkıyorsun diye…

*

İlginçtir, Amin Maalouf Endülüs’ü hatırlatmıştı sonrasında her kitabına mutlaka bir aşk öyküsü katmasıyla, aşk düştü zihnime. Ne diyordu kardeşim “anam babam aşk!” bak sen şu ufaklığa. Şu fakir eline bir kitap almış –Annemarie Schimmel- okumaktayken odaya giren çıkanı fark etmemiş, sonrada elinde kitapla uyuyakalmış. Uyandığında ne Semih Sergen kalmıştı Mesnevî okuyan, ne de başka bir şey. Eh, suçlu kimse yoktu bunda ama çıkışacak bir kardeşi bulmakla, beni neden uyandırmadın diye kızıvermiştim. Bakınız, kardeşim ne diyor benim tepkime. “Napayım abla! Odaya girdim çıktım aşkla kitap okuyordun, seslendim, duymadın bile, sonra uyumuş kalmışsın.” Gülümseyerek soruyorum, “aşkla öyle mi?” diye. “Evet, aşkla. Aşk dediysem öyle değil. Hani Mevlâna gibi –ilahî aşk diyemiyor, nedense?- işte. Öyle anam babam aşk değil!” Anam babam aşk; beşerî aşk yani… Peki, bir virgül ne yapar bu cümleyi; her şeyim aşk!

*

Kardeşimle yaptığım bu konuşma hoşuma gidiyor. Bana geçen haftalarda Yeni Şafak’taki bir haberi hatırlatıyor. “Din eğitiminde aşk olmalı” diyordu haber, bir profesörde “Manevi aşk ve heyecandan mahrum bir din öğretimi dine zarar verir.” Bu konuya inşallah haftaya değinelim sonra da diyelim ki:

Aşk olsun!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.