Bir Şehid, Bir Şahid

1979 yılıydı. Seydişehir İmam Hatip Lisesinde orta birinci sınıftan orta ikinci sınıfa geçmiştik.  Seydişehir'de MSP ve Akıncılar Derneğiyle ilgisi olan herkesin tanıdığı bir Hüseyin Uçar abimiz vardı. Allah rahmet eylesin vefat edeli çok oldu.

Hüseyin abi, değeri ölümünden sonra daha iyi anlaşılan çok kıymetli bir insandı.  Seydişehir'de yaşanan tüm İslami hareketlerin odağında durmuş, acıkandan başı sıkışana kadar, günün tüm saatlerinde herkesin sığınağı olmuş birisiydi. Hâsılı çok kıymetli bir insandı.

Metin Yüksel'in ismini ilk ondan duymuştum. O kalın sesiyle bana ve oğlu Mustafa’ya "Şehid Metin Yüksel bre canan, yerde yatıyor" marşını okuyor ve bize "ezberleyin len bu marşı" diyordu. O günlerde yani Metin Yüksel’in şehadetinden sonraki dönemde ezberlemiştik.  Hatta o kadar ki, marşı her okumaya çalıştığımızda Fatih camii avlusunda vuruluyor ve şehidimizle birlikte ölüyorduk.

23 Şubat 1979 Metin Yüksel'in şehadete kavuştuğu gündü. Ondan sonra niceleri ona öykünerek, "Bizi de bulur mu ölüm, bir cami avlusunda " diye ağıtlar yaktı. Böylesine yiğit biriydi. Yirmi yıl yaşadı, kırk yıldır uğruna marşlar yazılıyor, ağıtlar yakılıyor.

Yaşarken gül yüzüyle ışıttığı taydaşlarına, şimdilerde ölümüyle rehber oluyor. İki gün önce onun ölüm yıldönümüydü. Bunca sene, hayatı seyredenler olarak bizim için çok hızlı geçti. Muhtemelen katilleri için de çok hızlı geçmiştir.

Metin Yüksel, 1958 Bitlis Kolongo yaylası doğumlu. Babası dönemin meşhur âlimlerinden Sadrettin Yüksel'dir. Dokuz yaşındayken ailesi ile birlikte İstanbul Fatih'e yerleşen Metin Yüksel, yiğitliği, cesareti ve dava adamlığı ile çok kısa sürede İstanbul'da, Akıncılar ve İslamcı Gençliğin liderlerinden birisi oldu. Bu onu, karşıt görüşlü grupların hedefi haline getirdi.

Molla Sadrettin’in mahdumu ve doğunun ezilen çocuğu Metin Yüksel, Allah’a verdiği söze sadık kalan nice yiğitlerden biriydi. Onun taydaşları onun kısa ömrüne ve o ömre sığdırdığı güzelliklere şahit oldular. Birçoğu, onun şerefli ölümünü de gördüler. Göremeyenler onun marşlarıyla büyüdüler.

“Hayat, iman ve cihattır” düsturuna inanan ve hayatını iman ve cihatla süsleyen bu yiğit insanı, aradan geçen kırk yıla rağmen bizlere unutturmayan Rahman’a şükürler olsun. Onlar, bu ümmetin kandilleri ve yol işaretleridir.

Bizler de onun şehadetinden tam kırk yıl sonra, onun davasına ve kavgasına sahip çıktığımızı ilan ediyoruz. Yeryüzünde zulüm son bulup, adalet egemen oluncaya kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Ve biz de onun gibi “Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara” diye inanıyor ve aynı ses tonuyla haykırıyoruz.

Şehadetin kutlu olsun, ey yiğit insan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum