Bir Gezgin Gözüyle Konya-Beyşehir Yolu
Turizmcilerden, turistik otel yöneticilerinden kaç kere duymuşumdur. Konya'ya gelen turistlerin, Konya'da konaklamadıklarından yakınırlar.
Turizmcilerden, turistik otel yöneticilerinden kaç kere duymuşumdur. Konya'ya gelen turistlerin, Konya'da konaklamadıklarından yakınırlar. Günübirlik, herkes bir şeylerden yakınır. Çoğu haklıdır da yakınmakta. Turizme yatırım yapan insanların, yukarda belirttiğim yakınmaları ise bütünüyle haksız bir yakınmadır.
Bütün ekonomik olaylar gibi turizmde de arz-talep kuralları geçerlidir. Böyle bir işe yatırım yapmış biri olarak, turiste neden Konya'da kalması gerektiğini bir güzel arz edeceksin ki turist de kalmayı talep etsin. Bizim toplumdaki, herşeyi devletten bekleme mantığı, turizm yatırımcılarımız için de aynen geçerli.
Şehrimiz ve çevresini adım adım gezmiş biri olarak şunu iddia ediyorum. Konya ve çevresi iyi tanıtılabilse, yani turizm işinden ekmek yiyenler ellerini taşın altına sokabilseler, Konya'ya gelen bir gurup on günden önce bu şehirden ayrılamaz. Yıllardır gezi yazıları yazarım. Bir tek turizm işletmecisi de çıkıp sormadı. Kardeşim bu anlattığın yerler nereler, nasıl gidilir, nasıl gelinir, diye. Sanırım bundan sonra da aynı şey sürüp gidecek. Turizmin kaynağının yiyenler yakınmayı sürdürecek, biz gezginler gördüğümüz güzellikleri paylaşmaya devam edeceğiz. Kimi yerde bir yazıyla, kimi yerde bir saydam gösterisiyle.
Yukarda iddia ettiğim, bir gurup on gün kalabilir, iddiası hiç abartılı değil. Tarihi, doğası ile öyle zengin yollarımız var ki on gün bile geçebilir bir gurubun konaklaması. Örneğin bu yazıda söz edeceğim Konya-Beyşehir yolu, bizi ulaştırdığı güzellikler bakımından, bir değil birkaç günümüzü alabilir. Tabi bu, birlikte gezen gurubun tercihine de bağlı bir olay, çünkü öyle çok seçenek varki, yaylalar, doğa, tarih, dağ vb. gibi. Bir gurup bütün bunları seviyorsa en az üç günlerini ayırmalılar bu yola.
Konya-Beyşehir güzergâhı İç Anadolu'nun en güzel coğrafyasına ulaştığı gibi tarih olarak da muhteşem eserlerle dolu geniş bir açık hava müzesi gibidir. Hitit'lerden bu yana hüküm sürmüş bütün medeniyetlerin izlerini bu bölgede görmek mümkün.
Daha şehirden çıkmadan Hocacihan Hanı (Dibi Delik Han) melül mahsun uğurlar sizi. Gerçi bu mahsunluk belediyemizin burayı restore etme çabasıyla yakın bir zamanda son bulacak. Antalya-Konya-Kayseri yol güzergâhında Konya-Beyşehir güzergahının ilk durağı olan Altınapa Hanı da günümüzde Altınapa Barajının suları altında kalmıştır. Baraj suları iyice azaldığında hanın kalıntıları ortaya çıkmaktadır.
Altınapa Barajı, sabah saatlerinde, özellikle fotoğraf meraklılarına güzel görüntüler sunar. Baraj, dağcılar ve doğa yürüyüşlerinin de bir ayrışma noktasıdır. Doğa yürüyüşünü sevenler barajın hemen kıyısından sağa sapan yola dönerlerse Başarakavak, Keçimuhsine, Derbent yönünde yürüyüş için mükemmel vadilere ulaşabilirler. Boğazına düşkün doğa yürüyüşçüleri için Başarakavak Yaylalarında, buz gibi pınar sularında yetiştirilen alabalık çiftlikleri var. Başarakavak'ta duman tüten bir eve giderseniz mutlaka tandır ekmeği ediliyordur. Güleç yüzlü kadınlar meşe ateşinde nar gibi kızarmış tandır ekmeğinin yanında mutlaka sadeyağ ikram ederler. Barajın güneyinde, adı türkülere geçmiş Loras Dağı vardır. Dağcılar, barajın önünden sola saparak Dereköyün yaylalarını geçerek Loras'ın zirvesine ulaşabilirler. Özellikle nisan ayının ala karlı günlerinde Loras'a çıkmak keyiflidir. Çağlakların arasındaki ilkyaz çiçekleri gelip geçenlere merhaba der gibidir. Tam zirvede hala önemli bir bölümü ve sarnıcı sağlam duran bir medrese vardır.
Hanlar genellikle 30-40 km. gibi, kervanların bir günde ulaşabilecekleri mesafelerde yapılmışlardır ama Kızılören civarı bu konuda bir ayrıcalık teşkil eder. Birbirine yakın üç han vardır burada. Kızılören Hanı, Kızılören Mescidi, Emir Kandemir Hanı. Bu hanlar hem kervanların barınması hem de birer askeri garnizon olma nitelikleriyle yüzlerce yıl önemli bir işlevi yerine getirmişlerdir.
Hanları geçtikten sonra 50.km. de sağda Kızılören'in yaylaları vardır. Ballıkayalar denilen bu bölge doğa yürüyüşçüleri için idealdir. Bölgeye adını veren kayalığın üzerinde eski bir ören yeri var. Burada sık sık kamp ve eğitim çalışmaları yapan Konya dağcıları, bölgenin coğrafik yapısı nedeniyle, küçük Arizona, derler. Ballıkayaların en güzel mevsimi ise mayıs ayı sonudur.
Beyşehirde görmeye değer tarihi yapılardan biri Eşrefoğlu Beyliği döneminden kalan Eşrefoğlu camisidir. Caminin güneybatısında Beyşehir Gölü sahilinde, mükemmel gün batımı görüntüleri çekilebilir. Anamas Dağlarına doğru uzanan gölün, batmakta olan güneşin son ışıkları altındaki görüntüsü doyumsuz anlar yaşatır izleyenlere.
Beyşehir'le Anamas Dağları arasında her türden gezgine hitap edebilecek bölgeler vardır.
Fasıllar köyünde Hititlerden kalma, yekpare kayadan yapılmış tanrı heykeli vardır. Yaklaşık yetmiş ton olabileceği söylenen anıtı 1960'lı yıllarda dönemin yetkilileri Ankara'ya götürmek isterler ama köylü anıtı vermez. Anıtın kuzeyinde ise Bizans döneminden kaldığı söylenen, kayalara oyulmuş resimler vardır.
Yeşildağ, tarihi evleri ile geçmişinden kopmayan, geçmişinden gelen güzel mirası geleceğe taşımaya çalışan bir beldemiz. Biz gezginlerin pala dayı dediğimiz, gerçekten kocaman bıyıklarıyla bu lakaba layık biri olan pala dayı köy meydanına yakın yerdeki bakkal dükkanının içini ve çevresini bir Yeşildağ müzesi haline getirmişti. Sonra aklıevvel bir belediye başkanı bütün o güzel eşyaları kaldırtmış.
Yeşildağ'da görmeye değer çok güzel yerler var. Beldenin hemen bitişiğindeki Leylekler Vadisi bunlardan biri. Her yıl bahara doğru vadiye gelerek, ulu çamların üzerindeki yuvalarına yerleşen leylekler burada üreyip çoğalırlar. Kışa doğruda sıcak ülkelere göç ederler. Deliktaş bölgenin en güzel yürüyüş alanlarından biri. Deliktaş denilen kayalığın her tarafından adam beli gibi su akıyor. Kayalığın önü ise dümdüz ova ve çayırlık.
Gölde balık avı yasağı olmayan zamanlarda iskele adı verilen sahilde nefis bir balık ziyafeti çekilebilir.
Anamas Dağlarının eteklerinden eşsiz güzellikte yaylalar ve yürüyüş parkurları var. İslibucak, pınarözü gibi. Özellikle nisan, mayıs aylarında unutulmaz güzellikler sunar Anamaslar. Bir yanda eriyen kar suları ile deli dolu akan dereler, bir yanda çiçekle kaplanmış yamaçlar, coşkuyla doldurur insanın yüreğini.
Gölün hemen kıyısındaki Kubad-abad sarayı ise bütün viraneliğine rağmen Selçuklu döneminin ihtişamını yansıtır. Anamasların eteğinde bir yayladan yaklaşık on kilometre uzaktaki saraya kadar uzanan iki sıra künkü gördüm. Yaşlı bir Kurucaova'lının dediğine göre bir künkten su, bir künkten süt akarmış saraya. Sizleri bilmem ama ben inandım sarayın görkemli kalıntılarını gördükten sonra.
Beyşehir bölgesinin önemli güzergahlarından biri Beyşehir-Fele-Kurucaova yolu. Hititlerden kalma Eflatunpınar anıtı bu yol üzerinde. Eflatunpınar'a sapan yolun tam karşısında Akburun beldesine sapan yol var. Akburun göl boyunca uzanan 5-6 km.lik sahiliyle eşsiz beldelerimizden biri. Fele'den sola dönen yol ise Yenişarbademli'den Kurucuovaya kadar, inanılmaz görüntülerle karşılaşacağınız harika bir güzergah.
Nasıl gidilir:
Bütün bölgeyi gezmenin en ideal yolu, bölgeye düzenlenecek turlar. Beyşehir-Yeşildağ yolu yapılıyor ama Yeşildağ-Kurucaova arası çok bozuk. Fele-Kurucaova arası da öyle. Doğa, yayla, göl turizmi açısından çok önemli bir bölgenin bunca ihmal edilmesi anlaşır gibi değil.
Nerede kalınır:
Ballıkayalar'da, Yeşildağ'da, Anamasların eteklerinde mükemmel kamp alanları var. Bunun dışında Beyşehir-Yeşildağ yolu üzerinde sahildeki motellerde kalınabilir. Ayrıca değişik bir gece yaşamak isteyenler, sahil boyunda yurt tutan çingenelerin kampına giderek farklı bir müzik eşliğinde çingenelerin yaşamına ortak olabilirler.




