Bir film!

Gazetelerde de yazıyordu, ailece gidilebilecek bir film. Bir Türk filmi olması, siyasi bir noktadan başlaması ve izleyenlerin ağlamış olması… Belki, başka bahaneler de vardı gitmek istemeyişimdeki tereddüdümde. Hangi Türk filmine gidersek gidelim, bir önce izlediğimiz Türk filmiyle kıyaslar ve her zamanki gibi eseflenirdik.

*

Geçtiğimiz hafta sonu, salondaki çoğunluğun yaptığı gibi ailece izledik, Babam ve Oğlum’u. Hatta tek aile değil, üç aile birden gitmiştik.

*

Filmi izlemeden önceki yargılarımdan sıyrılıp, izlemeye başladım filmi. Film 12 Eylül ihtilalinin patlak vermesiyle başlıyor. Tereddütlerime tekrar tutunmak istiyorum ama sabırla izledim gelen kareleri. İzledikçe, içinde bulunduğum grilikten de kurtuluyordum. İşte, renk kazanmaya başlamıştı film. Ege’ye gidivermiştik, hem de bir trenle. İzmir Seferihisar’daydık. Ege’nin sıcak insanı ve şen şivesinin başarıyla işlenmiş olması filme artı kazandırıyordu. Evet, film iyiydi. Hem de T.H.E İmam’dan çok daha iyi. Hatta köy meydanını görür görmez, eyvah demem boşa gitti. Hatta yer yer köy hayatına yer verilmesi başka bir güzellikti.

*

Filmi izledik, çıktık… Bir sonraki izleyici topluluğu yine göze çarpıyordu. Oyunculuğu başarılı, ağlatıcı bir filmdi. Başından sonuna dek ‘baba’ temasının iyi işlendiği kesindi. Siyasi bir olaydan hareketle böylesi bir duygusal film çıkartılabilirmiş demek ki…

*

“Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filminde olduğu gibi bir ‘film makinesi’ni de görebileceğiniz, yönetmenin özgeçmişinin başarılı oyunculuklarla canlandırılan bir film.

*

Ne diyordu küçük oyuncumuz Deniz:

“İnsanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü baba?”

 

O, içindeki çocuğa bağlı be çocuk!!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.