Aşık Şemi -18

SARAYDA  İKBAL  GÜNLERİ

                                Kaynak: Kemal Pekçağlar

                                                                                    GÖNÜL  PENCEREMDEN

                                                                                        A.CENAP KENDİ

Sarayda huzurda yapılan Müzikal toplantıda Gayrimüslim asıllı misafir Aşıkın karşısına çıkartılmak üzere affedilen ve misafir Aşıkla atışmaya giren Şemi, karşısında büyük bir hezimete uğradığı için toplantıyı terk edip gittikten sonra sarayda büyük bir heyecan ve sevinç yaşanır.  Ayni günün sabahı, zindan mahkumu iken, fıtri yeteneği ile harikalar yaratanve iltifat yağmuruna tutulan Şemi’yi padişah birinci Abdülhamit Han bu defa saltanat koltuğunun yanı başına oturtur.  “Dile benden ne dilersen”  demesi üzerine Şemi de cevaben: “Sen bir insansın, senden ne isteyim. İstediğimi Hakk’tan isterim” cevabını verir. Fakat padişah bir şeyler yapmak ister. Konya’dan neden geldiğini sorar. O da “Çok sevdiğim bir oğlum burada asker, onu görmeye geldim” der. Padişah emir buyurur Şemi baba oğlu ile kavuşur.  On-onbeş gün beraber olurlar.  Şemi Konya’ya gelirken oğlunu kıtasına teslim eder.  Bu arada padişah  Şemi’ye  “Konya İktisap Ağalığını” (Belediye Başkanlığı) verir. Şemi, bu görevini Konya’da  uzun yıllar başarı ile yürütmüştür.

        Şemi hazretleri sıradan bir aşık değil keramet ehli, ilahi sırlarla mücehhez müstesna bir insandır.  Bu kerametlerini ve Sarayda misafir kaldığı günlerde refakatine tahsis edilen Şehzade İkinci Mahmut ile olan arkadaşlıklarından, tebdili kıyafetli sokaklarda ahali ile olan şakalaşmalardan, bilahara Osmanlı tahtına oturduktan sonra Aşık Şemi ile olan ruhani ilişkilerden uzun uzun bahsedilmek üzere:

          Bu yazımıza konu olan kaynak kişi, Konya Halkiyat ve Harsiyatı ile ilgili bilgilerle yüklü Müzisyen Notist Kemal Pekçağlar’dan aldığımız Aşık Şemi’ye ait başka bir yerde işitilmemiş bir kerameti sizlerle paylaşıyorum.

          Şam’dan iki Aşık Şemi babanın namını duyar. Ve görmeye Konya’ya gelirler. Şehre yaklaşırken Çatal Hüyük’te mola verilir. Aşıklardan birisi, “Biz bu Aşığı görünce ne soracağız” der.  Diğeri de düşünür ve derki: “Biz buraya uzun yoldan geliyoruz. Gelirken yolda önümüze bir domuz çıktı. Vurduk. Derisini sepiledik ve üzerinde namaz kıldık. Namazımız oldu mu, olmadı mı diyelim.”

        Şemi babanın yerini sorarlar,  mesleği helvacı ustası, o anda helva pişirmektedir. Selam verirler ve müşkülatlarını sorarlar. Aşıklardan birisinin adı Hayati, diğerinin ki Memati’dir.

( Ölü) Şemi baba, ilk defa gördüğü bu adamlara, “Hayati de mundar, Memati de mundar” cevabını verir.

       Aşıklar bakarlar ki isimleri ile cevap alırlar. Hemen geldikleri gibi geri dönüp memleketlerine giderler.

        Devam edecek

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.