Doç. Dr. Murat Kayacan

Doç. Dr. Murat Kayacan

Ashab-ı Kehf’in örnekliği

Kur’an-ı Kerim inançları uğruna hicret eden gençler (Ashab-ı Kehf) hakkında şöyle demektedir: “Yoksa sen, Kehf ve Rakim sahiplerinin şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? O gençler mağaraya sığınmışlar ve ‘Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!’ demişlerdi. Bunun üzerine biz de o mağarada onların kulaklarına nice yıllar perde koyduk. Sonra da iki guruptan hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye onları uyandırdık. Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini artırdık. Onların kalplerini metin kıldık. O yiğitler (o yerin hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına tanrı demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.” (Kehf 18: 9-14).

Ali Küçük’ün Besairu’l-Kur’an adlı eserindeki ifadesiyle, Ashab-ı Kehf; Kur’an’ın bize hangi tarihte ve coğrafyada olduklarına dikkat çekmeksizin Allah için, O’nun dinini yaşamak ve rızasını kazanmak, hayatlarını O’na sunmak, dünyayı, dünyanın süsünü ve ziynetini, rahatlığını, analarını, babalarını ve kardeşlerini, kendilerini ilahlaştırmış toplumun zalim idarecilerini ve onlara kulluğu sineye çekerek şirke düşmüş ve Allah’ın arzularıyla çatışan toplumlarını terk ederek Allah rızası için hareket etmiş gençlerden oluşmaktadır. Kurtubi’nin el-Câmi’ li Ahkâmi'l-Kur'an adlı eserinde bulunduğu bir nakle göre, bu gençler ülkelerinin ileri gelenlerinin oğullarından bir topluluk idi. Gizlice Allah'a ibadet eden bu gençlerin bu durumları hükümdara iletilince, hükümdarın onlara kötülük yapmasından korkup geceleyin kaçtılar. Dönemlerinde aynı hayatı paylaştıkları insanlar gibi hevalarına ve tâğutların arzularına boyun eğselerdi onlar da ötekiler gibi unutulup gideceklerdi.

Anlaşılan, bu gençlerin yaşadığı toplumda din ve vicdan hürriyeti yoktu. Onlar, putperest kavimlerine karşı çıkıp göklerin ve yerin rabbinden başkasına ibadet etmeyeceklerini açıkladılar ancak inançlarının gereğini yerine getirme imkânı bulamayacaklarını, hatta onların arasında hayat hakkına dahi sahip olamayacaklarını anlayınca bir mağaraya sığındılar. Baskı ve zulümden kaçan gençler, Allah'ın yardımını ve bir kurtuluş yolu göstereceğini ümit ederek, “Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!” diye dua ettiler.

Onların bu tavrı insanın dinini kurtarmak için yakınlarını, vatanını ve mallarını terk ederek dini uğrunda hicret etmek hususunda önemli bir ibret örneğidir. Hz. Peygamber (s)’in de dinini kurtarmak için arkadaşı Ebu Bekir ile birlikte yurdunu terk edip bir mağaraya sığınması da benzer bir imanî tavırdır (Tevbe, 9: 40).

İzzet Derveze (1887-1984) Tefsiru’l-Hadis adlı eserinde bu kıssadaki gençler ile Hz. Peygamber (s) ve ona inananların “karşılaştıkları sorunlar açısından” benzerliklerine dikkat çekmektedir. Hz. Peygamber (s)’e inananların büyük çoğunluğunu Kureyşli gençler oluşturuyordu. Ve onların babaları müşrik olup Muhammedî davete düşmanlık besliyorlardı. Bu gençler imandan sonra şirke geri dönmeleri için babalarının işkence ve eziyetine maruz kalıyorlardı. Öldükten sonra dirilmek, haşir ve ahiret cezası, Peygamber ile müşrikler arasındaki tartışmaların en önemlilerini oluşturuyordu.

Mağaraya sığınan gençler kıyamete kadar kendilerinden sonra gelecek ve kendilerini takip edecek Müslümanlara küfre ve şirke baş kaldırışlarıyla güzel birer örnek oldular. Tavırlarıyla kendilerinden sonra geleceklere ve yeryüzünün neresinde olursa olsun Kur’an’ı eline alan Müslümanlara güzel mesajlar takdim ettiler. Onlar kıyamete kadar müminlerin dillerinde adeta destanlaştılar. Allahu Teala da onları kıyamlarından ötürü sembolleştirdi.

Ashab-ı Kehf’in Rablerine imanları ve teslimiyetleri olmasaydı, peygamberlerinin getirdiği hidâyet ile gönülleri çarpmasaydı, öteki arkadaşları ve akranları gibi vahiy bilgisinden, kulluk bilincinden habersiz olsalardı o zaman akranları gibi, evlerinde, köşklerinde kendi dünyalarını yaşayıp gidecek ve yok olup gideceklerdi. Belki rahatları bozulmayacaktı. Belki böyle bir hicret, ayrılık, kıyam ve böyle bir mağara ve onun getirdiği korku, sıkıntı olmayacaktı ama beri tarafta hayatları da ölümsüzleşmeyecekti.

Kıssadan hisse:

Din uğruna risk alanlara Allah yardım eder.

Tağutların arzularına uymaktansa imanlarını koruyup salih amel işlemeyi tercih eden Müslümanlar tarih yazarlar.

Ashab-ı Kehf artık aramızda değil ancak kıssalarını okuyan ölüleri diriltmeye ve dirileri de aksiyonerliğe teşvike devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.