"Türkiye ABD İlişkilerinde Yeni Dönem" paneli

"Türkiye ABD İlişkilerinde Yeni Dönem" paneli

Doç. Dr. Küntay: - "ABD’de başkanlarla birlikte temel politikalarda hızlı ve keskin değişiklikler olmaz. Trump yönetimi iç politikada kilitlendiği için dış politikada bir reaksiyon verecek durumda değil. Suriye’de son yaptıkları bombalamalar da şovdan iba

İSTANBUL (AA) - Marmara Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi Kulübü tarafından gerçekleştirilen "Türk-Amerikan İlişkilerinde Yeni Dönem" panelinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Türkiye ilişkileri çok yönlü olarak ele alındı.

Üniversitenin Anadolu Hisarı yerleşkesinde gerçekleştirilen panele Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Burak Küntay, Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emel Parlar Dal ile Doç. Dr. Behlül Özkan konuşmacı olarak katıldı.

Panelin ilk konuşmacısı Doç. Dr. Küntay, Obama yönetiminin ABD’yi dış müdahalelerden uzak tutmaya çalışan bir dış politika benimsediğini, Suriye iç savaşının başlamasıyla ABD-Türkiye ilişkilerinin gerilmeye başladığını söyledi.

İlişkilerdeki gerilmenin en önemli sebeplerinin Türkiye’nin Suriye’de Esed yönetimine ve ABD’nin PYD/YPG ile yaptığı iş birliğine net bir şekilde karşı çıkması olduğunu savunan Küntay, ABD’nin, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı ve yöneticileri için gözaltı süreci bile başlatmamış olmasının da bardağı taşıran son damla olduğunu aktardı.

ABD’de Donal Trump yönetiminin göreve geldiği günden bu yana seçim kampanyasında vadettiklerini hayata geçiremediğini hatırlatan Doç. Dr. Küntay, "ABD’de başkanlarla birlikte temel politikalarda hızlı ve keskin değişiklikler olmaz. Trump yönetimi iç politikada kilitlendiği için dış politikada bir reaksiyon verecek durumda değil. Suriye’de son yaptıkları bombalamalar da şovdan ibaret. Liderliğin çıkmaza girdiği bu tür durumlarda ABD’de bürokrasi daha etkin olur. Şu an ABD bürokrasisi de dış politikada İran’ın mı yoksa DEAŞ’ın mı öncelikli sorun olarak ele alınacağı konusunda bölünmüş durumda." ifadelerini kullandı.

Burak Küntay, ABD ve Türkiye ilişkilerinde kısa sürede hızlı bir iyileşme beklemediğini kaydederek, ABD’nin yakın dönemde PYD/YPG ile iş birliği konusunda geri adım atmayacağını ve FETÖ lideri ile yöneticilerinin, ABD iç hukukundan kaynaklı süreç göz önüne alındığında bile en az üç yıl daha Türkiye’ye iade edilmesinin söz konusu olmayacağını öne sürdü.


-"ABD'nin Türkiye ile AB arasında aracı rol üstlenmesi mümkün görünmüyor"

Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emel Parlar Dal ise Türkiye’nin tarihsel olarak Cumhuriyetçi ABD başkanları ile daha iyi ilişkiler yürüttüğünü dile getirdi.

Yüksek bir dış politika retoriği ile göreve gelen ABD Başkanı Trump’ın sahada hiçbir somut gelişme kaydedemediğini anlatan Dal, Trump dönemi ABD dış politikasında ticari mantığın hakim olduğu, olay bazlı gelişen ve korku yaratan bir söylem sonrasında dereceli düşüşün yaşanacağı bir stratejinin izlenebileceği bilgisini verdi.

ABD'nin İran’ı bölgede terörü destekleyen bir devlet olarak olarak gördüğünü vurgulayan Dal, Trump yönetiminin İran konusunda Türkiye’yi yanında görmek isteyebileceğinin altını çizdi.

Fırat Kalkanı ve Sincar operasyonlarıyla Türkiye’nin de güvenlik odaklı bir dış politika benimsemeye başladığını belirten Dal, bunun aynı düzlemde bir dış politika izleyen ABD ile yakınlaşma sağlayabileceğini ifade etti. Doç. Dr. Dal, geçmişte olduğu gibi ABD’nin Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında aracı bir rol üstlenmesini de mümkün görmediğini söyledi.


- "Trump'ın Suudi Arabistan'a gidecek olması tarihsel bir tercih"

Doç. Dr. Behlül Özkan da Trump’ın ilk yurt dışı gezisinde Suudi Arabistan’a gidecek olmasına dikkat çekerek, bunun tarihsel bir tercih olduğunu dile getirdi.

Suudi Arabistan’ın 1950’li yıllarda Arap milliyetçiliğini ve Nasır sosyalizmini dengeleyici bir unsur olarak ABD tarafından müttefik seçildiği değerlendirmesinde bulunan Özkan, bu sayede ABD’nin Suudi Arabistan eliyle İslam coğrafyasını da etki altına almaya çalıştığını savundu.

Doç. Dr. Özkan, Seyyid Kutub’un 1952’de yazdığı yazılarıyla Suudi Arabistan’daki ABD etkisine dikkati çektiğini belirtti. 2000’li yılların başında otoriter Arap yönetimlerinin çökmeye başlayacağını öngören ABD’nin Türkiye’yi piyasa ekonomisiyle barışık, evrensel hukukun geçerli olduğu, laik bir model ülke olarak sunmaya çalıştığını ifade eden Özkan, eski ABD Başkanı Obama’nın ilk yurt dışı gezisini Türkiye ve Mısır’a yapmış olmasını da bu yönde değerlendirmek gerektiğini söyledi.

İlerleyen yıllarda Türkiye’nin coğrafyasında model değil, lider ülke olma iddiasıyla birlikte ABD ile ilişkilerin değişmeye başladığını kaydeden Özkan, "Mısır’da Müslüman Kardeşler’e yapılan Sisi darbesinin baş destekçisi Suudi Arabistan, 'Ortadoğu’da lider olabilecek tek ülke benim' iddiasında bulundu. İran’la sürtüşmelerini ve Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretini de bu iddianın ABD tarafından kabulü, tarihsel müttefikliğe dönüş olarak da değerlendirebiliriz." şeklinde konuştu.

Suudi Arabistan’ın Ortadoğu'da söz konusu liderlik iddiasını sürdürecek araçlara sahip olmadığını belirten Özkan, Türkiye’nin Müslüman Kardeşler, Hamas ve Suriye muhalefeti üzerinde etkisinin bulunduğunu öne sürerek, bu etki sayesinde Türkiye’nin belirleyici olmasa da aktör olmaya aday olduğunu ve sürece eklemlenmeye çalıştığını kaydetti.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler