Mevlana mı Mevlana Şekeri mi?

Mevlana mı Mevlana Şekeri mi?

Genç Dergi için Ömer Öztürk, Mevlana mı, Mevlana Şekeri mi başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıda, Mevlana'nın ticarete alet edilmesi en hafif tabirle 'ti'ye alınıyor... İşte o yazı...

Aralık ayı Mevlana Celalettin-i Rûmi’nin ölüm yıldönümü. Bu sene Mevlana’yla ben de az çok hemhâl üzere olmaya çalışayım, O’nun yaşadığı toprakları göreyim, yüzüne yüz süreyim gibi düşünceler içindeyseniz ve kendisinin en mühim temsilcilerinden biri olduğu Tasavvuf akîdesinin “bir lokma bir hırka” düsturuna aykırı bir kavram olmakla beraber “iktisadî özgürlüğe” de sahipseniz, ne duruyorsunuz, inanç turizminin (!) zeki, çevik idari amirleri emrinize amadedirler. Dönüşte eşe, dosta, akrabaya, artık önünüze kim çıkarsa ona ikram etmek üzere paket paket Mevlana şekeri getirmeyi de ihmal etmeyiniz. Mevlana şekeri almakla Hazret’in ruhunu da şad etmiş olacak, ayrıca sevaba gireceksiniz. Zira Ulu Merhum sağlığında birtakım alacalı-bulacalı, kimyevi şekerlemeler yemeyi pek severmiş; iki Mesnevî beyan ve nakli, iki satır tefekkür arası bir-iki lokumu gövdeye indirirmiş.

Sahiden; nasıl oluyor da oluyor, o yüce Mevlana Celalettin-i Rûmi Süpermen, Batmen misali bir kahraman konumuna indirgenip kâr unsuru hâline getirilebiliyor, anlamak güç. Fakat bunun esrârını bir de vaktiyle Almanya, Hollanda vs. sarımtırak memleketlere göç etmiş kimi yurttaşımızın telefon kulübelerine jeton niyetine buz parçaları atmalarında aramalı. Madrabazlar Kralı’nı niçin uzak diyarlarda arayıp duruyoruz sanki. Meydanlardaki saat kulelerini, bunlar da bir şey mi, koca Galata Kulesi’ni manda eniği gibi gözleri kapalı Şehr-i İstanbul’umuza düşen köylümüze satan süper uyanık Sülün Osman da bizim bağrımızdan çıkmamış mıydı? Mevlana şekerciler, Ne Ol Ne Olma levhacılar hadi neyse, bir de ilim erbâbının gafları, vahim hataları var ki, bunların yanında öbürküler Zemzem suyuyla yıkanmış gibi kalırlar.

Uzun lafın kısası ve dahi kıssası, piyasada Mevlana ve Yunus Emre gibi evliyaullaha dair, hayali ve nevzuhur vakalara dayalı, amma çok roman var farkında mısınız? Sanki Onlar bize böyle bir yetki ve ruhsat vermişler gibi, fütursuzca yazıp çiziyoruz.

Ömer Öztürk

kaynak/gençdergi

 

Önceki ve Sonraki Haberler