Kart, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu

Kart, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile ilgili Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu.

Başvurusu ile Atilla Kart'ın açıklaması şöyle:

        " (1) 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan 12. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda; AKP Genel Başkanı ve Başbakan olarak  seçime katılan R.T.Erdoğan, Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanı olarak seçimi kazanmıştır.

               · Seçimin kesin sonuçlarını belirten tutanak, YSK tarafından 15 Ağustos tarihinde 2014/3719 sayılı karar ile, Resmi Gazetede yayımlanmak üzere Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir. Bu yazı aynı gün ilgili Genel Müdürlüğe ulaştırılmıştır. Yazı gönderilmeden önce, YSK'nın, ilgili Genel Müdürlüğü arayarak, yazı ve gereği hakkında bilgi ve talimat verdiği öğrenilmiştir. YSK'nın bu konuda TRT ve RTÜK'ü de bilgilendirdiği anlaşılmıştır.

                   (2) Yine aynı gün, yani 15 Ağustos tarihinde YSK Başkanı, seçim sonuçlarına dair tutanağı ve R.T.Erdoğan’ın 12. Cumhurbaşkanı seçildiğine dair mazbatayı TBMM Başkanına, Meclis Başkanlığı Makamında Bizzat ve elden teslim etmiştir.

                   Tüm bu hususlar; kamuoyu huzurunda cereyan etmiş, böylece Anayasanın 101/son maddesi anlamında resmiyet ve aleniyet kazanmıştır.

                   (3) Maddi Vakıa, esas itibariyle bu olgulardan ibarettir.

                     Sözü edilen maddi olgulardan sonra;

                        Anayasanın 101/son, 102/2, 3,4, 103, 104.  maddeleriyle,

                        Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanununun 4/1,4,5, 20, 21.  maddeleri,

                        Siyasi Partiler Yasasının 15/son, 104. ve  AKP Tüzüğünün 78. maddeleriyle,

                   Anayasanın 109/2 ve bağlı maddeler uyarınca;

                   15 Ağustos 2014-Saat; 18.00 itibariyle R.T.Erdoğan’ın “Seçilmiş Cumhurbaşkanı” konumuna gelmiş olması, bunun sonucunda AKP Genel Başkanlık ve Başbakanlık Makamında hukuki ifadesiyle “boşalma” meydana gelmiş olmakla; buna göre ilgili Anayasal Organların yeniden yapılandırılması gerekirken; yukarıda sözü edilen yasal gereklilikler yerine getirilmemiştir.

                   (4) Yukarıda sözü edilen yasal ve anayasal düzenlemelerin gereği yapılmamaktadır.

                  Öncelikle; Siyasi Partiler Yasasının 15/son ve AKP Tüzüğünün 78. Maddesi gereğince ; 15 Ağustos’tan itibaren en geç 10 gün içinde AKP-MKYK organının toplanıp, kendi bünyesinden Genel Başkan Vekilini seçmesi, seçilecek Genel Başkan Vekilinin yeni Genel Başkanının seçimini esas alan 1. Olağanüstü Kongre Gündemini belirlemesi, buna göre Kongreyi sonuçlandırması gerekirken; bu yasal gereklilik yerine getirilmemiştir. Aksine; bu hususlar yerine getirilmeden, mevcut Genel Başkan R.T.Erdoğan’ın sorumluluğunda ve yönetiminde 27 Ağustos tarihinde 1. Olağanüstü Kongrenin yapılması yönünde duyuru yapılmış ve süreç başlatılmıştır.

                        Yine, yukarıda anlatımı yapılan mevzuat gereğince, 15 Ağustos tarihi itibariyle Başbakanlık Makamı boşalmış olmakla, 61. Hükümet bünyesinden bir Başbakan Yardımcısının vekaleten Başbakan olarak görevlendirilme işleminin Cumhurbaşkanı tarafından tekemmül ettirilmesi gerekirken, bugüne kadar bu işlemler de yapılmamıştır.

                   15 Ağustos tarihi itibariyle Seçilmiş Cumhurbaşkanı konumunda olan R.T.Erdoğan; 28 Ağustos tarihine kadar hem Başbakanlık görevini sürdüreceğini ve hem de AKP Genel Başkanlığı görevini yapacağını kamuoyu huzurunda ifade etmiş ve bu söylemlerini icraata geçirmiştir. Yukarıda sözü edilen 1. Olağanüstü Kongre yanında AKP’nin yetkili organlarını Seçilmiş Cumhurbaşkanı konumunda olan R.T.Erdoğan yönetmeye devam etmekte, bu arada 21 Ağustos tarihinde yapılacak MKYK toplantısında yeni Başbakan Adayının Kendisinin sorumluluğunda tespit edileceğini kamuoyuna açıklamaktadır.

  (5) İşte yukarıda sözü edilen maddi olgularla bağlantılı olarak,  aşağıda  açıklaması yapılan yasal  başvurular yapılmıştır;

                  

                   (a) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 12.08.2014 tarih -3134 sayı ile yapılan başvuruda; R.T.Erdoğan’ın eylemleriyle , AKP’nin yetkili organlarının eylemlerinin; Anayasanın 101/son, 102/2,3 ve 103. maddeleriyle ve sair ilgili hükümlere ve bu arada Siyasi Partiler Yasasının 15/son, AKP Tüzüğünün 78. maddesine açıkça aykırı olması sebebiyle ; 2820 sayılı Siyasi Partiler yasasının 104. maddesi uyarınca yasal yaptırımların uygulanması, bu arada Kongrenin kamu yönetiminde yaratacağı kaosun önlenmesi amacıyla, idari ve yasal önlemlerin alınması talep edilmiş ise de;

   Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 18.08.2014 tarih-722 sayılı işlemiyle;

                        10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilen ve halen Başbakanlık görevini yürüten R.T.Erdoğan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona erip-ermeyeceği konusunda karar verme görev ve yetkisinin TBMM’ye ait olduğu;

 

                        Cumhurbaşkanlığı sıfatını 28 Ağustos 2014 tarihinde kazanacak olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı R.T.Erdoğan’ın siyasi faaliyette bulunmasına ve siyasi parti üyeliğinin devam etmesinde herhangi bir yasal engel bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle;

                   başvurumuzun reddine karar vermiştir.

                   (b) Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını, Resmi Gazete’de yayımlamakla yükümlü olan Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünün konumu;

                   15 Ağustos tarihi itibariyle , anayasanın 101/son ve sair bağlı ve ilgili mevzuat gereğince ; Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını Mükerrer Sayıda yayımlamak zorunda olan anılan Kurum , bugüne kadar sonuçları yayımlamamıştır. Anılan Kurumun, doğrudan Hükümet’in ve Seçilmiş Cumhurbaşkanının Kanunsuz Emir ve Talimatları üzerine, yoğun suç kasdı altında ve temadi eden suç ilişkisiyle bu engellemeyi sürdürmesi sebebiyle;

                        Anayasanın 137 ve TCK’nun 257.  maddelerine aykırılık teşkil eden bu eylem sebebiyle;

                        Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 2014/112270 sor.no sayılı dosyayla Tarafımızdan suç duyurusu yapılmış olup, mezkur suç duyurusu derdesttir."

    (c) Cumhurbaşkanlığı Makamına 15 Ağustos 2014  tarihi itibariyle Tarafımızdan yapılan başvuru;

    Anayasal teamüller, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve diğer Mercilere sunulan dilekçelerimizdeki yasal ve anayasal gerekçeler, Devletin devamlılığı esası, merhum Turgut Özal örneğindeki uygulama ve re’sen görülecek sebeplerle;

   62. Hükümet kuruluncaya kadar görev yapmak üzere, 61. Hükümet bünyesinden vekaleten görev yapmak üzere , Başbakan görevlendirmesinin yapılması için;

    Cumhurbaşkanlığı Makamının sorumluluk ve inisyatif üstlenerek; Devletin Başı sıfatıyla , anayasanın uygulanması, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışması amacıyla ; görevini yapması talep edilmiş ise de ;

  Bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı Makamından bir ses seda çıkmamıştır.

   15 Ağustos tarihinden bu yana Türkiye’de hukuken Hükümet yoktur.

   (d) Tarafımızdan yapılan  ve yukarıda sözü edilen yasal başvurulardan sonuç alınamamıştır; ilgili anayasal organlar ya dış müdahalelere-siyasi etkilemelere göre karar vermişler ya da hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde işlem tesis etmişlerdir.                

B- Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenlerle

     ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar:   

C- Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının

     doğrudan  zedelendiği   iddiasının   açıklanması:

       Dilekçe formatında yukarıda sözü edilen “Konu Başlıkları” birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğundan, Sayın Mahkemenin takdirleriyle bu bölümü birlikte değerlendireceğiz;

  (1) Seçme ve Seçilme Hakkı Yönünden;

    Bilindiği gibi; Anayasanın 148/3. maddesiyle, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 45/1. maddesi uyarınca ; herkesin, Anayasada güvence altına alınan Temel Hak ve Özgürlüklerden, AİHS ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokoller kapsamındaki herhangi bir hakkının, kamu gücü tarafından ihlal  edildiği gerekçesiyle dava açma hakkı vardır.

                        Sözleşmede güvence altına alınan bir hak, iç hukukta , AİHS’den daha geniş bir biçimde korunuyorsa, iç hukuk hükümleri, AİHS hükümlerinden öncelik taşır. Bu kapsamda , AİHS –Ek 1 Nolu Protokolde  yasama meclisi seçimleriyle sınırlı olarak düzenlenen seçme ve seçilme hakkı; 1982 Anayasasında , hem TBMM Genel Seçimleri , hem Yerel Seçimler ve hem de Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak , çok daha geniş ve ayrıntılı biçimde güvence altına alınmıştır.

                        Açıklanan sebeplerle; 1982 Anayasasının Cumhurbaşkanı seçimi, sonucu, nitelikleri , and içmeye ilişkin 101,102, 103.   maddeleri de bireysel başvurunun konusunu oluşturmaktadır.

   Cumhurbaşkanının usulüne göre seçimi; hem seçim öncesinde, hem seçimin yapılması aşamasında, hem de seçim sonrasında seçilen kişinin and içip göreve başlamasına kadar geçen süreyi içerir. Cumhurbaşkanının tarafsızlığı, seçilen kişinin varsa partisiyle ilişiğinin kesilmesi ve TBMM üyeliğinin düşmesine ilişkin Anayasa ve yasa kuralları da; seçme ve seçilme hakkı kapsamı içinde yer alır Bu süreçte vuku bulan ihlallerden , Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşı olan herkes zarar görür, hukuki anlamda mağduriyet yaşar.

                        Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin anayasa ve yasaya aykırılıklar sebebiyle, her yurttaşın, bireysel başvuru hakkının varlığını kabul etmek gerekir. Zira, söz konusu aykırılıklar , oy ve söz sahibi olan her yurttaşın hukukunu ve bağlı olarak seçme ve seçilme hakkını etkilemektedir.

                        (2) Hak Arama, Adil Yargılanma  ve bağlı olarak etkili  başvuru  haklarının ihlali yönünden              ;

 

                        (a) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.08.2014

                            tarih- 722 sayılı işleminin değerlendirilmesi;

 

                        Anayasanın 101/son maddesi; Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiğinin kesileceğini ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliğinin sona ereceğini düzenlemiştir.

                        YSK’nun; 15 Ağustos tarihi itibariyle seçimin kesin sonuçlarını belirten tutanağı Resmi Gazetede yayımlanmak üzere , Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğüne göndermesi; tutanak ile mazbatayı aynı gün TBMM’ne ulaştırmasıyla birlikte ; seçimi kazanan R.T.Erdoğan “Seçilmiş Cumhurbaşkanı” konumuna gelmiştir.

                        İlişikte örneklerini sunduğumuz YSK (M.C.Özönder kararı)’nın ilke kararı ve ABD Başkanlık seçimiyle ilgili kaynakçada belirtildiği ve teyid edildiği gibi ; Seçilmiş Cumhurbaşkanı statüsüyle, and içerek göreve başlama statüsü, birbirinden farklı aşamalardır.

                        Cumhurbaşkanı seçilmeye dair Kurucu İrade, seçmenin oyunun YSK tarafından tutanağa bağlanmasıyla 15 Ağustos tarihinde tekemmül etmiştir. And içmek ise, göreve başlama ve anayasal yetkileri kullanma aşamasıdır. And içme töreni , bir taraftan protokoler bir süreci ifade etmekte,  bir taraftan göreve başlamayı işaret etmekte, bir taraftan da 15 Ağustos tarihinde ortaya çıkan kurucu iradenin kamuoyuna bir kez daha beyanını içermektedir.

                      Yoksa, 28 Ağustos tarihi itibariyle, Cumhurbaşkanı seçimine dair 

                      ortaya  çıkan  herhangi bir  yeni Kurucu  İrade  sözkonusu değildir.

 

                         · Öte yandan; seçilmiş Cumhurbaşkanı statüsüne geldikten sonra, bağlı olan düzenleme ve yeni yapılanmaların gerçekleştirilmesi için belli zaman aralığına ihtiyaç vardır. Siyasi partiyle ilişiğin kesilmesi ve boşalan Genel Başkanlığın doldurulması ve keza vekaleten Başbakan görevlendirmesinin yapılması; Kurumların ve Devletin devamlılığı ilkeleri gereğince, bu zaman aralığına ihtiyaç vardır.

                            Yukarıda da ifade edildiği gibi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18 Ağustos tarihli işlemde ifade ettiğinin aksine; TBMM Başkanının kurucu anlamda tesis edeceği bir işlem ve irade söz konusu değildir. Anayasanın 102. maddesinin lafzı, ek bir açıklama ya da yoruma ihtiyaç duymayacak biçimde açıkça seçilen cumhurbaşkanının varsa partisiyle ilişiğinin kesileceğini ve TBMM üyeliğinin sona ereceğini belirtmektedir. Bu durum, kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla hüküm giymiş, kısıtlanmış ya da ölmüş bir milletvekilinin üyeliğinin sona ermesi durumuyla aynıdır. YSK’nın kesin seçim sonuçlarının ilanıyla birlikte cumhurbaşkanı seçilen kişinin milletvekilliği sona erer.

                         Nasıl ki; TBMM Genel Kurulu ya da Başkanlığı bir milletvekilinin kesin hüküm giymesi, kısıtlanması ya da ölmesi durumunda milletvekilliğinin sona erdiğine ilişkin kurucu nitelikte karar alma yetkisi yok ise, cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin üyeliğine ilişkin olarak da herhangi bir yetkisi yoktur. TBMM Başkanlığı; kendisine intikal eden YSK kararının gereğini yaparak, re’sen TBMM Üyeliğini kayıtlarından düşürmek durumundadır. Bu yönüyle kayıt tutmak durumundadır. Bu işlemin yapılması için kimsenin ayrıca başvuruda bulunması gerekmemektedir.

                        TBMM Başkanlığının bu anlamda takdiri ya da Kurucu İşlem

                          tesis   etme   yetkisi   ve  görevi  söz  konusu   değildir.

 

                   2007 Anayasa değişikliği ile Anayasanın 101. maddesi yeniden yazılmış; yalnız 1961 Anayasasında, cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisiyle ilişiğinin kesileceğine ve TBMM üyeliğinin sona ereceğine ilişkin son fıkra hükmü 1982 Anayasasında da  korunmuştur. Salt bu durum dahi; lafzın dışında, Cumhurbaşkanının siyasi parti ve yasama organı ilişiğinin derhal sona erdirilmesinin amaçlandığını göstermektedir.  

 

                        (b) Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü

                             yetkilileri  hakkında   Ankara   Cumhuriyet  Başsavcılığına

                             19.08.2014 tarihinde 2014/112270 sor.no sayılı  dosyayla ;

                             Anayasanın 137 ve TCK’nun 257.  maddelerine muhalefetten

                             dolayı   yapılmış   olan  suç duyurusu;

 

                        Mezkur suç duyurusunun örneği ilişiktedir.

 

                        En üst düzeyde suç ilişkileri yoluyla , Cumhuriyet tarihimizde örneği görülmemiş ihlaller ve  aykırılıklar  yaşanmaktadır.  15 Ağustos tarihinde mükerrer sayıda, YSK’nun ulaştırmış olduğu kesin sonuca dair  seçim sonuçlarının hemen  yayımlanması gerekirken; en üst düzeyde Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Hükümet eliyle ve Kanunsuz Emir ve Talimat yoluyla ; seçim sonuçlarının Resmi Gazetede yayımı engellenmektedir.

 

                        Temadi eden ve yoğun suç kasdı altında işlenen eylemler silsilesi söz konusudur. Kamu görevlilerinin iradeleri fesada uğratılarak ya da baskı altına alınarak, Kanunsuz Emir ve Talimatları uygulamaları sağlanmaktadır.

 

                        (c ) Ve nihayet Cumhurbaşkanlığı Makamına

                             15 Ağustos   tarihinde  yapılan   başvuru;

 

                        “Devletin Başı” ve anayasal organların düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle sorumlu olan; Devletin devamlılığını korumak durumunda olan Cumhurbaşkanlığı Makamı ise; yaratılmış olan bu fiili durumu acz içinde seyretmektedir.

                        Başbakanlık Makamı 15 Ağustos tarihi itibariyle boşalmış olmakla, Hükümet içinden bir Başbakan Yardımcısının hemen vekaleten görevlendirilmesi zorunlu iken, yapılan başvurulara rağmen bu görev ve sorumluluğun gereği, Cumhurbaşkanlığı Makamı tarafından yerine getirilmemektedir.

 

                        (3) Başvuruya   konu  olan  ihlallerle  sınırlı   olacak şekilde değerlendirme yapıyoruz;

       Görüldüğü gibi; yukarıda sözü edilen temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını gerçekleştirecek  etkili başvuru olanağı kalmamıştır. Bağlı olarak  hak arama özgürlüğü ve âdil yargılanma olanağı da yoktur.

        En üst düzeyde seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Hükümet eliyle;  Kanunsuz Emir ve Talimat yoluyla kamu görevlilerine suç işletilmektedir.  Türkiye Cumhuriyetinin Anayasal Kurumlarının, mevcut Anayasamıza uygun olarak çalışması imkansız hale gelmiştir.

    Zira, yürütme organı bu süreçlere doğrudan müdahil olmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin Anayasal Kurumlarının karar aşamasındaki değerlendirmelerde; Seçilmiş Cumhurbaşkanının kişisel ve siyasi kariyeri ve çıkarı belirleyici olmaktadır. Hak arama özgürlüğünü gerçekleştirecek mekanizmalar, Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve  Siyasi İktidar tarafından kontrol edilir hale gelmiştir.

    Hem iktidar eliyle yaratılan ve suç ilişkileriyle oluşan fiili durumlar; hem de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara Asliye Hukuk Mahkemelerindeki soruşturma ve yargılamaların en iyimser ifadeyle “yılı aşması” ihtimali karşısında ; olayın müstaceliyeti, temel haklarımıza ilişkin taleplerin konusuz kalmaması için Sayın Mahkemenize başvuru yapılması zorunluluğu doğmuştur.

(III) BAŞVURU YOLLARININ TÜKETİLDİĞİNE İLİŞKİN BİLGİLER VE

       MAZERET NEDENİYLE İLGİLİ OLAN A,B,C BENDLERİ         ;

        Başvuru yollarının seyri ve akıbeti yukarıda ayrıntılı olarak arz edilmiştir.

      Arz olunan sebeplerle “etkili başvuru olanağı” kalmadığı için, iş bu başvuru yapılmaktadır.

    · “Mazeret” ile ilgili bir durum söz konusu değildir.

 

(IV) DİĞER BİLGİLER     ;

 

A-Anayasa Mahkemesinde derdest olan herhangi bir başvurum yoktur.

B- Kimliğimin ya da belgelerin gizli tutulması yönünde bir talebim yoktur.

V) SONUÇ TALEPLERİ         ;

    Arz olunan ve re’sen görülecek sebeplerle;

    (a) etkili başvuru yollarının kalmamış olması  başvuru yollarının işlevini kaybetmiş olması karşısında;

    seçme ve seçilme hakkının, hak arama özgürlüğünün, âdil yargılanma hakkının ihlâl edildiğinin tespitine;

                     (b) bu yönde ortaya çıkacak tespit ve haklarla bağlantılı olarak, hak ihlâllerinin giderilmesinin mümkün olduğu göz önüne alınarak; başta Cumhurbaşkanlığı Makamı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık Makamı (Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü), AKP Genel Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde sürdürülmekte olan ihlâllerin giderilmesini sağlayacak her türlü idari ve yargısal önlemlerin alınmasına ;

 

                     (c) İdare’nin ihmali ve ceza kovuşturmasını gerektiren eylemleri nedeniyle ortaya çıkan hak ihlâllerinin giderilmesi için re’sen öngörülecek her türlü önlemlerin ve kararların alınmasına ; 

     karar verilmesini saygıyla talep ederim.

    Bu başvuru formunda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu; formda belirtilen bilgilerde, adreslerimde veya başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde Mahkeme’ye bildireceğimi beyan ederim. 

 

    (1) YSK’nın 15.08.2014 tarih – 3719 sayılı kararı.  2 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

     (2) AKP 1. Olağanüstü Büyük Kongresinin 27 Ağustos tarihinde yapılacağına dair duyuru. Duyurunun 5. maddesi , Kongrenin , 15 Ağustos tarihinden önce Genel Başkan olan, 15 Ağustos tarihi itibariyle Seçilmiş Cumhurbaşkanı konumuna gelen R.T.Erdoğan tarafından yönetileceğini göstermektedir.  1 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

 (3) Seçilmiş Cumhurbaşkanı konumunda olan R.T.Erdoğan’ın; 15 Ağustos’tan sonra da ve bu arada yeni Genel Başkanın belirleneceği 21 Ağustos tarihindeki MKYK’yı da yöneteceğini gösteren basın haberi. 2 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

  (4) Seçilmiş Cumhurbaşkanı konumunda olan R.T.Erdoğan’ın; “Köşk’e çıkan Cumhurbaşkanı’nın Partisiyle ilişkisi nasıl olmalı sorusuna Erdoğan’ın cevabı” başlığıyla 16.04.2007 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan demeci. 2 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

- “Seçilmiş Cumhurbaşkanı” konumunda olan R.T.Erdoğan’ın; hukuka aykırı , istismara  ve kaba güce dayalı olan Makyavelist ve ibret verici  anlayışını , tutarsızlıklarını göstermek bakımından,  mezkur haberin sunulmasında yarar görülmüştür.

(5) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.08.2014 arih-722 sayılı işlemi. 6 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

    (6) Kanunsuz emir ve talimat yoluyla görev ve yetkilerini kötüye kullanan Başbakanlık-Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü yetkilileri hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 19.08.2014 tarih – 2014/112270 sor.no sayıyla Tarafımızdan yapılan suç duyurusu. Örneği sunulmuştur.

  (7) Yasal ve anayasal dayanağı bulunmayan ve 27 Ağustos 2014 tarihinde yapılacağı duyurulan AKP 1. Olağanüstü Kongresinin iptal edilmesi-yok hükmünde sayılması için, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davaya ait dilekçe. 5 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

    (8) Cumhurbaşkanlığı Makamının, 15 Ağustos tarihi itibariyle 61. Hükümet bünyesinden “Vekaleten Başbakan görevlendirmesi” yapması talebiyle 15 Ağustos 2014 tarih-25608 sayılı evrak ile yapılan başvuru. Örneği sunulmuştur.

   (9) Yüksek Seçim Kurulunun ; 23. Dönem MHP İstanbul Milletvekili olarak seçilen, ancak 26.07.2007 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden ve mazbatasını alamayan Mehmet Cihat Özönder ile ilgili kararı. 3 sayfa olarak örneği sunulmuştur. Karar içeriği; Milletvekili seçilme ile , yemin ederek göreve başlama aşamalarının farklılığını göstermesi bakımından sunulmuştur.

Keza, ABD Başkanının Kasım ayında seçilmiş Başkan konumuna gelmesi, ancak 20 Ocak tarihinde and içmek üzere beklemesi ve bu arada 16 Kasım 2008 tarihinde Senatörlükten istifa etmesi olayını gösteren kaynakça. 1 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

(10) Merhum Turgut Özal’ın, Başbakan iken, Cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle, Anayasanın 101. maddesinin son fıkrası gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliğinin sona erdiğini  ve bunun sonucunda da Başbakanlık Makamının boşaldığını bu nedenlerle yeni Başbakan’ın atanıncaya kadar, mevcut Hükümet içinden Başbakan yardımcısı Ali Bozer’in Başbakanlığa vekalet etmesini ve yeni Hükümet kuruluncaya kadar mevcut Bakanlar Kurulunun görevini sürdürmesini içeren 31 Ekim 1989 tarihli Kenan Evren-Cumhurbaşkanı imzalı kararname. 1 sayfa olarak örneği sunulmuştur.

-- Bu kararnamenin başlığının “Bakanlar Kurulunun Görevini Sürdürmesine Dair İşlem” olduğunu ve bu yönüyle “Devletin devamlılığı ilkesini” vurguladığını Sayın Mahkemenin takdir ve değerlendirmesine sunuyoruz.

 AKP ile dönem dönem yakın temas içinde oldukları bilinen , ancak akademik tutarlılıkları ve güvenirlilikleri  konusunda kamuoyunda yaygın kanaat bulunan Ergun Özbudun, Erdoğan Teziç, Mustafa Erdoğan, Levent Köker ile Anayasa Hukuku Araştırmalar Derneğinin süreçle ilgili değerlendirmelerini içeren açıklamalar.  8 sayfa olarak ilişikte sunulmuştur.

  --Bu görüş ve değerlendirmelerin tümü ; iş bu dilekçede ileri sürülen tezlerle örtüşmektedir.