AK Parti 9. Geleneksel Büyükelçiler İftarı

AK Parti 9. Geleneksel Büyükelçiler İftarı

"AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yıldırım: (2)- "Yakın müttefik ve ortağımız Amerika Birleşik Devletleri'nde başkanlık seçim kampanyası devam etmektedir. Bu kampanyada, öne çıkan kimi nefret söylemlerini körükleyen İslam karşıtı söylemlerden de rahatsı

ANKARA (AA) - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "Yakın müttefik ve ortağımız Amerika Birleşik Devletleri'nde başkanlık seçim kampanyası devam etmektedir. Bu kampanyada, öne çıkan kimi nefret söylemlerini körükleyen İslam karşıtı söylemlerden de rahatsızlığımızı ifade etmek isteriz. Bu yaklaşımların seçim sürecinin ötesinde zemin kazanmaması ve etkin politikalarla dengelenmesi hayati öneme sahiptir." dedi.

Yıldırım, partisinin genel merkezinde düzenlenen AK Parti 9. Geleneksel Büyükelçiler İftarı'nda, uluslararası toplumun, Türkiye'nin üzerindeki sorumluluk ve yükü mutlaka paylaşması gerektiğini dile getirerek, bu kapsamda atılacak adımlardan birisinin yeniden yerleştirme olduğunu dile getirdi.

Daha fazla sayıda ülkenin bu programa dahil olmasını ve Suriyelileri kabul etmesini beklediklerini kaydeden Yıldırım, "İnsanların her gün ölüm tehlikesi altında yaşamlarına sebep olan göçün temel nedenlerine yönelik gerçekçi tedbirleri alma zamanı gelmiştir. AB ve Suriyeli sığınmacılar ve düzensiz göçle mücadele için önemli bir işbirliği çerçevesi geliştirdik. Eylem planı ve 18 Mart tarihli Türkiye-AB mutabakatı Ege'de ölümlerin önlenmesi, insan kaçakçılığı zincirinin kırılması ve yasa dışı göçün, yasal göçle ikame edilmesini hedeflemektedir." diye konuştu.

Yıldırım, mutabakatın kısa sürede somut sonuçlarını verdiğini belirterek, özellikle 2015 Ekim ayında günlük 7 bini bulan Ege'deki düzensiz geçişin son dönemde 50'ye gerilediğini söyledi.

Geçişlerdeki bu azalmanın yaz aylarında da devam etmesi durumunda Ege'deki NATO faaliyetlerinin devamı için operasyonel ihtiyacın ortadan kalkacağını ifade eden Yıldırım, mutabakatla benimsenen bire bir değişim programı çerçevesinde Ege'deki 5 adadan bugüne kadar 462 düzensiz göçmen alındığını ve yeniden yerleştirme programı çerçevesinde de AB ülkelerine 511 Suriyeli'nin gönderildiğini kaydetti.

Yıldırım, mutabakat, yük ve sorumluluk paylaşımı çerçevesinde AB'nin Türkiye'deki Suriyeli'ler için yardım sağlamasının da öngörüldüğüne işaret ederek, "Yapılacak yardımlarla ülkemizde Suriyeli'lerin hayat şartlarının daha da iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. 18 Mart tarihli mutabakatın diğer bir unsuru olan Türk vatandaşlarına vize serbestisi tanımasına yönelik AB taahhüdünün de gerçekleşmesini gecikmeden beklemekteyiz." dedi.

- "AB'nin önünde cevabı meçhul sorular ve sorunlar olacaktır"

AB'de öne çıkan hususlardan birinin de 23 Haziran'da Birleşik Krallık'da yapılan referandumun olduğuna dikkati çeken Yıldırım, İngiliz halkının çoğunluğunun seçimini AB üyeliğinden ayrılma yönünde yaptığını hatırlattı.

Yıldırım, alınan bu kararın İngiliz ve Birleşik Krallık halkına hayırlı olması temennisinde bulunarak, Birleşik Krallık ve AB için bundan böyle yeni bir dönemin başladığını dile getirdi.

Bu gelişmenin bir ilk olması hasebiyle hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu:

"AB'nin önünde cevabı meçhul sorular ve sorunlar olacaktır. Birleşik Krallık esasen bu referandumda AB'ye bir mesaj vermiştir. AB'nin de bu mesajı iyi okuması, samimiyetle iç sorgulamasını yaparak daha kucaklayıcı bir vizyon ve gelecek arayışında olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu değişim diğer bazı AB üyelerinin Birleşik Krallığı örnek almaktan alıkoyacak bir netice vermesi için de mutlaka gereklidir. Yıllardır AB üyeliği yolunda çalışan bir ülke olarak bu yöndeki görüşlerimizi çeşitli vesilelerle birliğin çeşitli karar mercileriyle sürekli paylaştık. Türkiye olarak birliğin güçlenerek devam etmesinden yanayız. Birleşik Krallığın AB'den ayrılma kararının Avrupa'da doğurduğu en büyük risk milliyetçi ve ırkçı söylemlerin daha da güç kazanma ihtimalidir."

Yıldırım, AB'nin bölgesinde ve ötesinde etkinliğini sürdürebilmesinin, duvarlarını tahkim ederek kendi içine kapanmak yerine daha kapsayıcı bir politika izlemesinden geçtiğini anlatarak, ırkçılık, İslam korkusu, İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığının Avrupa başta olmak üzere bütün insanlık için yeni bir tehdit alanı olduğunu belirtti.

Şu günlerde bu tehdide Avrupa her zamankinden daha çok maruz kaldığını ifade eden Yıldırım, insanlık adına bütün evrensel insani değerleri tehdit eden her türlü aşırılığa karşı uyanık olmanın gerekliliğine işaret etti.

Yıldırım, Türkiye'nin referandum sürecinde yürütülen kampanyaları çok yakından takip ettiğini anımsatarak, "Hem çıkış hemde kalış yönünde bazı politikacıların Türkiye ile ilgili gerçekçi olmayan üzüntü verici ifadeleri kaygıyla izlenmiştir. Türkiye, Birleşik Krallık'taki siyasiler tarafından tartışmanın odağına çekilmeye çalışılmış ancak ülkemiz böyle bir süreçte vakarlı durumunu muhafaza etmiştir. Bu yeni dönemde AB'de kalıştan yana olan yöneticilerin ülkemizin tam üyeliği ile ilgili kullandıkları ifadeler hayal kırıklığı, üzüntüden öte ikircikli bir yaklaşıma işaret ederek güven eksikliğini de beraberinde getirmiştir." şeklinde konuştu.

AB'nin yanı sıra Birleşik Krallık'ta yürütülen kampanyada kullanılan söylem ve tonun Avrupa'nın temel değerleriyle çeliştiğini aktaran Yıldırım, Türkiye'nin bir Avrupa devleti olduğunu söyledi.

Yıldırım, Türkiye'nin AB'nin eşit bir üyesi olmak için çalışmalarını uzun yıllardan beri kararlılıkla sürdürdüğünü ve sürdürmeye de devam edeceğine işaret ederek, "Yakın müttefik ve ortağımız Amerika Birleşik Devletleri'nde başkanlık seçim kampanyası devam etmektedir. Bu kampanyada, öne çıkan kimi nefret söylemlerini körükleyen İslam karşıtı söylemlerden de rahatsızlığımızı ifade etmek isteriz. Bu yaklaşımların seçim sürecinin ötesinde zemin kazanmaması ve etkin politikalarla dengelenmesi hayati öneme sahiptir." ifadesini kullandı.

Yıldırım, Türkiye olarak yükselişe geçen ve ön yargılardan beslenen bu eylemlerle küresel düzlemde mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti.

- "Söz konusu karar tarihi gerçeklikten uzak"

Yıldırım, Almanya Federal Meclisi'nin 2 Haziran'da aldığı karara ilişin, Türk-Alman dostluğunun gereği olarak söz konusu kararın arkasında yatan niyetin ve neyin hedeflendiğinin farkında olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:

"Alman Federal Meclisi'nin söz konusu kararının tarihi gerçeklikten uzak, tarihin istismarı ve tarihin siyasallaştırılmasına iyi bir örnek olduğu yönünde Avrupa'da ve hatta Ermenistan'da bile makale ve yorumlar çıkmaktadır. Bazı milletvekillerinin şahsi ve olumsuz gündemlerini 1915 olayları üzerinden Federal Parlamento'ya taşımış olmaları esef vericidir. Geçmiş geçmiştir. Geçmişi yeniden kurgulamak adeta imkansızdır. Parlamentolar, mahkemeler tarihçilerin işini asla yapamaz ve tarihi yeniden yazamazlar."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :