Yüzünün Akıyla Çıkmak

Adamın biri hacca niyet eder. Yüz davarlık sürüsünü kime emanet edeyim diye düşünür, sağa sola danışır. En sonunda bütün köylünün "iyidir" dediği bir çobana davarını teslim edip hacca gider.

Hacdan dönüşünde, çobanı bir su kıyısında, bir ağacın gölgesinde yemek yemeye hazırlanırken bulur. Çoban saygıyla ayağa kalkar, otururlar. Hal-hatır sormalardan sonra Hacı:

- Nerede bizim koyunlar çoban? der.

Çoban, önündeki yoğurt bakracını bir kenara koyar, hesap vermeye başlar:

- Hiç sorma ağa der. Sen gittikten sonra bir gök gürledi, bir gürgen çatladı, doksan’ının ödü patladı, kaldı mı on'u?

Hacı:

- Eeee, der.

Çoban devam eder:

- Baş toklu kendini kayadan attı, beşi de ardından gitti, kaldı mı dördü?

Hacı, yine:

- Eeee, der.

Çoban devam eder:

- Birisini sattım kasaba, birini sayma hesaba, dün öldü birisi, işte bugünkünün derisi, der ve eliyle yeni yüzülmüş koyun derisini gösterir.

Fena halde kızan Hacı, kaldırır yoğurt bakracını çobanın başına geçirir. Baştan ayağa bembeyaz yoğurt olan çoban, eliyle yüzünü sıvazlar ve:

- Hamd olsun, hesabımı yüz akıyla verdim, der...

 

Hesabı yüz akı ile vermek günümüz siyasetinde gereksiz bir kuruntu haline geldi. Nasıl olsa unuturlar ve anlamazlar. Bu konuda en başarılı ve vurdumduymaz da mevcut siyasi kadro.

 

Daha ilk günden çizilen kırmızı çizgiler önce pembeleşti, sonra sararıp kayboldu. Kimseden çıt yok. Siyasetin olmazsa olmazları kayboldu, gene kimsede çıt yok. Bu başarı gerçekten alkışlanır.

 

Avrupa Parlamentosu’nda ABD Dış İşleri Bakanı’nın onca ikna çabalarına rağmen CİA uçakları ciddi bir konu halinde tartışılıyor. Üstelik Amerika’ya veryansın ederek. İsveçli parlamenterin açıklamalarını dinlediğimde bir sinle kaf kalmış diye düşündüm. Bizde pişkin bir tavırla yapılan açıklama. Normal prosedür içinde her sivil uçağın hakkı olan yakıt ikmali ve uçuş personelinin dinlenmesi sağlanmıştır. Bazı kişilerle görüşülmüş olmasına rağmen ülkeden bu uçaklarla ayrılan kişiler de olmamıştır.

 

Hatırlayacaksınız, Antalya semalarından Türk hava sahasına giren sivil bir uçak Afyon’dan kalkan uçaklarca takibe alınmış, yapılan tüm uyarılara cevap vermeyen uçak 11 Eylül benzeri İstanbul’a çarpar mı endişesi ile güya takip edilmiş, ama İstanbul’a bir saldırı olmadan Bulgaristan’a doğru hava sahasını terk ederek gidince ülkede derin bir nefes alınmış. Bu habere gülmek mi lazım, ağlamak mı? İstanbul üzerine gelene kadar bekleyeceksin, sonra uçağın çarpacağını anlayınca, ne yapacaksın? Anlaşılan haber baştan sona yanlış. Daha ilk andan beri yetkililerce uçağın ne olduğu ve ne amaçla hava sahasını kullandığı biliniyor. Zaten olay uçağın Bulgaristan üzerinde Almanya’ya inmesi üzerine Norveç’ten yapılan açıklamayla ortaya çıkmıştı. Onlar da olmasa her şey gizlice halledilecek. Kimbilir neler bu yollarla hallediliyor. Sonra da adı şeffaflık oluyor. Olay yüzünün akı ile kapatılmış ve gereği yapılmış oluyor.

 

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, Türkiye'ye de geldiği belirtilen CIA uçaklarına tepki gösteriyor. "Dünya üzerinde gizli uçaklar dolaşıyor. Ülkemizde de dolaştığı söylenmekte. Gemilerde gizli cezaevleri var. Buralarda sorgulama ve işkence yapılıyor. Bunlardan haberimiz yok.” Dışişleri Bakanı kendi vekiline cevap yetiştirmekte gecikmiyor. Abdullah Gül, Kasım ayında Sabiha Gökçen Havaalanı'na inen CIA uçağının 'sivil tescilli' olduğunu, uçaktan yolcu ya da mal indirilmediği gibi sorgulama da yaptırılmadığını söyledi. Gül, dün bu konuda şu bilgileri verdi: "Personelin isimleri Türk makamlarına iletildi, uçağa yalnızca yer hizmetleri verildi. Yolcu alma, indirme, mal yükleme ya da indirme olmadı. Uçağa Türkiye'den bir insan ya da yük konması söz konusu değildir, uçak tamamen kontrol altındaydı. Bir zanlı kaçırma ya da sorgulama olmadı, olamaz. Böyle bir talep de olmadı" diyor. Olay Kasım ayında da, açıklama 12 Aralık tarihini taşıyor. İşte yüzünün akı ile sıyrılma diye buna denir.

 

Yakında yeni bir fıkralık açıklama daha gelecek. Biliyorsunuz 15 Aralık’ta Irakta seçim yapıldı. Sonuçlar net olarak açıklanmasa da Ocak ayında yapılanlardan farklı sonuçlar çıkacak. Dışişleri bunu kendi başarıları olduğunu söyleyecek ve yeniden yüz akı ile bir mücadeleden çıkmanın haklı gururunu yaşayacaklar? Türkmenler’in oylarının artmasındaki başarının, Kürt oylarındaki düşmenin yeni ve değişik sayılara sahip bir parlamento oluşmasının başarısını da bu kararlı ve istikrarlı dış politikada olacağının duyunca memleketin emin ellerde olduğunu anlayacak ve rahatlayacaksınız.

 

Dahası da var. Neden, birden bire ABD’nin iç ve dış güvenlik yetkilileri, FBI (Federal Soruşturma Bürosu) ve CIA (Merkezi İstihbarat Örgütü) direktörleri, yeni Amerikan büyükelçisi Wilson ile birlikte Türkiye''yi ziyaret etmeye başladı? FBI, ABD’nin İçişleri ile ilgili bir istihbarat örgütüdür. Görev alanı ABD’nin içidir. ABD’nin dışından içe yansıyan olaylar öncelikle CIA tarafından ele alınır, daha sonra gerekirse, görev alanına göre iş, FBI’a havale edilir. Bu durumda Türkiye ABD’nin eyaleti midir? CIA Başkanı bugüne kadar, hangi ülkeye bu kadar üst düzey ekip ile ve bu kadar uzun süre ‘resmi ziyaret’ için gitmiştir. CIA’yı anlarız da neden ABD’nin iç güvenlik soruşturma bürosu FBI, bunu anlamakta zorluk çekebiliriz.

Kamuflaj da hazır. Ülkede uluorta gezen yabancı istihbarat örgütlerinin gizlenmiş silahı PKK. Eğer iş birliği sıhhatli olarak devam edebilirse PKK’ya karşı tedbirler artacak masalı her gazetede var. Oysa olay öyle değil. Seçim sonrası Kuzey Irak’ta ilan edilecek Barzani hükümeti zaten PKK’yı bitirmek zorunda, yoksa kendi başını yer. O zaman geriye kalıyor iki maddeli tek şık. Küresel güç ya İran ya Suriye üzerinde yoğunlaşmada ve işleme başlamak üzere. İkisinden birini vuracak. İran zor, pahalı ve arkasında dayıları olduğundan (Rusya, Hindistan ve Çin. Bunlara Stratejik Üçgen deniliyor.) Öncelik Suriye’de. Üstelik bir kısım toprakları da İsrail tarafından işgal edilmiş durumda. Yapmadığı suikastlardan dolayı da köşeye sıkışmış. Kolayca vurulabilir ve Başkan Bush da kaybolan itibarını yeniden kazanır. Ama bizim yeni bir tezkere hatasını yapmamızı istemediklerinden enişteler bu sefer öpmek için gelmişler ve muhtemelen de amaçlarına ulaşacaklar. Şayet bu işler çözümlenmezse, zor ayakta duran hassas dengelerin partisi AKePe Cumhurbaşkanı seçimine ulaşamadan çözülür gider. Dolayısıyla biz de bu işten yüzümüzün akı ile çıkmak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.