Fatıma Nur Mücevher

Fatıma Nur Mücevher

"Yumurta Pişirmek İçin Dünya'yı Yakarlar 1!"

Filin karıncadan korkması gibi bir şey var mıdır acaba? Ya da aslan, balıktan korkar mı?  Kartal fareden ürker mi? Komik ifadeler bunlar değil mi? Pek mümkün olmayan, hatta hiç mümkün olmayan korkular. Efendim Siyonizm denen bir illetten söz etmeye çalışacağım, şu sebeple ki soran kardeşlerimiz oluyor. Bununla birlikte Gazze’ye yapılan saldırılar da Siyonizm’i bilmemizi işaret ediyor.

Bismillah…

Theodore HERZEL, ismini duymuş olmalısınız. 19’ncu asır nihayete ererken, Siyonizm hareketinin fikir babası olarak bilinmekle birlikte, İsrail’in kurucusu olarak bilinir.

 Theodore HERZEL, Viyana’da yayımlanan “Yeni Hür Basım” gazetesinin Paris muhabirliğini yapar.  Gazetecilik mesleğinden istifa eder. Yahudi ailelerin durumlarını inceler ve Filistin’e dönmeleri için gerekli tetkik ve incelemeleri yapar. HERZEL için bir çalışmanın başarıya ulaşması için 3 temel esas vardı. Bunlar: Fikir, kadro, para. Fikirlerini yaymak için “Yahudi Devleti” (Der Juden Statt) isimli bir kitap yayımlar. Fikirlerinin yayılması için bu ilk adımdır. Akabinde İsviçre’nin Basel kentinde bir Yahudi kongresi tertip eder. Yahudilerin Filistin’e dönmesini temsil eden ilk kongredir.  Bu kongrenin amacı: Yahudilerin Filistin topraklarında yurt edinmesini destekliyordu. Bununla birlikte Yahudilerin “milli duygularının” güçlendirilmesi gerektiğini ve devletlerin desteğinin alınması gerektiğini vurguluyordu. 

***

Basel kongresi politik Siyonizmi oluşturarak “Dünya Siyonist Örğütü”nü vücuda getirdi. Bir canavarı yeniden canlandırıyordu.  HERZL kongre sayesinde bir fikir etrafında kadroyu oluşturmuştu. Sırada para vardı. HERZL Alman işadamı Rochild’i tehdit ve şantaj yoluyla yanına alır ve para sorununu da çözer.  Tüm desteği sağlayan bu Irkçı emperyalist hareket gözlerini Osmanlı’ya diker. Osmanlı sıkıntılı bir süreçtedir. Borç tavan yapmıştır.  Abdülhamit Han’ın toprak satar düşüncesiyle gelirler ve geldikleri gibi geri giderler. Zira Cennet Mekân Abdülhamit Han’ın kendilerinden toprak isteyen Siyonist harekete;

Filistin’in Osmanlı Devletinden kopmasındansa, vücudumdan bir uzvun kopmasını tercih ederim!” Diye verdiği tokat gibi bir cevap vardır. Siyonist hareket geldiği gibi geri gider. İngiltere’ye gider ve Filistin’i ister. İngiltere ise Doğu Afrika’daki Uganda’yı teklif eder. Fakat HERZEL komitesi kabul etmez. Zira hedefleri Filistin’e sahip olmaktır. Birinci Dünya savaşı Osmanlı Devletinin yıkılmasının son aşamasıdır.  Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında imzalanan anlaşma gereğince orta doğu etki bölgelerine ayrıldı. Filistin’in büyük bölümünü İngiltere kontrol altına aldı.

1’nci Dünya savaşının başlangıcında sayıları 18Bin olan Yahudi göçmenler,1929’a gelindiğinde 160Bin olmuştur.  Yahudilerin Filistin’i elde etmek istemeleri; Kendilerine vaad edildiğine inandıkları topraklara sahip olmak istemeleri. Orta doğunun yerlilerinden zorla toprak aldılar. Kur’an Yahudileri anlatırken; “Biz onların aralarına, kıyamete kadar sürecek kin ve nefret tohumları saçtık. Ne zaman savaş ateşi yaksalar, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışırlar, Allah da bozguncuları sevmez.” (Maide Suresi-64’ncü ayet.) diye buyurmaktadır. Yahudi inancını kullanan ve ırkçı bir hareketi vücuda getirmeye çalışan Siyonist düşünceye baktığımızda, gördüğümüz tek bir şey var ki o da “Tüm insanlığı, düşünceleri uğruna kaldırabilecekleri.” Ki bunu da adım adım yapmaya başladılar ve yapmaktalar. Zira İngiltere, Siyonist hareketle baş edemeyeceğini anladı ve yönetimi BM’lere verdi ve asgari gücünü geri çekti. Hatta öyle ki, Dünya gözünü savaşa dikmişti, kargaşa ortamını kullanarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Yukarıda ifade etmiştik tekrar ifade edelim;

“Siyonist hareket, tüm hücreleriyle Yahudi dinini çıkarları uğruna kullanmaktadır.”  Buna en güzel örnek sanıyorum ki; Yahudi asıllı Rachel Corrie’dir. Zira 16 Mart 2003 tarihinde Filistinlilerin evlerini yıkmaya gelen buldozerin önüne atılarak zulme, canıyla “Dur!” dedi.  Filistin düzenli bir şekilde her yıl özellikle Ramazan ayında kan gölüne dönüyor. Sorun Yahudi inancı ya da Yahudiler değildir. Sorun, Yahudi dinini amacı için kullanan Siyonist harekettir.  Mavi Marmara’ya destek veren Yahudi mensubu insanlarda vardı.

Yeniden dönecek olursak konuya, cevaplamamız gereken bir soru var karşımızda.  “Neden, Siyonist bir devlet kurulmak isteniyor?” Siyonist hareketin temelini baz alırsak Darwinist düşüncelere dayandığını görebiliriz. Görebiliriz çünkü Batılı devletler geri kalan ülkeleri sömürme hakkına sahipti. Darwinist düşünce bunu desteklemektedir. Büyük balık, küçük balığı kullanır hesabı.

1897 senesinde toplanan Basel kongresinin kararlarını:

İlk 50 yılda Filistin’e yerleşimi sağlamak ve temelleri oluşturmak.

İkinci 50 yılda İsrail adında bir devlet kurmak.

1897 Basel kongresinin 100’ncü yılında Büyük İsrail Devleti’ni kurmak.

***

Bu planları süratle işlerken tarihler 1997’yi gösterdiğinde bir diriliş vuku bulur. Dönemin, TC.  Başbakanı Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN, Türkiye başta olmak üzere; İran, Pakistan, Mısır, Bangladeş, Nijerya,  Malezya ve Endonezya olmak üzere 8 ülkeden oluşan D8’i yani “İslam Birliği”ni kurar. Bu durum Siyonist hareketi korkutur. Sömürmek istedikleri ülkeler olmayacak bu onlar için büyük bir sorundur.

***

Dönemin(1997) Ankara Büyükelçisi Abramovitz: Türkiye’deki 54.’ncü hükümet D8 ile Büyük İsrail Projemize son verdi.” Diyerek Müslümanların birlik olmalarından dolayı zayıf düştüklerini kabul etmiştir.

***

Şu mübarek günlerde Gazze yeniden bombalanırken bizim yaptığımız sadece el açıp dua etmek olmamalı. Bir şeyler yapmalıyız. Basit bir gazete muhabiri bir fikir öne sürüp dünyanın başına bela olan hareketi vücuda getirmiş bulunuyor ve bu hareket tıkır tıkır işliyor.  Bizler ise bu sisteme, harekete isteyerek ya da istemeyerek bir şekilde dâhil oluyoruz.  Bu düşüncenin neredeyse tüm gücü paradan geliyor. Bizim ise bunlardan çok daha fazla bir gücümüz var. İmanımız. Zulme rıza göstermeyip,  cihad ettiğimiz vakit; Can verirsek şehid oluyoruz. Seçkin seçilmiş.

Birileri belki kızacak ama yine de değinmekte fayda var.  Sahura kalktığımız vakit, Gazze’ye düşen bombalar ciğerlerimizi yakıyordu ve bunu dile getirip konuşurken, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyan Betül kardeşimin ince bir yorumu oldu. “Göğsümüz yerlerde ey Gazze! Sırtından yaratıldığımız erkeklerimiz cihada gitmiyor diye.” Yorumdan öte sitemdi belli ki.  Birileri imam efendilere söylesin, teravih ve Cuma saatlerinde, cihada da yer versinler hutbelerde.  Vallahi, şehid olan kardeşlerimizden sorumluyuz.

Şehadete, oruçlu kalmak mubah mıdır ki?

Selam ve dua ile.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.