Yeni ufuklar gerek

 

Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığa en yakın olunan zamandır. Büyük badirelerden geçen ilçe en karanlık dönemini yaşadı ve bundan sonra daha kötü olması istense de mümkün olamaz.                                                                                                                                            Potansiyel olarak birçok ilden daha büyük, gelişmelere çabucak hazır olan Seydişehir ne yazık ki yaşanan kısır döngüler sonucu hak ettiği gelişmeyi ve atılımı bir türlü yakalayamadı.

Öncelikle tüm planlarını ve programlarını fabrikaya bağlayan şehir, otuz küsur yıl devlet kapısını ekmek kapısı olarak görmüş hiçbir yatırım yapmadan hiçbir fırsat yaratmadan ta ki 2005 yılına kadar gelmiş.                                    

Yaşanan gelişmelerle şehir bir kriz ortamına çekildi ve yaşananları Seydişehirli hep birlikte korku ve endişeyle izledi. Yaşanan olayları şimdilerde tartışmak hiç kimseye bir fayda kazandırmaz ama yanlışları görme açısından büyük bir tecrübe kazandığımız kanısındayım. Burada haklı ve haksız tartışmasından daha çok; nereye geldik, bu şekilde gidilirse sonuç ne olur, bunların hesabını iyi yaparak geçmişteki hataları veya eksikleri tekrar yaşamamak lazımdır. 

Seydişehir’de eskiden beri söylediğim bir hastalık var. Hiç kimse taşın altına elini koymaya yanaşmıyor. Hep birilerinden bir şey bekleyerek oyalanıyoruz. Hep “Birileri bir şeyler yapsın bakalım olacak mı?” mantığı içindeyiz. Sanki bu şehrin kaderi bu olmuş durumda.

Şimdi şöyle etrafınıza bir bakın aynı sektörden kaç esnaf var? Her esnaf kendi kategorisini saysa yeter. Normalinin iki üç katı esnafın sektörde iş yaptığı bir şehir, kazandıklarını hep ticarete yönelten bir ekonomik yapı sonuçta üretileni pazarlayamayınca krizin kapısında hissedecek.

Bunun yanında krizi tetikleyen özelleştirme gibi büyük olumsuzlukları da yaşarsanız gelinen nokta bu olur…

Olaylara nerden bakarsanız bakın durum hiç değişmiyor. Mesela şimdiye kadar ekonomiye direkt etki edecek kurum ve kuruluşlar konusunda halk duyarsız ve umursamaz bir tavır içindeydi. İlçeyi ticari açıdan güçlendirecek potansiyel değerler oluşturulmaya çalışılması noktasında büyük eksiklikler yaşandığı ortada. Buna bir örnek verecek olursak Seydişehir’de Meslek Yüksek Okulu Seydişehir ekonomisine katkısı bakımından çok önemli bir yer tutmasına rağmen nüfusu 10 bini geçmeyen ilçelerdeki kadar öğrenci sayısıyla yetinmeye çalışıyor. Yetkililere sorduğunuz zaman binanın yetersiz olduğu ve yeni bölümlerin açılamadığı cevabıyla karşılaşıyorsunuz.

Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: İstenen başarıyı yakalamak için yeni ufuklar güçlü irade ve bu etkenleri kullanabilen müteşebbislere ihtiyaç vardır. Bu da siyasi mülahazaları bir kenara bırakarak olur. Şimdiye kadar başarıyla yapılan tek şey var, o da başka siyasilerin yapacağı hataları kendi hanesine kar olarak yazdırmaya çalışan siyasi mantık.

Bu tür küçük hesapları bir kenara bırakarak önümüze bakmalıyız. Artık kendimize yeni ufuklar yeni hedefler çizelim.

Seydişehir için yeni bir sayfa açıldı. Büyüme ve gelişme potansiyeli hala güçlü bir şekilde devam ediyor. Bunu kullanmasını bilelim..

Müteşebbislerin önünü açacak Seydişehir’e büyük bir kuruluş geldi. ETİ Alüminyum’u, yani Seydişehir’i marka yapmak isteyen bir kuruluş var. Tüm bunlar Seydişehir in hanesine kar olarak yazılacak. Bu fırsatı iyi değerlendirmeli diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.