Viyana’dan Lozan’a

İyiyle kötüyle, güzelle çirkinle karşılaşır insan…

Bu karşılaşmaların daha önce yaşandığı hissine kapılır.

Ben bu anı daha önce yaşamıştım der.

O yüzden de  tarih tekerrürdür çoğu defa.

Yaşanılanlardan ders almak da karşılaştığın daha önceki bir durumu anımsamakla ilgilidir.

Ben ders almam, veririm diye bir cümlede sarf edebilirsiniz tabii ki bu arada.

Bunu söylemek aslında çok kolaydır.

Ama ders vermek için geçmişten ders almak gerek.

Çünkü tarih gerçekten tekerrürden ibarettir.

Ve daha çok ders alınarak geçmişin hatalarından arınabilirsiniz.

Bugün, Avrupa Şampiyonası kuraları çekildi.

Şampiyonanın iki ev sahibi var.

Birisi İsviçre, diğeri Avusturya.

Maçlar Viyana, Lozan gibi bizim de tarihimizde önemli yer tutan şehirlerde oynanacak.

Bunlardan birisiyle yakın geçmişte, diğeriyle uzak geçmişte kapanmamış hesabımız var.

Türkiye bu şampiyonada bütün hesaplarını kapatabilir, onlara ders verebilir.

Tabii ki ders almışsa  geçmişten.

Bu tarihi hatırlatmadan sonra gelelim grubumuza.. 

Türkiye ev sahibi ülkelerden İsviçre’yle aynı grupta.

Grubun diğer takımları Portekiz ve Çek Cumhuriyeti.

Zor bir grup değil, ancak rakipler öyle çerez takımlardan da oluşmuyor.

Rakipler biri, Avrupa Şampiyonası grup maçlarında Almanya’ya kök söktüren Çek Cumhuriyeti diğeri ise bizi son katıldığımız Avrupa Şampiyonasında çeyrek finalde eleyen  Portekiz.

Grubun diğer takımı ise az öncede söylediğim gibi, geçtiğimiz Dünya Kupası elemelerinde  olaylı bir maç sonrasında bizi saf dışı eden, Fatih Terim ve öğrencilerini de bu olaylar sonrası futbol kamuoyunda çok tartıştıran İsviçre.

Tabii ki Türk milli takımını yalnızca çok tartıştırmakla kalmayan, beş maçlık bir ceza da  almasını sağlayan İsviçre’nin grubunda yer almak hem de onun ev sahipliğinde bu maçları oynamak kaderin cilvesi olsa gerek.

Unutmadan şunu da belirtmek gerekiyor ki, İsviçre aynı zamanda futbol kamuoyunda hakemler tarafından en çok kollanan ülke olarak da bilinir, bunu aklımızın bir köşesinde bulundursak iyi olur.

Evet, Fatih Hoca, Türkiye’yi 2008 Avrupa Şampiyonası finallerine son maça kalsa da götürdü.

Zor maçlar oynadık, kolay kazanacağımız maçlarda puanlar kaybettik.

Fatih Terim ve medya gergin anlar yaşadı.

Futbolcular gerildi, gazeteciler gerildi, taraftar gerildi.

Milli Takım’da yabancı futbolcu oynar mı oynamaz mı tartışmaları da bu yaşananlara tuz biber oldu.

Federasyon ve hükümet arasında polemikler yaşandı.

Ancak şimdilik her şey iyiye bağlanmış görünüyor.

Fatih Terim de medya da kendine çeki düzen verdi.

Federasyon yakında seçime gidecek.

Yabancı futbolcu polemiği de Mehmet Aurello’nun başarılı futboluyla gölgede kaldı.

Taraftar milli takımla barıştı.

Bu zaman zarfında milli takım gençleşti,  yeni bir jenerasyonla 2008’e gidiyor.

Şampiyonaya altı ay var.

Milli takım bunu çok iyi değerlendirmeli.

Fatih Terim bunu çok iyi değerlendirmeli. Özellikle oyuncu kadrosunu zenginleştirirken, as takımını da yavaş yavaş kurmalı.

Bu zamanı iyi değerlendirirsek, orada tüm Avrupa’ya  futbol dersi vereceğimizi ve ev sahibi İsviçre’yle de yarım kalmış hesabımızı onları kendi evinde yenerek göreceğimizi düşünüyorum.

Milli takıma şimdiden başarılar.

Haydi fatih hoca, haydi çocuklar, Türklerin tarihten ders aldığını gösterin Viyana’dan Lozan’a bizi yeni zaferlere koşturun.

Önceki ve Sonraki Yazılar