Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

Türetici oluyoruz hadi hayırlısı

Vay be! Tüketici ve üretici birbirine girmiş, başkalaşmış ve “türetici” olmuş. Son değişimler hepimizi etkiliyor, dünya bununla çalkalanıyor. Markalar “türetici”lerle iletişimi konuşuyor. “Türeten”leri analiz etmeye çalışıyor. Neyi türetebilirler, türettirebiliriz diye…

Ne demek ki bu!

 

Hem üreten hem de tüketen. Üretici ve Tüketici yerine Türetici.

Kalkıyorsunuz ve tüketici olarak firmanın nihai ürününe müdahale ediyorsunuz. Yani ürünün bileşenlerine kendinize göre müdahale ederek değiştiriyorsunuz.

Kişiselleştiriyorsunuz.

Artık iletişim daha yakına ve odaklanarak giderken bizim daha uzaktan baktığımızı görünce insan şaşırıyor. Ben şaşırıyorum…

 

Hala bizim memlekette tüketicinin hakları “hadi canım” cümlesiyle özetleniyor.

Elin adamı tüketici değil, bu değerli insanı türetici diye ciddiye alıyor. Hassas davranıyor. Çok yönlü düşünüyor.

Biz hala uzaydan müşteri analizi yapıyoruz.

Google earth’den size mesaj gönderiliyor.

Biz facebook dünyasında türeticiyiz sadece. Enteresan ki facebook dünyasının 4.cüsüymüşüz Türkiye olarak. Lak lak lak…

Dünya kişiselleştirmeye çalışıyor biz kitlesel takılıyoruz. İkisini de yapsak…

 

Bu kitlesellikten biz de yerel kitle iletişim araçlarımızdaki reklam işlerimize bir bakalım. Epeydir böyle bakmamıştık. Takip etmediğimizi zannetmeyin. Konu çok, gündem yoğun, zaman zaman farklı konularda gezintilerimiz olacak yine.

 

Bu hafta yerel mecralarda ve de öncelikle hemen dışarıda açıkhavada gözümüze çarpıverenlere bakalım.

 

Sevgi Olmadan Sevgililer Günü?

Hep söylerim “mış” gibi yapmak diye…

 

Sevgililer günü de geldi ve geçti. Yine “mış” gibi yaparak geçirdik. Sevginin olmadığı yerde sevgililer günü de ancak “mış” gibi yaparak geçiyor. Maalesef ki toplumda sevgiyi azalttıkça azalttık ve özel günler de yavanlaştı.

 

Bunu sevgililer gününe özel reklamcılığımızda da görüyoruz. Sadece lokalde değil ulusalda da sevgililer günü sadece taksitlerden ibaret bir gün olarak geçirdik. Öyle değil mi? (“Şunu alırsanız şu kadar taksit”) Almazsan sevgili falan olamazsın. Bu da kör göze parmak şeklinde.

Nerede sanat, nerede estetik, nerede yaratıcılık!

 

Yerelde de bir markamızın kocaman reklam işi vardı sevgililer günü adına. Diğerleri ciddiye bile almamışlar. Önce ciddiye aldığı için Özboyacı Altın’ı kutlamak lazım. Ben de kutluyorum sevgililer günü reklam iletişimi yaptığı için.

 

Reklam strateji olarak doğru ama…

Aması reklamın taktik kısmına göre yanlış ve de en başından pazarlama stratejisi olarak yanlış…

 

Bunlar nedir?

 

 

 

 

Tebrik ettiğim kısım reklam stratejisi kısmı. Çünkü kimse yapmadığı, hatırlamadığı için reklam iletişimi yaptığı için Özboyacı Altın farklılaşmayı düşünmüş, doğru ve tebriği hak ediyor.

 

Ama pazarlama stratejisi olarak yanlış. Çünkü pazarlamadaki durumunuza göre reklam yaparsınız. Yani bu reklamınızdan etkilenip insanlar altın almaya kalksa size mi giderler, en yakın başka altıncıya mı. Yani Özboyacı bunu söyleyecek kadar fiziksel dağıtıma sahip mi? Yani her yerde şubesi mi var? Yok. (Reklam taktiği bunu ortaya çıkartıyor. Reklam taktiği doğru yapılsaydı burası çıplak olmazdı!)

 

Reklam taktiği olarak yanlış. Açalım …“Her aşkta biz varız” diyorsunuz aşkın metaforu kalp görselini reklamın zeminine görünmeyecek şekilde gömüyorsunuz. Mega light reklam mesajlarını en etkili, ışıklandırarak, bağıran bir mecradır. Kalbi zemine gömerek bilinçaltına mı gitmek istiyorsunuz? Vay be! Bilinçaltı reklamı mı? (Sonraki haftalarda anlatayım ister misiniz?)

 

Kusura bakmayın ama her aşkta siz yoksunuz! (Buyurun tüketici sizinle konuştu ve cevabı aldınız) Ne olacak şimdi?

 

“Bugünün ve yarınların anısına” Nasıl yani? Bu cümlenin çağrışım alanlarını şöyle bir düşünsenize! (Bu cümleyi yüksek sesle kendinize bağırsanıza!) Sanki ölmüş biri, ölmüş bir şey için söylenen bir cümle değil mi? Dediğim gibi “mış” gibi yaptığımız bir şeyin ikrarı yani. Reklamın için de aslında sevgililer gününün içi boşaldı diyorsunuz. Bir şeyin anısına diye başlamak onun öldüğünü hissettirmez mi? Yani sizde inanmıyorsunuz artık insanların birbirine altın hediyesi aldığına…

 

Öldü anıyoruz artık. Madem öldüğüne inanıyorsunuz, madem sevgililer gününün tazeliğine inanmıyorsunuz ve de aşkın eskisi gibi olmadığına inanıyorsunuz, neden reklam yapıyorsunuz? Yaa… reklam sadece yapmak için yapılması gereken bir iş olmuyor. Öncesi ve sonrasıyla destekli olacak. Desteksiz atmayacaksınız.

 

Bir başka yanlışlık… Altın alırken telefonu niye verirsiniz ki! (Bana bir paket altın gönderiverin. Bir porsiyon olsun!)

 

(Ya nasıl olmalıydı. Haydi bu sefer akılda vereyim. Bu tür stratejilerde marka ismi reklam sloganının içinde yer almalıdır. Yer almazsa dediğim gibi pazarlama stratejisi çıplak kalır, yanlış olur. Eski mesajı şu şekilde toparlayınca reklam iş yapardı. “Her Aşk’ta Özboyacı vardır” – Sevgililer gününüz kutlu olsun- Özboyacı Altın.)

Bu kadar.

 

İKİ FARKLI SARAYLIZADE

Reklamın entegre olması diye bir kavram var. Duydunuz mu? Kime soruyorum? Reklamcılara soruyorum!

Bakın iki farklı Saraylızade reklamına. Hatta iki reklamda da Saraylızade ismini kapatın ve yorumlayın. İkisinin de aynı firma reklamı olduğunu düşünür müsünüz? Hayır! Asla!

İşte bu reklamın entegrasyonu.

Gösterge farklı, (birinde oda, birinde koltuk üzeri bayan. Bir reklamda evde istenen şeyleri sattığı hissi var. Diğerinde koltuk satışına başlanmış sadece…)

Satış vaadinin fontu farklı,

Sloganı farklı, (“O’nda bir evin istediği her şey var” ve “evinizin tüm ihtiyaçları 24 ay taksitle”) Koltukta oturan hanımefendinin firmanın vaadine ne katkısı var onu anlamak zor!

Reklamın rengi farklı, (Biri kırmızı diğeri beyaz)

 


 

 

 

 

 

 

Daha önce “harakiri reklamları” veya “ölü doğum” gibi kendi kendini pataklayan reklamlara benzer bir reklam olmuş.

 

Ayrıca iki işin de iki farklı ajanstan çıktığını görüyoruz. Reklam ajanslarının, işlerin kenarlarındaki imzalarına bakarak bu uyumsuzluğun sebebini anlıyoruz! Ama iki farklı ajans bile olsa bu kadar reklam vereni “reset”leyen, birbirinden kopuk, saçma yanlışlar olmamalı, yapılmamalıydı.

 

Mecranın etkisinden satışlarınızı artsa bile değerinize inanılmaz zararlar ekmişsiniz sayın reklam veren…

 

Buradan reklamverenlere tavsiyede bulunalım. Reklam ajansınızla çalışmayı öğrenmelisiniz. Zırt pırt ajans değiştirilmez. Değiştirmeyin! Reklam ajanslarınıza kendilerini gösterebilecek süreler verin. Evlilik gibi düşünülmelidir bu. Bir ay gibi kısa sürede ajans da değiştirilmez. Gönül eğlendiren çapkınlar gibi, reklamverenler olmayın! (Reklam veren – reklam ajansı nasıl çalışmalı sonraki haftalarda inceleyelim ne dersiniz?)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum