Spor Anlayışımız…

Spor sağlık içinse hangi sporu yapmamız gerekir…    

Daha düne kadar yabancı filmlerde bir sahil kenarında ya da herhangi bir alanda jimnastik hareketleri yapan insan kalabalıklarını görür ve kendi kendimize bunlar ne yapar derdik...  Çok geçmedi kendi ülkemizde de aynı görüntüleri gözümüze çarpar oldu…

“Bu insanlar ne yapar? Hem de sabahın köründe işi gücü yok mu bunların?” derken tek yaptığımız ve spor bilgimiz futbolla sınırlanınca sporu futbol olarak anladık…

Çocuklukla  başlayan  futbol sevgisi mahalle takımındaki oyunlarla başlar, orta yaşta halı sahanın tozu dumanı ve sert zemini içinde  haftada  bir kereye indirgenir, yaşlanınca da sadece bizim için oynayanları seyretmeye başlarız… Bunu yaparken de ağzımıza yüzümüze bulaştırarak bir türlü doğruyu bulamadan...

Çocukken mahallede yaşlıları rahatsız ederek, evlerin camını kırarak başlayan spor anlayışımız tüm hayatımıza yansır ilişkilerimiz mahalle maçlarını geliştiririz…  

Maç yaparken yaptığımız kavgalar statlara taşar ve olmadık kesici biçici aletlerle düşeriz yollara ardı sırada büyük takım kavgaları başlar…

Şifreli televizyonlarda maç yayınlanmaya başlar ve büyük bir getirim getirdiği fark edilir... Sektörü oluşur rant olurda bedava maç seyredilir mi tabiî ki parayla seyredeceksiniz…  Ve bol küfürlü bol sigarı dumanlı kahvelere kurulur, büyük ekranlar kapıdan girerken alınır paralar...

Maç kazanırız sokaklara dökülürüz…  Zaferi kutlamak için rast gele kurşunlar gider masum insanlara isabet eder... Birileri ölmüş birileri kalmış umurunda mı?   maç kazanmışız  gerisi fasarya gece sabahlara kadar   konvoylar  yapılır..  yakarız ortalığı alkol su gibi akar gider…  

Maçlar biter, gece yarılarına kadar tartışmalarını izleriz…   olmadı hafta başında başka  programlar hakem hataları vesaire  haftalarca tartışmaları sürer..

Kitlelerin afyonu, kapitalizmin pazarı, eğlenceli bir oyun ya da toplumsal muhalefete aracı bir spor mantalitesi…

İspanya Diktatörü Franco’nun ‘Yüz bin kişilik bir uyku tulumu yapın’ dediği gibi bir spor anlayışı mı?

Yoksa sabah saat beşte kalkıp herkesin uyuduğu bir saatte tertemiz hava ve sokaklar gürültüden kirlilikten arınmış…

Tertemiz havayı tüm hücrelerine kadar soluyup yeni bir güne yenilenerek hazırlanmak...

Hatta biraz daha abartalım… 

Spor yapmak için sabahın ilk ışıkları ile kalkıp en yakın çam ormanlarının içine giderek o eşsiz çam ve kekik kokularını tertemiz havasını vücudun tüm hücrelerine kadar depolarken bülbül ve envai çeşit kuş sesleri ile tüm organlarının spor yapmasını sağlamak...  

Sabah erken saatlerde yapılan sporun güç ve kuvveti arttığını, solunum verimliliğinin arttığını, Zindelik ve kendine güven kazandırdığını, Kandaki kollestrol seviyesinin azatlığını, genç görünmeye yardımcı olduğunu, sırt ağrılarını azalttığını, tansiyonu düzenlediğini, stres, gerginlik ve depresyonun yok ettiğini, vücuttaki yağı azatlığını, kalbi düzenli çalışmasına yüzde yüz katkı sağladığını sizin anlayacağınız zinde ve üretken bir günlük hayat.

Denemesi bedava bir de siz deneyin isterseniz her gün aynı saatte yatın saat dokuza kadar uyuyun, bir günde sabah namazını kılıp uyumadan spor yapın bakalım hangi gününüz daha verimli ve zinde…

Sağlıklı yaşam sporla olur... Ancak doğru sporu seçerek… 

Üretken beyinler zinde yaşamla hayat bulur…

Siz en iyisi spor anlayışınız bir gözden geçirin…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.