Şeyhülkurrâ Hafız Mikdat Temiztürk hoca Hakk'a yürüdü

Şeyhülkurrâ Hafız Mikdat Temiztürk hoca Hakk'a yürüdü

Halk arasında “kesik bacak” lakabıyla bilinen merhum İsmail Hakkı Bayrı Efendi’nin baş kalfası ve hizmetkârı olarak tanınan Şeyhülkurrâ Hacı Hafız Mikdat Temiztürk Hoca vefat etti

Halk arasında “kesik bacak” lakabıyla bilinen merhum İsmail Hakkı Bayrı Efendi’nin baş kalfası ve hizmetkârı olarak tanınan Şeyhülkurrâ Hacı Hafız Mikdat Temiztürk Hoca Hakk'a yürüdü.

Merhum Mikdat Temiztürk Hoca'nın cenazesi bugün ikindi namazını müteakip Fatih Camii'nden Eyüp Sultan aile kabristanına defnedilecek.

Mikdat Temiztürk'ün vefat haberini öğrencisi AK Parti Konya Milletvekili Prof. Dr. Hacı Ahmet Özdemir duyurdu. Özdemir sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "VEFAT VE TAZİYE Kesikbacak İsmail (Bayrı) Efendi’nin halefi, yıllardır Kur’an talimine hizmet etmiş olan, kendisinden bir ay kadar talim okuma şerefine erdiğim Mithat TEMİZTÜRK Hocamız vefat etmiş. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Başımız sağ olsun" ifadelerine yer verdi.

mi.jpg

Mikdat Temiztürk kimdir?

Şeyhülkurrâ Hacı Hafız Mikdat Temiztürk, halk arasında 'kesik bacak' lakabıyla bilinen merhum İsmail Hakkı Bayrı Efendi’nin baş kalfası ve hizmetkârı olarak tanınır. Şu an hoca efendinin kendisine bırakmış olduğu vazife ve vasiyet ile ömrünü Kur’ân’a adayarak talebe yetiştirmiştir. 1972’den beri hıfz ve tashîh-i hurûftan 573, aşere-takrîbden 57 öğrenciye icazet veren Temiztürk, aşere-takrîb olmak üzere öğrencilere eğitim vermekteydi. Hoca efendinin yetiştirdiği talebeleri şu an hâkim, savcı, müfettiş ve müftü olmak üzere farklı birimlerde hizmet etmektedir.

Doğumu ve Yetişmesi

Mikdat Temiztürk, hicrî 1359-milâdî 1938 yılında Erzurum’un Tortum İlçesinde doğdu. Dokuz nüfuslu bir ailede dünyaya gelen Mikdat Temiztürk Hoca Efendi, ilkokulu memleketinde bitirdikten sonra yine aynı ilçede Hacı Hafız Lütfi Efendi’den hafızlığını tamamlamıştır. Aynı zamanda Hacı Hafız Lütfi Efendi hoca efendinin babasının hafızıdır.

1958 yılında askerliğini yapmak üzere İstanbul’a giden Mikdat Temiztürk Hoca Efendi, askerlik boyunca hayranı olduğu merhum kesik bacak İsmail Hakkı Bayrı hoca efendiyi bol bol ziyaret eder. Askerlik sonrasında Gönenli Mehmed Efendi, Mikdat Temiztürk Hoca Efendi’yi kesik bacak İsmail Efendi’ye teslim eder. 1962-63’e kadar burada Tâlim, Tecvîd ve Tashîh-i hurûftan mezun olup diplomasını alırken, hoca efendi: “Oğlum sen daha olmadın!” der. “Niçin hocam”, diye sorduğunda, “Ben sana kıraat okutacağım oğlum!” der. Bunun üzerine Gönenli Mehmed Efendi, Mikdat Mikdat Temiztürk Hoca Efendi’yi teşvik amacıyla olsa gerek, “Senin maaşını on bin liraya çıkarıyorum” der.

İsmail Hakkı Bayrı hoca efendiye olan hayranlığı sebebiyle bir daha Mikdat Temiztürk memleketine dönmemiş ve yanından ayrılmamak üzere hem hoca efendiden eğitim almış, hem de merhum İsmail Hakkı Bayrı hoca efendinin yürüyen iki ayağı olmuştur.

Eğitiminde emeği geçen hoca efendiler sorulduğunda şu isimleri zikretmiştir:
Çolak Mehmed Efendi, Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, Bekir Haki Yener Efendi, Hacı Sadık Efendi (Süleymaniye Camii Baş İmam Hatibi), Hacı Nuri Efendi (Eminönü Yeni Camii İmam Hatibi)

İlk Görevleri

Fatih Camii’nin arka kısmında bir camide altı aylık bir vazife ile göreve başlar. Daha sonra sırası ile kadınlar pazarı Tezgâhçılar Camii ve Selçuk Sultan Camii’nde görev yapar.

Dülgerzâde Kur’ân Kursuna Tayini

Dülgerzâde Kur’ân kursuna atanmasını ise hoca efendi şöyle anlatıyor:
Ben o zamanlar belediyeye göz dikmişim, mezarlıklar müdürlüğü bünyesinde bir hocalık vazifesi almaya çalışıyorum. Bir gün hocam bana: “Hiçbir yere gidemezsin, seni kendi yanımda bir vazifeye alacağım ben! Kurra olacak adamsın sen, mezarlık hocası değil! Senin yerin burası. Sen dolduracaksın benim yerimi. Burada kalacaksın, sen hiçbir yere gidemezsin!” dedi.

Hakikaten de araya ne kadar adam koydumsa da olmadı benim işim.1963’ün sonları falandı. İsmail Hakkı Efendi bir gün yine bana: “Şimdi, ben seni kendi yanıma yardımcı olarak isteyeceğim Ankara’dan” dedi.

O tarihler kritik dönemlerdi. Memleketin üstünden bir ihtilâl geçmiş, her taraf allak bullaktı. Diyanet mevcut kadroları geri çekerken, hoca efendi benim için olmayan bir kadro isteyeceğini ve beni o kadroya tayin ettireceğini söylüyordu, şaşırdım kaldım ve “Hocam, Diyanet mevcut kadroları çekiyor nasıl yapacaksınız bunu?” diye sordum. Sesi kısıktı rahmetlinin o tarihlerde. “Sen orasını düşünme!” dedi. Ondan sonrada bir kart yazdı Ankara’ya/Diyanet’e, şöyle ecic-bücüc bir yazı. “Hemen şimdi, bu akşam Ankara’ya hareket et, Diyanet’te zat işleri (personel) müdürü Yaşar Gökçen var, ona ver” dedi.

Hoca Efendinin dediğini derhâl yaptım; Fındıkzade’den bir arabaya atladım ve Ankara’ya gittim. Yaşar beyi buldum ve kartı verdim. Yaşar bey kartı okudu, öptü başına koydu ve çok duygulanıp ağlamaya başladı Meğer o da bizim hoca efendinin talebesiymiş. Hiç bekletmedi beni. Hemen orada bir yazı hazırlattıktan sonra, “Diyanet İşleri Başkanına birlikte çıkalım, öyle herkesi kabul etmiyor ama ben bir şeyler yapacağım” dedi. Gittik ve içeri girdik. Yaşar bey belli nezaket çerçeveleri içinde: “Efendim, benim çok muhterem, yüzlerce talebe yetiştirmiş, çok gayretli çok hamiyetli bir hocam var İstanbul’da, İsmail Bayrı hoca” diye söze girdi. “Kurrâ İsmail mi?” diye sordu Başkan Gerçeker şevk içinde. “Evet, efendim” dedi Yaşar Bey; “Bu delikanlı da onun talebesi. Bir kadro talebi var hocamın. Onu hazırladık efendim, eğer lütfeder, tensip buyurursanız?”

Hiç itiraz etmedi başkan Tevfik Gerçeker İsmail hoca efendinin adını duyunca. “Tabii tabii” dedi. Sonra da bana yönelip: “Gel oğlum, otur şöyle ve bir vücûhât yap da dinleyelim” dedi. Oturdum, vücûhât üzere bir aşr-ı şerîf okudum orada. Ben bitirdikten sonra, başkan Gerçeker: “Allah razı olsun oğlum, ağzına sağlık!” dedi. “Bismillah” deyip yazıyı imzaladıktan sonra da “Oğlum, Kesik Bacak İsmail Efendi’ye selâmımı götür” dedi.

Başkandan çıktık, Yaşar bey yazıyı bir zarfa koyup elime verdi, “Elden götür bunu” dedi. “Hocamın sadece ellerinden değil, o kesik bacaklarından da öperim” dedi. Ben yazıyı alıp getirdim ve İstanbul Müftülüğüne verdim. İstanbul Müftüsü İbrahim Elmalı şaşırdı, “Oğlum sen nereden buldun bu yazıyı, Diyanet birçok kadroyu geri çekerken” dedi.

Kıraat İlmini Tahsili ve İsmail Efendi’den Sonraki Tedrisat Hayatı

1964’ten 1972’ye kadar tâlim, tashîh-i hurûf, tecvîd, Aşere, Takrîb ve Tayyibe ilmini tahsil eden Mikdat Temiztürk hocamıza, merhum İsmail Efendi sonunda kursunu ve kürsüsünü bırakarak: “Sakın buradan emekli olma, seni kim emekli ederse vebali o alsın. Sen de, ben de bu rahlede öleceğiz” der ve ömrünün sonuna kadar Kur’ân’a hizmet eder. 1972’den sonra hoca efendinin yerine geçen Mikdat Temiztürk hocamıza Gönenli Mehmed Efendi’nin ilgi ve alâkası yine devam eder. Hoca Efendi resmi tarihe göre 2003 yılında emekli olmasına rağmen hocasının vasiyeti üzerine vefatına kadar eğitime devam ederek talebe yetiştirmekteydi.

Sadullah Çelebi Dârulkurrâsı olarak bildiğimiz, Fatih Müftülüğü arkasındaki ilim tahsil merkezinde 382 sene ilm-i kıraat okutulduktan sonra belli sebeplerden dolayı uzun zaman kapalı kalan mekân, yine muhterem Mikdat Temiztürk, Haki Demir, Necmeddin Cevheri, Kazım Oksay Beylerin gayretleri ile hizmete başlamış olup vefatına kadar ilm-i kıraat tahsil edilmekteydi.

Devir Hatmine Riyaseti

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Camii vakfiyesinde geçen Fatih Sultan Muhammed Hanın vasiyeti gereği her Cuma 26 sayfa ezbere Kur’an okutulacak, okuyan her hafıza dokuz miskal altın verilecek. Ayrıca bu devir hatmi için birde devrin hocalarından sorumlu hoca olacak. Kaynaklara göre en son iki tarik (kıraat) bilen çolak Mehmed Efendi bu kadrodan ücret almıştır. Mikdat Temiztürk hoca 1963 senesinden itibaren yakın zamana kadar devir hatminin sorumlusu olarak görev yapmıştır. Son olarak, Reîsülkurrâ vekili olarak cemiyet ve merasimlere riyaset etmekteydi. (Biyografi Kaynak: beseriyet.com)

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum