Sevda… İntikam… Büyü ve Acı Hayat…

Her hikâyenin bir başlangıcı, bir gelişmesi ve birde sonu var. Bu gün sizlere anlatacağım hikâyenin ne başını ne gelişmesini ne de sonunu sorun.

Hikâyem gerçek bir hayattan alınmış bir kesit. Bu hikâyeyi sizlere Elif’in ağzından aktaracağım. Elif konuşacak biz dinleyeceğiz. Anlattıklarına önce şaşıracak, sonra vahlar çekeceğiz. Hikâyenin sonunda belki âcizane gözlerimizden süzülen iki damla yaşı sileceğiz. 

Hikâyemizin kahramanı Türkan Şoray’ın gençlik yıllarını aratmayacak bir güzelliğe sahip bir kız. Esmer güzeli bir kız. Bu kız birisine sevdalandı. Oğlanda ona. Birbirlerine olan sevdaları yüreklerini yaktı. Bu yakıcı kavurucu sevda ateşinden evlenerek kurtulmak istiyorlardı. Kız dediğimiz dibi ay parçası, bakan bir daha bakıyor kıza. Hal böyle olunca isteyeninden geçilmiyor. Ama kızın aklıda gönlüde bir yerde. Büyük aşklar acısız olur mu?

Bu da olmuyor. Kızın ailesi oğlanı istemiyor. Bu sevda ateşinin içinden kız koparılıp bir akrabası ile alel acele evlendiriliyor. Daha kız nişanlanır nişanlanmaz. Kızın burnundan getirmeye başlamış oğlanın ailesi. Kız kavuşamadığı sevdasına mı yansın? Çektiği çileye mi? Bilememiş. Bütün yapılanlara rağmen kız evlenmek zorunda bırakılır. Başlangıcı güzel olmayanın sonu güzel olur mu? Olmaz elbette. Evlendiği gece ne kadar takı varsa almışlar kızdan. Kız ilk geceden başlamış dayak yemeye. Beyaz gelinliği giydiğinde prensesleri hatırlatan kıza yapmadığı koymamışlar. 65 kilo giydiği gelinliğin üzerinden 30 gün geçmeden 40 kiloya düşmüş. Ağıdını yıldızlara aya, dağlara duyurmuş ta içerdekiler duymamış. Yemek vermedikleri gibi işkencenin de haddi hesabı yokmuş. Yapılanlara her gece gökyüzü ağlamış. Kız secdelerde sabır dilenmiş. Kocası olacak adam içki şişindeki pisliği secdedeki kızın üzerene boşaltarak, Mekke müşriklerini aratmayacak işkencelere başvurmuş. Artık ne dayanacak gücü ne de takati kalmayan kız. Boşanmak için babasının evine dönmüş ve mahkemeye vermiş. Tabi her şeyin kılıfı hazır, ateşi düşünmeyen bu toplumun içindeki yalancı şahitlerle mahkemede kızı suçlu çıkarmışlar. Ne nafaka ne tazminat. Gençliği yanan, sevdasından ayrılan kızın zaten bunları görecek gözü yokmuş. Daha sonrası kaynana olacak cadaloz, “ onlarda intikamımız vardı. Kızlarından aldık” demiş. Demiş de hırsı geçmemiş olacak ki boşanmanın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen bu seferde büyü ile kızı rahatsız etmeye başlamışlar. Yaptıkları büyü ile kızın ailesi ile arasını açmaya çalışmışlar. Gençliği giden sevda ateşi ile yanan kıza yapılan büyü etkisini göstermiş. Allah’tan çabuk anlayıp kızı bu durumdan kurtarmışlar.

Elif’in hikâyesine burada biraz ara veriyorum.

Şimdi bu büyü işi ile uğraşanları Allah lanetlemiştir, bende lanetliyorum. Toplumumuzun içinde bu işi din adına yapan sapıklara itibar gösterilmemesi gerektiğini söylüyor, büyü yapan veya yaptıranların aynı akıbete uğrayacaklarını unutmamalarını hatırlatarak hikâyemize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Kızı düştüğü uçurumun kenarından yine eski sevdalısı genç alıp çıkarmış, kendisi evlenmiş olmasına rağmen yıllarca sevdiği özlediği ailesinin istememesinden dolayı alamadığı kızın hayatına yeniden hayat vermiş.

6 yıl öncesinde başlayan bu hikâye, kim bilir nasıl bitecek? Şaşılacak kadar eksik kalmayacak mı yine de, bitti zannedilen hikâye?

Evet, bu hikâyeyi, daha doğrusu arkadaşının hikâyesini bizle paylaşan Elif’e çok teşekkür ediyorum.

Gerçek bir yaşam hikâyesi olan bu hikâyeden alınacak o kadar çok ders var ki, anneler babalar, göz bebeğiniz gibi büyüttüğünüz, tokat dahi atmaya kıyamadığınız kendi çocuklarınızı ateşlere atmayın. Onların fikirlerine saygı gösterin. Sahip çıkın. Bu gün Elif’in arkadaşı, hem de akrabası olan kocasının ve ailesinin intikam alma adına yaptığı işkencelere dayanamayarak hayatına son verse idi, bunun hesabını kimler üstlenirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.