Yaşama Tarzına Saygı

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Yaşam, insanın doğumla başlayıp bu dünyadan ayrılışına kadar geçen süreye denir. Her bidayetin bir nihayeti vardır. İnsanın yaşam alanı, üzerinde yaşadığımız gezegendir. Ölümle birlikte yeni bir yaşam alanı olacaktır. Onun adına da âhiret diyoruz.

Tarz ise, stil, üslup, biçim gibi anlamlara gelir. Terim olarak yaşam tarzı, insanın düşüncesinin dışa vurması, görünür kılınması demektir.  Saç, sakal, giyim-kuşam biçimleri buna örnek verilebilir.

Son zamanlarda belli bir çevre, yaşam tarzlarına müdahale edildiğinden söz etmeye başladı. Yaklaşık on beş yıldır ülkemizde olabildiğince her alanda özgürlüklerin genişletilmesine çalışılıyor. Hükumetler bu zamana kadar hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmemiştir. Elbette bu konuda ülkesini seven, ülkesinin değerlerine bağlı olan her vatandaşın toplumu kutuplaştırmaya sebep olacak davranışlardan uzak durması gerekir.

Kanunlarımızda insanların yaşam tarzlarına müdahale suç sayılmıştır. Kimden ve kime karşı gelirse gelsin, hepimiz bu noktada müşterek hareket etmeliyiz. Nasıl ki, otobüste şort giyen bir hemşireye tekme atmak doğru karşılanmamışsa,  aynı şekilde başörtülü bir öğrencinin başörtüsüne hakaret etmek de doğru karşılanamaz. Üstelik de % 99’u Müslüman olan bir ülkede, yaşam tarzı olarak tesettürü seçmiş bir hanıma bunu yapmak!.. Fiziksel saldırıda bulunan bu bayan, bununla da yetinmiyor, mağdur kız öğrenci  üzerinden bütün başörtülüleri terörle ilişkilendiriyor. Ne kadar fütursuzca bir tavır. Bu doğrudan nefret suçu işlemektir.

Geçtiğimiz haftalarda TBMM, 16 Nisan’da anayasa değişikliğiyle ilgili referanduma gitme kararı aldı. Vatandaşlar, mezkûr tarihte evet veya hayır diyerek iradelerini sandığa yansıtacaklar. Demokrasinin gereği de budur. Herkes kendi rey’inde özgürdür.  Halkın kararına saygı duyulmalıdır. Maalesef ülkemizde bazı siyasetçiler ve köşe yazarları algı operasyonu oluşturacak düzeyde konuşmalar yaparak mevzuyu bir rejim meselesi haline getirdiler. Bundan istifade etmek isteyen kötü niyetli kimseler,  toplumu provoke edebilir. Zaten batı dünyasında bazı siyasetçiler eliyle yeterince İslam karşıtlığı yükseltilmeye çalışılıyor.  Fitne kazanına istenmeyecek boyutta odun atılıyor.   Herkes, konumu ve görevi ne olursa olsun, ateşi düşürecek tavırlar içerisine girmelidir. Bu konuda basın-yayın organlarına ve siyasetçilere büyük görev düşüyor.

Yaşam tarzına saygı, insan olmanın bir gereğidir. Baskıyla, şantajla insanlara korku salma girişimleri beyhude davranışlardır. Bu ülkede, inananı inanmayanı, Sünni’si Alevisi herkes kendi inancına uygun bir şekilde yaşam tarzını belirleyebilir. Ülkemiz geçmişte, jakobenizmin acı faturalarından çok çekti. 28 Şubat politikalarının dayattığı katı laikçi yaşam tarzı yüzünden özellikle başörtülü kızlarımız emsali görülmemiş şiddete maruz kaldı. Eğitim hakları ellerinden alındı.  Her duyarlı insanımız nasıl ki, şort giyen bir hanıma tekme sallayan kişinin davranışını onaylamamışsa, aynı şekilde başörtüsüne saldıran bu hanımın davranışını da onaylamamalıdır.   Zaten devletin yasaları da yaşam tarzına saygısızlıkta bulunan kimselere gerekli ceza-i müeyyideleri uygulayacaktır.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.