Ufuk Turu İzlenimleri/3

yazar-2

Ufuk Turu’nun ikinci günü önemli bir toplantıyla başladı. “Sivil Toplum ve Sermaye” konulu panele hocaların hocası olarak bilinen, İslam iktisadıyla ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Sabahattin Zaim, MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, SÜ Öğretim Üyesi ve Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Yasin Aktay katıldı. Panelin başkanlığını yapan Sabahattin Zaim hoca, İslam’ın başlangıç yıllarında ahlak ve para ilişkisini ele aldıktan sonra Osmanlı’nın yıkılışına zemin hazırlayan nedenleri sıraladı. Batı medeniyetinin sanayi devrimiyle güç kazandığını ve Osmanlı’nın çökme sürecine girdiğini ifade eden Zaim, İslam dünyasının da Osmanlı’nın yıkılışıyla birlikte gerilediğini söyledi.

İslam dünyasının son 50 yılda kalkınma sürecine girmesinin ilerisi için umutlar verdiğine işaret eden Zaim, sınırlarla birbirinden koparılmış İslam ülkelerinde devlet-millet kaynaşmasına uluslararası güçlerin izin vermediğini söyledi. Hocanın İslam dünyasında  devlet ve millet arasındaki mesafelerden sorumlu olarak İslam ülkelerinin monarşik idarelerini görmemesi dikkat çekiciydi.

Sivil toplum kuruluşlarının dünyadaki kültür ve iktisadi güç mücadelesinde önemli bir işlev gördüğünü belirten Zaim hoca, sivil toplumun kültürel çalışmalarda daha gerilerde olduğunu söylemek istiyordu. Belki önümüzdeki yıl Ufuk Turu’nun gündeminde konu masaya yatırılır İslam medeniyet perspektifinde kültürel faaliyetler, STK’ların kültürel çalışmaları ve medya ile ilişkileri gibi konular bir başlık altında tartışılabilir.

Konuşmasına STK’ları, “devletten bağımsız sivil insiyatifi temsil eden toplumsal açılımlar sağlamaya çalışan yapılar” şeklinde tarif ederek başlayan Dr. Ömer Bolat, tariften hareketle STK’ların amacına uygun hareket ettikleri takdirde katılımcı demokrasinin güçleneceğini ancak Cumhuriyet mitingleri örneğinde olduğu gibi bazı STK’ların devlet adına toplumsal açılımların önünü tıkayıcı girişimlerde bulunduklarını söyledi.

Bolat’ın ele aldığı bir başka husus da iş dünyası ile STK’lar ilişkisiydi. Bolat’a göre 20. yüzyılın son çeyreğinde ulus devletlerin yerine karar alma sürecini çok uluslu şirketler belirliyor. Böylelikle üretim eksenli bir yapıdan finans eksenli bir yapıya geçildi. Bunun ekonomik, kültürel, siyasi etkileri ortaya çıktı. İş dünyası ve sivil toplum örgütleri arasında ilişkiler de büyük önem arz etti.

STK’LAR DEMOKRATİK SÜRECİ DERİNLEŞTİRİYOR

Türk ekonomisinin yakın dönem fotoğrafını çeken Ömer Bolat daha sonra MÜSİAD’ın kuruluşunu anlattı: 24 Ocak kararlarından sonra Anadolu kaplanlarının ortaya çıktığını hatırlatarak teşvik yüzü görmemiş, öz sermayeyle ihracat yapan işletmeler hızla büyüdü. Türkiye’nin büyüyen sermayesi başta Konya, Kayseri olmak üzere bir çok Anadolu şehrinde ortaya çıktı. Bu sermayenin aktörleri sivilleşme döneminde daha kollektif katkılarda bulunacakları bir sermaye kuruluşu olarak MÜSİAD’ı kurdular. 30 ülkede kardeş kuruluşları ve 28 şubesi olan MÜSİAD’ın bugün geldiği nokta, hüsnü kabul gördüğünü gösteriyor. MÜSİAD’la birlikte küçük esnaf yapısından dev ölçekli sermaye yapıları ortaya çıktı. Yine Bolat’a göre MÜSİAD ve benzeri STK’larda sosyal yardımlaşma ve dayanışma temel pirensip. Kadro, ekip çalışması, bütçe, katılımcılık ve gönüllülük diğer olmazsa olmazlar.

Aynı kulvarlarda cemaat ve siyaset eksenli diğer kardeş kuruluşların da AB üyelik sürecinde büyük önem arz ettiğini söyledi Bolat ve bütün bu kuruluşların demokratik süreci derinleştirmeye büyük katkıları var.

Ömer Bolat’tan sonra sözü Prof. Dr. Yasin Aktay aldı. Aktay da rutinlerin dışında bir araya gelmeyi sağlayan şey olarak gönüllülük tarifiyle başladı konuşmasına. STK’lar için gönülülük kavramının önemine işaret eden Aktay, bunun için motivasyonu oluşturan en önemli aracın inanç olduğunu söyledi.

BURJUVAZİSİ OLMAYAN TOPLUM BAŞARILI OLAMAZ

Cumhuriyet mitingleriyle bir kez daha siyaset gündemine giren “öteki” kavramı burada da ele alındı. Öteki var olmadan ve onu tanımlayarak yaşamanın mümkün olmadığını ifade eden Aktay, herkesin “öteki”ne nasıl bir gönül kapısı açacağına karar vermesi gerektiğini kaydetti. ‘Öteki’ne en fazla yer ayıran, yok etme hayali kurmayan tek doktrinin İslam olduğunu vurgulayan Aktay, Müslümanların ütopyasında beraber hayat kurma hayali olduğunu ancak  İslam dışı ideolojilerde kendisinden olmayana yer açılmadığını belirtti.

Bazı STK’lar örneğinden yola çıkılarak sivil toplumun devletle çatışma halinde olduğu şeklinde yaygın bir tasavvur bulunduğunu ifade eden Aktay’a göre tarihte STK’lar pek çok zaman devlete karşı olmamış, Ahilik vb. kuruluşlar gibi devletle uyum içinde çalışmıştır. Sivil toplum herkese açık olmalıdır. Sivil toplum bir gönüllü toplumsallıktır ve Soros gibi kuruluşların STK’lara hakim olması mümkün değildir. Yine Aktay’a göre Orta Asya’daki siyasi dönüşümlerin ardında Soros’un olması, Türkiye’deki sivil toplum çalışmalarını AB ve Soros desteği şaibesi altında bırakmıştır. Oysa Amerika ve Avrupa’nın bu durum işine gelmez, bunlar sivil toplumu güçlü olmasını istemez. Soros’un güçlü çıkacağı bir şeyden Müslümanlar da güçlü çıkabilir.

Aktay sivil toplum ve iş dünyası arasındaki ilişki konusunda iyimser olmadığını vurguladı. Soros’un sivil topluma yol gösterdiğini “maddi gücünüz olmazsa ayakta duramazsınız” dediğini hatırlatan Aktay, sivil toplumun maddi güç bakımından zayıf olduğuna işaret etti. Aktay’a göre açlıkla mücadele için birliktelik sürekli olamıyor. Siyasi ve ekonomik bir güç oluşturulamıyor. Yani burjuvazisi güçlü olmayan toplumun sivil toplumu da başarılı olamıyor. (devam edecek)    

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.