Zeki Oğuz
Açılıp saçılarak tükettik 2009’u.Yok Ermeni açılımı, yok Kürt açılımı… Ardından demokratik açılım. Aslında neyi nasıl açacağını da bilmiyordu iktidar. Amerika öyle buyurmuştu bizimkiler de boyun eğmişlerdi. Ermeni açılımı derken Azeri kardeşlerimizi küstüreceklerini hesap edememişlerdi. Kürt ya da yeni biçimiyle demokratik açılım deyince karşılarına muhatap olarak bebek katilinin çıkarılacağını da hesaplamamışlardı.
Bizim halkımızın bir deyişi vardır. “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” derler. Bunlar bizi açlıkla terbiye ediyorlar. Tekel işçisi ayakta. İtfaiye işçileri ayakta. Örgütsüz halk ise suskun, günü nasıl kurtaracağının hesabı içinde.
Emeklilere göstermelik zamlar verildi ama memur emeklilerine bir şey verildiğini duymadım ben. Onlar sanki çok kazanıyorlarmış gibi.
Cumhuriyetin yarattığı bütün kurumları babalar gibi sattılar. Bütün beceriksiz hükümetlerin yaptığı gibi zam yağdırdılar tepemize. Aklım ereli değişmeyen bir kural bu. Bütün beceriksiz hükümetlerin son silahıdır zam. Halkımızın en büyük ilenci “Zulmün artsın”dır. Zulmün artsın ki sevenin kalmasın, herkes senden nefret etsin, insan içine çıkama. AKP’nin zulmü artıyor. Halk açlıkla savaşıyor umurlarında değil.
***
Yazın Çumra ovasında karşılaştığım tarım işçileri ağlaşıyorlardı. Onlar Urfa’dan, Mardin’den, Adana’dan gelmişlerdi. Yıllık nafakalarını çıkarmak için. Bizim dağ köylerinin insanları da Ege taraflarına gidiyorlar. Bu yüzden hangi dağ köylüsüne nerelisin diye sorsan “Aydınlıyım” der.
Bu dağ köylerine yaz aylarında yolunuz düşerse dikkat edin bir. Eli iş tutar kimseyi bulamazsınız. Hepsi gurbete çıkmıştır. Köyü yalnızca yaşlılar ve çocuklar bekler, sokaklarda sadece onları görebilirsiniz.
Tarihe sırtını yaslamış, dört bin yıllık tarihin bekçisi Fasıllar’da olduğu gibi.
Ne zaman Beyşehir’e gitsem yolumu Fasıllar’a da düşürmeye çalışırım. Hava iyiyse yolun kenarına oturmuş yaşlılarla sohbet edebilirsiniz. Yaşlı bir kadın mahcup bir halde, ürettiği elişlerini uzatır, “alır mısınız?” diye.
Beyşehir’e 18 km uzaklıkta olan Fasıllar uzun bir tarihin bekçisi gibidir. Köyün sırtını yasladığı tepeler Hititlerden Roma İmparatorluğuna kadar birçok medeniyetin izlerini taşır. Ünlü Fasıllar anıtı köyün batısında tepenin yamacındadır. Kimi tarihçiler, tam anlamıyla işlenmemiş bu anıtın Eflatunpınar anıtının üzerine konulmak için yapıldığını, anıtın asıl yerine konulduktan sonra işleneceğini belirtirler. 72 tonluk bu devasa anıtı 1960’lı yıllarda dönemin önde gelenleri Ankara’ya taşımak isterler ama köy halkı buna karşı çıkarak anıtı vermezler.
O gün o uyanıklığı göstermeselerdi belki bugün Fasıllar adını kimse bilmiyor olacaktı. Yöre insanı bu anıta Kurtbeşiği adını vermiş. Asartepe denilen düzlük tam bir ören yeri. Ören yerinin genişliği Roma döneminde Fasıllar’ın önemli bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor.
Köyün kuzey batısında tepenin yamacında bir kaya mezarı ve eşinen at anıtı var. Lukyanus anıtı deniyor. Lukyanus adında genç bir asker ölünce ailesi tarafından yaptırıldığı belirtiliyor.
Fasıllar geçmiş yıllarda oldukça büyük bir köymüş 360 haneye kadar çıktığı olmuş ama günümüzde iyice küçülmüş. Bu küçülmede yoksulluğun yanında köyün arkasındaki kayaların zaman zaman evlerin üzerine yuvarlanarak zarar vermesi de etkili olmuş.
Köyün ortasında bir Samat Dede türbesi var. Köylüler bu türbeden aldıkları bir avuç toprağı tarlaya saçınca kımıl zararlısının kaçacağına inanıyorlar.
Köyün çevresinde Erler Kayası, Kapı Kaya, Yerebatan Çeşmesi, Gavurmeşhedi, Deveskurtlar gibi bir yığın ören yeri var.
Var ama birinci derecede sit alanı olan bölge define avcılarının eline teslim edilmiş durumda. Fasıllar Konya’ya 108 km uzaklıkta. Çavuş beldesinden sağa saparak ulaşabilirsiniz. Köye ulaşım sorunlu. Bu nedenle kendi aracınızla ya da gurup olarak gitmekte fayda var.