Müslümanları, Kendi İçinde Çatıştırma Siyaseti

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Nüfusu iki milyara ulaşmış bir İslam dünyası olarak Ramazan bayramına giriyoruz. İşte bu makalemizde İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu değerlendireceğiz.

Edward Said, “oryantalizm, emperyalizmin keşif koludur”, demişti.

Bilindiği gibi Batı’da yeni oryantalist stratejistler İslam dünyası üzerinde hem fiziksel ve hem de fikri planda yeni değişim ve dönüşümleri gerçekleştirmek için uygulayıcılara birbirinden farklı projeler sunuyorlar. Sunulan bu projelerden birisi de “Müslümanları kendi içinde çatıştırmak”tır. Maalesef bunu da başarıyorlar.

Öncelikle İslam Âleminin birçok yerinde derin krizler ve fay hatları oluşturdular. Bugüne kadar sömürülen Müslüman ülkeler yetmemiş gibi, yeniden harita değişiklikleri yapmak adına mezhep farklılığı ve etnik köken üzerinden krizleri çatışmaya dönüştürdüler.  Bu oyun, Sudan’da oynandı, Darfur koparıldı.  Afganistan bin bir parça. Müslümanlar birbirine kırdırılıyor. Irak’ın bütünlüğü bozuldu.  Suriye kendini toparlayamaz hale getirildi. Büyük güçlerin savaş alanı durumunda. Türkiye üzerinde denenmedik oyun kalmadı.  Suudi Arabistan ve Yemen çatıştırılıyor. Şimdilerde Katar üzerinden fırtına estiriliyor. Filistinli gruplar birbirine düşürüldü. Somali, Mali ve Nijerya gibi ülkelerin başına sapı kendinden olan terör musallat edildi. Bütün bu yapılanlar, İslam âleminin enerjisini boşa çıkarma girişimleri.

Hâsılı, Osmanlının tarih sahnesinden çekilmesiyle/el çektirilmesiyle birlikte ümmet aç kurtların avı haline geldi. İslam ülkelerinin kahır ekseriyeti fiilen sömürgeleştirildi.  Önce zihinsel, sonra ekonomik ve kültürel sömürgecilik devam ettirildi. Bugün her ne kadar birçok ülke şekil planında bağımsızlığını (!) elde etmiş görülüyorsa da özde siyasi, zihinsel ve ekonomik sömürgecilik devam ediyor. Sömürge haline getirilmiş Müslüman ülkeler sömürgecilere haraç ödüyor.  Kendi halkları ise, aşağılanmış, itibarsızlaştırılmış bir şekilde sefaleti oynuyor.

İslam âleminin başına çorap örenler kim? Bunları herkes biliyor. Daha önce İslam ülkelerini sömürgeleştirenler kimlerse aynı devletler. Pençelerini hala Müslüman coğrafyalardan çekmediler. Ürettikleri silahları çatıştırdıkları Müslümanlara satmak suretiyle yine onlar üzerinde deniyorlar. İslam âlemi bu ülkelerin atış poligonu ve pazarı haline getirilmiştir.  Batının kalkınmış ülkelerinin refahları, tamamıyla sömürüye dayanıyor.

Ne yapacağız? Müslüman halklar ve onların evlatları bu meş’um kaderlerini nasıl değiştirecekler? Sömürgecilerin oyunlarını nasıl bozacaklar? İslam âlemi tek yürek haline nasıl getirilecek? İslam birliği nasıl kurulacak? Evet, bu soruların cevabı hem kolay ve hem de zor. Kolay, başta Kur’an’ımız ve Hz. Peygamberin yaşayan sünneti elimizde. Her iki kaynak da “Müslümanların kardeş olduğunu, ayırılıp parçalanmamaları gerektiğini” bildiriyor. Çarenin Kur’an ve Sünnete dönüşte olduğunu beyan ediyor.  Zor, bütün bunlara rağmen, evrensel İslam kardeşliği grup, klik, cemaat kardeşliğine feda ediliyor. İslam ırkçılığı tel’in etmesine rağmen, ırkçılık en yüksek değer olarak öne çıkarılıyor. Mezhepler, beşeri bir yorum olmasına rağmen, dinin kendisi gibi algılanıyor.

O halde, İslam’ın yeminli düşmanlarına av olmamak için, Müslümanların ciddi bir İslam eğitiminden geçirilmesi gerekiyor. Bu konuda pes etmeden sabırla kimin neye gücü yetiyorsa, doğru bir tevhid, akîde, kardeşlik hukuku ve İslam algısını kazandırma yolunda ciddi çalışmalar yapılmalıdır.  Bunları düşünme konusunda bayramlarımız bizim için manevi bir milat olmalıdır.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.