Mazlum İslam Coğrafyalarıyla Dayanışma

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Bu gün yaşadığımız dünyanın değişik ülke ve bölgelerinde Müslümanlar değişik imtihan ve belalarla sınanmaktadırlar. Bunların başında Filistin Müslümanları geliyor. İsrail başta Kudüs olmak üzere işgal ettiği tüm Filistin şehirlerinde İslami kimliği yok etmeye ve nüfus yapısını değiştirmeye çalışıyor. Dışarıdan getirdiği yerleşimcileri haksızca gasp ettiği Müslümanların arazilerinin üzerine yaptığı konutlara ve şehirlere yerleştiriyor. Bu konuda hak hukuk tanımıyor. Sürekli Filistinlilerin haklarını ihlal ediyor. Birleşmiş Milletler ’den ve batılı insan hakları kuruluşlarından ciddi ses çıkmıyor.  Siyonist İsrail, gerek Kudüs’te ve gerekse diğer Filistin kentlerinde nüfus yapısını ciddi oranda değiştirmiş durumdadır. İşgal altında bulunan Filistin topraklarında fiili durum oluşturarak Müslüman kimliği tamamen tasfiye ediyor. Hergün İsrail askerleri mülevves ayaklarıyla Mescid-i Aksa’yı kirletiliyor, mazlum Müslümanların kanını döküyor.

Bir başka imtihan alanı Doğu Türkistan.. Doğu Türkistan hala Çin’in esareti altında yaşıyor, inim inim inlemeye devam ediyor. Müslüman halk, 70 senedir insanlığın görmediği korkunç bir şekilde zulüm görüyor.   Bugün Kızıl Çin tarafından Doğu Türkistan bütün dünyaya kapatıldı. İslam dünyası da gerekli hassasiyeti, tepkiyi gösteremedi ve desteği veremedi. Doğu Türkistan’ı dünyaya kapatan Çin, bununla da kalmıyor, Doğu Türkistan’ın ismini, cismini nisyana terketme politikasını en acı bir şekilde sürdürüyor.  Doğu Türkistan Müslümanlarının başta ibadet özgürlüğü olmak üzere, her türlü insan hakkı elinden alınıyor.

 Osmanlının dağıtılmasından sonra sömürgeci Batı devletleri sömürge haline getirdikleri  İslam coğrafyalarında hep bir “güney-kuzey” sorunu oluşturmuşlardır. Ne zaman Müslümanlar vahdetten söz etseler, işte o zaman yapay sorunlar hemen devreye sokularak Müslüman toplulukların güçleri zayıflatılmak isteniyor.  Arakan’da olup bitenler buna örnektir.  İngilizlerin desteğiyle iktidarda olan ırkçı ve Budist milliyetçi yönetimler, Müslümanları birbirine düşürecek şekilde etnik temelde kliklere ayırmışlardır.  Zerbadiler, Arakan Müslümanları, Kamanlar ve Myedu şeklinde. Arakan diye adlandırdıkları Müslümanları, -yerli olmalarına rağmen- ırkçı Burma hükümeti yabancı gibi tanıtmıştır. Hep onları bu topraklardan sürülmesi gereken unsurlar olarak görmüşlerdir.  Bengal bölgesinin doğu kıyıları boyunca 450 km. kadar uzanan Arakan bölgesi, aşılması imkânsız dağlar silsilesiyle kaplıdır.  Bu bölgeden isimlerini alan Arakanlı Müslümanlar,  sünnidirler. Kendilerini Rohinga ya da Roewengyah şeklinde isimlendirirler. Dinlerine bağlı ve İslami duyarlılığı yüksek olan bu Müslümanların varlığı Budizm’in zayıflamasına yol açmaktadır. Onların dindarlığından etkilenen Budistler, ihtida ederek İslamı seçmektedirler. Bugünkü yaşanan sorunların arka planında böyle bir durum söz konusudur. Budistleri kullanan  yöneticiler, Arakan’lı Müslümanlara karşı soykırım başlattılar. Evlerini, işyerlerini, camileri yaktılar, arazilerini gasp ettiler. Bununla da kalmadılar, korkunç bir şekilde onları katlettiler, kadınların ırzlarına geçtiler. Binlercesi ölen Arakan’lı Müslümanların binlercesi de Bangladeş’e sığınmak zorunda kaldılar.

Netice olarak, biz Müslümanlara düşen görevler vardır. Modern zamanlarda hepimiz konumumuza göre imtihanlardan geçiyoruz. Müslümanlar kardeştir. Mademki Müslümanlar bir vücudun organları gibidir. Nasıl ki bir organa sirayet eden acı ve ağrı diğer organları etkiliyorsa, aynı şekilde dünyanın neresinde olursa olsun Müslümanlara sirayet eden bir acı bizi de etkilemekte, onların imtihanı bizim de imtihanımız olmaktadır. Bugün Keşmir, Somali, Kırım, Doğu Türkistan, Filistin, Bosna, Yeni Zelanda ve Arakan olur. Yarın da bir başka bölge ya da ülke Müslümanları olur. Bu konuda dünya Müslümanları el birliği, gönül birliği ve fikir birliği ederek güçlerini birleştirmeli mazlumlarla maddi ve manevi dayanışma içerisine girmelidirler.  Elbette sadece Müslümanların değil, tüm dünyada dinine, meşrebine,  mezhebine ve ırkına bakılmadan tüm mazlum ve mağdurların dramına sessiz kalınmamalıdır. Mazlum coğrafyalarda yaşatılan insan hak ve hukuk ihlalleri, bütün bir dünya gündemine taşınmalıdır. Çünkü imanımız böyle bir dayanışmayı gerektirmektedir.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.