Gazzâlî’de Renklerin Dili

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İslam tasavvurunda kâinât, güzel bir binaya benzetilir.  Gökyüzü yükseltilmiş bir çatı, yeryüzü uzatılmış sergi, yıldızlar bu kozmik sistemin tavanına asılmış lambalar gibidir. Gündüz vakti göğün mavisi, gece vakti gökteki yıldızlar bu evde oturan insana huzur verir. Gökyüzü mavidir; çünkü insanın gözüne en uygun düşen renk odur. Yeşil ve mavi renklere bakmak insanı dinlendirir, zira bu renkler, insan gözü için en uygun denklerdir.

 Nitekim İmam-ı Gazzali,  el-Hikme adlı eserinde, semâya bakıp düşünmenin insana on faydası olduğunu söyler. Bu faydalar insandan üzüntüyü giderir, vesveseyi atar, korku ve vehmi kaldırır, Allah’ı anmaya vesile olur, kalpte Allah’a karşı bağlılık yerleşir; ret ve inkâr düşüncesi yok olur, bazı hastalıklara şifa olur, hasretli bir kimse teselli bulur, sevenlerin birbirine ünsiyeti artar. Bu sebeple özellikle Selçuklular döneminde yapılan medreseler ve dâru’ş-şifalarda kullanılan çiniler turkuaz renktedir. Bunların en açık örnekleri arasında;   Karatay medresesi, Dâru’ş-şifa ve Alaaddin camiini sayabiliriz.   

Turkuaz ve yeşil renk insanı teskin eder ve dinlendirir. Yine insanda uhrevi duyguların coşmasına ve ibadetlerden manevi zevk almaya vesile olur. Bu sebeple camilerin ve eğitim kurumlarının tezyinatında bu iki renge önem verilmelidir. Ayrıca camilere serilen halıların turkuaz ve çağla yeşili renklerden olması önemlidir. Kırmızı ve sarı gibi renklerin insan üzerinde sıkıcı etkileri olabilir. Gazzâli 12. Yüzyılda “Yüce Allah’ın Yarattığı Varlıkların Hikmetleri” dediğimiz eserde turkuaz renge dikkatlerimizi çekmiştir. İnsan psikolojisini iyi anlayan müellif böyle bir sonuca Mülk Suresi’nde geçen: “Onlar göğe bakmıyorlar mı?”  âyetinden yola çıkarak varmıştır.

Öte yandan, birçok rivayette Resul-i Ekrem (a.s) akarsulara ve yeşilliklere bakmanın önemi üzerinde durmuşlardır.  Akarsular ve yeşillikler, mutlak surette yemek-içmek için değil, güzel oldukları için sevilirler. Akarsu ve yeşillikler Resûl-i Ekrem'in hoşuna gider ve onları severdi. Bu sebeple, sâlim tabiatlı insanlar; aydınlıklara, yeşilliklere, uçan renkli kuşlara, güzel nakış ve mütenâsib şekillere bakmaktan zevk alındığına, hatta bunların kederi dağıttığına hükmetmişlerdir.  Hâlbuki bakılan su içilmez, yeşil çimense yenmezdi. Demek ki güzelliğin, insan tabiatına iyi gelen tedavi edici yönünden ve yararcılıktan ayrı tam bir bağımsızlığı vardır.

Bundan yıllar önce Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan bir hocamız camilerin iç tezyinatının ve serilen halıların renklerinin turkuaz ve çağla yeşili renklerden olması konusunda meramını anlatmak için çok uğraştı. Hatta dönemin Diyanet İşleri Başkanına bu konunun ehemmiyeti konusunda bilimsel gerekçeleriyle birlikte mektuplar yazdı. O, nasıl ki insanın beden sağlığı önemliyse ruh sağlığının da çok önemli olduğunu söylerdi. Camiler, ruhaniyet merkezleridir, diyen hocamız, ayrıca,  insanın yaptığı ibadetlerden haz alması ve ruhunu dinlendirmesinde sözünü ettiği renklerin güçlü tesirlerinin olduğunu ifade ederdi.  Hocamız bütün çabalarına rağmen bir türlü meramını kimseye anlatamadığından hayıflanırdı. Cennetin renklerinin yeşil olduğunu unutmayalım. Ayrıca Gazzali’nin mesajına da kulak verelim. Tecrübe etmek elimizdedir.

Rabbim Mutlak Güzel’in yolundan bizleri ayırmasın!..

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.