EY MİLLETİN HAKEMLERİ!

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Bilindiği gibi Efendimize “güven verici” anlamına gelen “el-emîn” sıfatı, henüz risalet görevi verilmeden önce cahiliye döneminde toplum tarafından verilmiş ve İslami dönemde de bu sıfat te’kid edilmişti.

O, temiz yaşantısıyla toplumun güvenini kazanmış bir kimseydi.

Mekke’de yerine göre “el-Emîn” bazen de “Muhammedü’l-Emin” diye çağrılırdı. Toplumun ona olan sonsuz güven duygusu, onu içinde yaşadığı toplumun “hakem”i ve “yed-i emin” kişisi yapmıştı.


Hz. Peygamber henüz 35 yaşındadır. Yağmur suları ve sel baskınları sebebiyle Kâbe’nin duvarı hasar görür. Kâbe’nin tamirinde rol alan kabileler bir değer ifadesi olan ‘hacer-i esved’i duvara koyma konusunda görüş ayrılığına düşerler. Her kabile bu şerefin kendisine ait olmasını ister. Neredeyse elleri kılıçlarının kabzasına uzanmak üzeredir. İçlerinden bir aksakal, sorunun çözümü için ortaya bir plan atar. Yarın sabah der, Harem-i Şerif’in kapısından kim önce içeri girerse onu ‘hakem’ tayin edelim. Bu öneri kabul görür. Bir de bakarlar ki “el-Emîn” içeri girmektedir. Hepsinin yüzleri güler ve içlerine içsel bir coşku hâkim olur. Çünkü o, “güvenilir” bir kimsedir. Mutlaka o, adalet ve dürüstlükten ayrılmayacak ve bu konuda hakkaniyet ölçülerine uygun bir çözüm önerisinde bulunacaktır.


 Efendimiz,  ortaya bir örtü serilmesini ve serilen bu örtünün üzerine de Hacer-i Esved’in konulmasını söyler. İşlem tamam olunca bütün kabilelerden bir temsilcinin bu örtüden tutarak yerde bulunan hacer-i esved yukarı kaldırmalarını ister. Kendisi de bu siyah taşı alır Kâbe’nin duvarına konulması gereken yere koyar. Böylece sorun barış içinde çözülmüş olur. Toplumsal uzlaşı ve barış onun hakemliğine duyulan sonsuz güven sayesinde yeniden sağlanır. 


Siyer kitaplarında önemli bir yer tutan bu olayla ilgili Efendimizin uygulamasından ve toplumun ona bakış tarzından günümüzde çıkaracağımız yegâne mesaj ne olmalıdır?


“Hacer-i Esved” sembolik anlamda bir değerdir. Çünkü değerler, büyük anlamlar ifade eder ve toplum tarafından paylaşılır.


Yaşadığımız modern zamanlarda her Müslüman içinde yaşadığı toplumun “yed-i emin”i ve “mutemed” kişisi olmalıdır. Zira bütün insanlığa şâhit kılınmak, ulusal ve küresel ölçekte ortaya çıkan sorunları çözüme kavuşturmada ve evrensel değerlere hayatiyet kazandırmada bir sorumluluk yükler. Bu sebeple nice değerler bugün yerlerde sürünmektedir. Her Müslüman ahlaki anlamda “güvenilir” niteliğine sahip olmalı ve toplumun ihtiyaç duyduğu değerleri birlikte ayağa kaldırmada, yükseltmede “hakem” kişiliğiyle öncü rolü oynamalıdır.


Acaba günümüzde yükseltilmesi gereken bir değer olarak “hacer-i esved” ne anlama gelir?

Bugününün hacer-i esvedi, aile değerlerini korumaktır.

Bugünün hacer-i esvedi, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunmaktır.

Bugünün hacer-i esvedi, emeğe saygı ve helal kazançtan yana tavır koymaktır.

Bugünün hacer-i esvedi, sosyal adaletten yana olmaktır.

Bugünün hacer-i evsedi, paylaşma ahlakıdır; kadına saygıdır; bir arada yaşama tecrübesini içselleştirmektir; mazlumlardan mağdurlardan yana olmaktır; her türlü etnik ve mezhepsel ayrımcılığın karşısında dimdik durmaktır. Dahası, merhamet ve şefkatin dili ve sözcüsü olmaktır.

Ey bu aziz milletin mutemet kişileri!..

O halde buradan yola çıkararak söylemek gerekirse, çağdaş dünyada hoşgörü ve barış en önemli iki büyüleyici değerdir. Bugün içinde yaşadığımız toplumun bu değerleri yeniden ihya etmeye ihtiyacı vardır. Herkesin malumu, ülkemizin en önemli sorunu ‘ayrılıkçı terör’dür. Bu sorunun halli için demokratik açılım sürecinde mutabakat konusunda bir anlaşamazlık göze çarpmaktadır. Bu sorunun halli için, memleketin menfaati dışında bir menfaat ve rant beklememek gerekir. Ne yazık ki, siyasetçilerimiz olaya pragmatist açıdan yaklaşmaktadırlar. Dolayısıyla, bu terörün sona erdirilmesi taraflara bir “nimet” olarak geri dönecekse, neden kendilerine dönmesin düşüncesiyle hareket edildiği anlaşılıyor.  Madem böyle ise, bu bir milli mesele, bir memleket meselesiyse, bu işten herkes pozitif anlamda varsın kazançlı dönsün. Bu toplumda varolan bütün görüşlerden insanlarımız, başta siyasi partilerimizin temsilcileri, sendikaların temsilcileri, iktisadi teşekküllerden akademik hayata, hukuktan eğitime, sanat dünyasından entelektüellere, din adamlarımızdan kanaat önderlerine vb. varıncaya kadar her alandan seçilecek temsilcilerden müteşekkil sorun çözme konseyi oluşturulsun ve herkes barış ve kardeşliği bir değer olarak yeniden yüceltsin. Bunun neticesinden de başta tüm ülkemiz olmak üzere herkes faydalansın. Çünkü terör, yıkımdan başka bir şey getirmemektedir. Terörün olduğu yerde iç barış zarar görmektedir. Bunun faturası hayatın bütün alanlarına yansımaktadır. Dışarıda güçlü görülen ülkemiz neden içeride zafiyetlerle boğuşmaktadır?


 Ey vatanseverler, haydin bugünün hacer-i evsedi, bu topraklarda barışı yeniden sağlamak için ayağa kaldırılmayı bekliyor. Herkes bu sorunun bir ucundan tutsun ve ülkemiz ilim, fen, teknoloji, sanat, refah ve özgürlükler alanında muasır medeniyetler üzerine çıksın.Bunu hak etmiyor muyuz yoksa?

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.