Zeki OĞUZ
Kimi zaman anamız, bacımız, yârimiz deriz.
Kimi zaman onları cennete layık görürüz…
Ama onların öncelikle bir insan olduğu aklımıza gelmez.
Yılbaşı gecesi kafayı bulan serserinin ilk saldırdığı bir kadın oldu…
Bir erkeğe yan baktı diye, bir başkasını sevdi diye öldürülenler bizim kadınlarımız.
Bir gerzek hoca çıkıyor, Cuma vaazında fetva buyuruyor. Çalışan kadının kocasını aldatacağını söylüyor. Çalışan milyonlarca kadınımıza leke sürüyor. Çağdaşlaşmamış, feodal gericiliği kıramamış bir kafadan ne beklenir ki başka.
Geçtiğimiz hafta hep Konya üzerine yazılmış kitapları okudum. Okuduğum son iki kitaptan biri Seyit Küçükbezirci’nin “Konya Halkbilimi- Folklor Destesi” diğeri ise Prof. Dr. Hüseyin Ayan tarafından sadeleştirilen, Sadettin Nüzhet Ergun ve M. Ferit Uğur’un yazdıkları Konya Vilayeti Halkiyat ve Marsiyatı. Her iki kitabı da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayınlamıştı. Bu kitaplarda deyim ve atasözleri bölümlerini okurken, kadınlarımıza karşı kullandığımız deyim ve atasözlerinin hiç de hoşa gidecek şeyler olmadığını gördüm. Bunlarda erkek bir söylem hâkim ve çoğu kadını aşağılayıcı şeyler.
“Anamızı rüşvet ile işret ağlatır” demişler. Adam rüşvet alıp verecek her türlü işreti, hayâsızlığı y
“Beslemeden kadın olmaz, gül ağacından odun olmaz” diyor. Haydi, gül ağacından odun olmayacağını anlayalım da beslemeden neden kadın olmasın? Besleme olarak birilerinin kolu, kanadı altında yetişmek her zaman mı kötü sonuçlar veriyor ve de besleme olmak o kızın suçu mu?
“Bey almaz paşa almaz, delikli taş yerde kalmaz. Bekle koca kız bahtın açılsın.” Ne kadar alaysama var bu söyleyişlerde.
“Dul karı sabunu ile hamama gidilmez” demişler. İyi de her an dul kalabilir bir kadın. Dul karı… tam bir aşağılama. Yukarda andığım hocanın sözlerinin bir benzeri şöyle dile getirilmiş: “Er getire, hak getire.” Yani, kadın çalışmayacak, eri getirecek o yiyecek.
“Eri olmayanın yeri olmaz” demişler, niye yeri olmasın ki. Hasbelkader evlenmemiş ama onuruyla, namusuyla yaşayan onca kadınımız var.
“Erkek kusuru kadın yanında söylenmez” diyerek peşinen kadını dedikoduculukla suçlamışlar.
“Güzele bakmak sevaptır” diyen biri birazcık içtikten sonra işi tacize kadar vardırır, 57 Lira gibi komik bir para ödeyerek suçundan kurtulur.
“Gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar, merdiven kurmaya kalkarlar.” Bunu okurken kadınlarımızın o düğünden o düğüne fellik fellik koşturduklarını düşündüm. Ama ne görüntü olurdu böyle bir koşturmacayı çekmek.
Bazı ustalık isteyen işleri anlatmak için de kadınları aracı kılmışız. “Her kadın sakız çiğner ama Ayşe ablam gibi çatladamaz.” “Her kadın sakız çiğner ama kürt kızı tadını çıkarır.”
Birçok şiir, atasözü ve deyimlerde en çok kaynanalar alır yergiyi. İşin garibi karşılıklı atışmalarında bunu da kadınlarımız yapar. İşte bir gelin kızın kaynanasına yakıştırdığı sözler: “Kaynana yılan, her sözü yalan.”
“Kızı kendi keyfine korsan, ya davulcuya varır ya zurnacıya. “Baskıcı bir anlayışın ifadesi bu. Elbette kızını koruyup kollayacaksın ama onun da senin dışında bir kişilik, bir varlık olduğunu unutmadan. Kaldı ki davulcu ile zurnacı da birer insan. Konya türkülerini çok iyi okuyan birinden dinlemiştim. Türkücü diye evlenmekte ne zorluklar yaşadığını.
Kimi zaman geline kızarız ama kızımıza bağırırız, gelin anlasın, diye; “Kızın sana derim gelinim sen işit.”
“Kızını dövmeyen, dizini döver” sık işittiğimiz sözlerden biri. İyi de sen evladını iyi yetiştirmemişsen döverek nasıl eğiteceksin? İyice şirazeden çıkmaz mı?
Kimi zaman bir gelinin nasıl yürüyeceğine bile karışmışız. “Pek yürürsen deli gelin, uslu yürürsen deli gelin derler.”
Sormak gerekir, “analık kara yamalık” mıdır her zaman?
Geçtiğimiz günlerde Arabistan’da tecavüze uğrayan bir kadına 200 kırbaç cezası vermişlerdi. Onlar da “gancık guyruk sallamasa erkek ardından gitmez” deyişinden yola çıkarak böyle bir karar vermiş olmalılar.
“Saçı uzun aklı kısa” dediğimiz, gün yüzlü kadınlarımıza yakıştırdığımız sıfatlar bile ürkütücü, cife, dışarı ayaklı, dişehli, garı, eksik etek, hampa, gıncıfır, yosma vb.
Ne diyeyim, Allah, biz erkeklerin şerrinden korusun kadınlarımızı.