CHPnin silahları ve zayıf noktaları

yazar-2

Partilerin silahları ve zayıf noktaları / II

 

CHP+DSP

 

CHP’nin bürokratik oligarşinin özgürlükleri kısıtlayan girişimlerini alkışlayıcı tutumu ve laiklik endeksli siyasete odaklanarak alternatif üretemeyişi “CHP gerçekten sol mu?” tartışmalarına yol açtı. CHP yoğun eleştirilere uğramasına rağmen, kendi seçmeninin ağzından sık duyulan “ne yapalım, kime verelim” çaresizliğinden hâlâ nemalanıyor. “Yeter artık bırakıyorum CHP’yi” demeye başlayan seçmeninin, laiklik tartışmaları ve AK Parti karşıtlığının bilenmesi yüzünden partilerine sarılması konjonktürün getirdiği belki de en büyük avantaj. Bu Baykal’ın şansı olarak görülebilir ama Baykal’ı siyasi analistler konformist bir lider olarak da kritize ediyor. Yani halinden memnun, ana ve sol muhalefet olarak taşın altında eli bulunmayan, bir şekilde barajı aşarak TBMM’ye nasılsa girecek bir lider ve parti imajı çiziyor.

Ardı sıra yapılan mitinglerden gelen “birleşin” mesajının asıl sahibi de merkez sağdan çok CHP’ydi. Doğruları söylemek gerekirse yine kimse CHP’den iktidara gelirse ne yapacağına ilişkin bir projeksiyon da işitmiş değil. CHP bu dönemde ana muhalefet olmasına rağmen  iktidarın en büyük alternatifi olduğunu gösterecek bir profil çizemedi. Baykal, partisinin ekonomik programını bırakın seçmene kendi milletvekillerine anlatabilmiş değil. Popüler konular üzerinden muhalefet yapması ve bundan en çok iktidar partisinin memnun olması, zaman zaman yapılan anti demokratik çıkışlar iktidar partisinin elini güçlendirdi.

Sivil toplumu şaibe altında bırakacak ve siyaseti siyaset dışı güçlerin dizaynını meşru görecek kadar ileri giden ‘Cumhuriyet’ mitinglerinin CHP’ye artı oy getireceği varsayılabilir. Ancak meydanlarda yapılan ankete göre mitinge katılanların ancak yüzde 40’ı oylarını CHP’ye vereceklerini söylemişti. Solu kucaklayacak bir gücü kazanma fırsatını tabanına hitap eden popülist politikalar üreterek elinden kaçırdı.  

DSP ise birleşmeye kadar herhangi bir avantaja sahip değildi. Anketler oy oranlarını çok düşük gösteriyordu. Fakat CHP’ye eklemlenen DSP oylarında ayrıca artış olacağı söylenebilir. Barajı aşamama kaygısıyla kaçan oylar dönebilir. Ecevit ismi elbette ve hala artı. Ama birleşme çabalarını kerhen de olsa mutlu bir beraberlik fotoğrafıyla noktalamış iki partinin sinerjisi rahatlıkla barajı aşmalarını hatta yüzde 15-17’lik aralığı yakalamalarını mümkün kılacak. Üstelik pek az partiye nasip olan bir avantajı da bulunuyor iki partinin. İkisi de para sorunu yaşamıyor.

Her iki partinin de zayıf noktaları bulunuyor. İki parti tabanında da Baykal’ın liderliğine inanç tam değil. Baykal’ın karşısına kongrelerde güçlü bir lider adayının çıkamaması asıl sorun bizce. Sol ittifakın iki partisinin de özel projeleri bulunmadığı gibi, siyasal ve sosyal bir motivasyon da görülmüyor. DSP içinde birleşmeye karşı çıkanlar olduğu için Zeki Sezer TBMM yerine DSP Genel Başkanlığı’nda kalmayı yeğledi. Özetle söylenebilir ki, anti-AK Parti söylemi, irtica korkusu ve ek olarak da birleşme dışında iki partinin de oy zemini bulunmuyor. Bu söylemler de barajı geçecek bir oy potansiyeline ulaşmak için yeterli. Kemikleşmiş yüzde 15’in üstüne ne kadar çıkabilirse CHP bunu başarı sayacak.

Ayrıca birleşme nedeniyle 60’a yakın milletvekilinin yeni dönemde Meclis çatısı altında bulunmayacak olması da solda küskünler hareketi doğuracak. Baykal’ın vitrin hesabıyla merkez sağdaki isimleri partiye taşıması da tabanda yaşanan en büyük sıkıntı olacak. Demirel’e işbirliği görüntüsünün, Baykal görmezden gelse de, tabanda ciddi rahatsızlıklara yol açtığı belirtiliyor.

 

Mazlumder’den siyasete atlamak

 

Devletten ve siyasi hareketlerden bağımsız çalışan bir insan hakları örgütü olan Mazlumder, ‘Mazluma kimliği sorulmaz’ ve kim tarafından, hangi amaçla ve kime karşı yapılmış olursa olsun ‘Zulme rıza zulümdür’ anlayışıyla 16 yıldır hizmet veren uluslararası çalışmalarıyla da  takdir ettiğim bir sivil toplum örgütü. Yakın tarihte yakılan köyler ve dışkı yedirilen köylüler, siyaset Meclis’te çiğ köfte partisi yaparken, bu kuruluşun gündeminde oldu. PKK’lılarca rehin alınan askerlerin serbest bırakılması gibi Kürt sorunu başta olmak üzere önemli sorunlar için proje üretti. Sivil toplum alanı içinde dindar çevreler onları ‘solcuları savunmak’la bazı Alevi dernekleri de, şeriatçı olmakla suçladılar. Buna rağmen soğukkanlı bir duruşla, aklı başında ve demokratik tepkilerle uluslararası platformda saygı gören bir kuruluş oldu Mazlumder, Şube başkanları iyi niyetli, insan hakları konusunda sağlam duruşları olan, birikimli insanlar…

Ayhan Bilgen, Mazlumder’in son genel başkanıydı. Mazlumder Şube Başkan Yardımcısı Adem Seleş’ten öğrendiğime göre Bilgen, Cuma günü dernekten istifa etmiş.

Dünkü basın açıklamasıyla Konya’dan bağımsız milletvekili adaylığını öğrendiğimiz Bilgen’in, neden Konya’dan aday olduğu konusunda ise bir çok kişinin kafasında soru işaretleri olabilir.

Ayhan Bilgen siyasete Konya’dan atılıyor. Kendisini siyasete taşıyacak bir toplumsal zemin görmüş olacak ki Konya’dan aday oldu. Necmettin Erbakan da 1969’da Konya’dan aday olmuş ve yıllarca Konya Milletvekili olarak hizmet etmişti. Bu nedenle hiç kimsenin onun Konyalı olmadığından söz etmeye hakkı olmamalı. Özgür Gündem’de insan hakları ve başörtüsü yazıları yazması da kendisini bağlar. 

Ancak Bilgen’in, Ufuk Turu toplantılarındaki konuşmasında sivil toplumun hiçbir zaman ‘siyasete atlama’ yeri olarak görülmemesi gerektiğini söyledikten sonra bağımsız aday olduğunu açıklamasını herhalde sorgulamak gerekiyor. Bilgen’in bu ‘atlama’sını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

 

 

----------------------

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.