Cahiliye ve Şirk İlişkisi

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Arapçada her ne kadar cehl, nefsin bilgiden yoksun olması manasına geliyorsa da  asıl manası, Allah’ı ve Resulünü tanımamaktır.  Câhiliye, hayatın tüm alanlarında Allah’la irtibatı kesmenin ortak adıdır. Yerine göre bilgisizlikten kaynaklanan mâsiyetler de cahiliye kavramı içerisine girmektedir.

  Câhiliyenin özünü “Allah’a ortak koşma” inancı oluşturur.  Buna göre, cahiliye toplumunun itikadi yapısı ve ibadet uygulamaları bir bütünlük arz eder. İslam geldiği zaman din anlayışlarının parçasını oluşturan küfür ve masiyet cahiliyesini iptal etmiştir. Hz. Ömer’in de dediği gibi, İslam’da cahiliyyeyi bilmeyenler türeyince, İslam’ın düğümleri teker teker çözülür.  Tevhid şirke, hak batıla, iman küfre, helal harama, sevap günaha karıştırılabilir.  Bu açıdan yapılması gereken gerek itikat ve gerekse ibadet İslam’ını doğru bir şekilde sağlam kaynaklardan öğrenmek ve hayata geçirmektir. 

İslam öncesi dönemde kendilerine hanifler adı verilen az sayıda muvahhid insanlar olmuşsa da Allah’a inanmakla birlikte O’na ortak koşan insanlar daha çok olmuşlardır. “Onlardan çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar (12/Yusuf, 106) ayeti buna delildir. Bazen ortak koşulan varlıklar, bir takım nesneler ve insan (kadın) cinsinden varlıklar olduğu gibi,  nefis,  melek, cin ve şeytan cinsinden olan varlıklar da olmuştur.  Hatta cahiliye insanları sadece uluhiyet ve rububiyette değil,  ubudiyette de yani, Allah’a kulluklarında da  şirki karıştırmışlardır. Bu sebeple mü’minler, bütün davranışlarını ahrette hesap verebilecekleri şekilde yerine getirmelidirler. Bir gün Allah’a kavuşacağına inanan her mü’min, düzgün amel işler, Rabbine ibadet ederken de hiçbir kimseyi O’na ortak koşmaz. (Bkz. Kehf 18/110).  Bu sebeple ibadetler, başkalarına gösteriş için değil, sadece Allah’ı hoşnut etmek için yapılmalıdır.

 Bilindiği gibi İslam öncesi cahiliye döneminde; hac, umre, tavaf, kurban, oruç, dua, yemin, rukye vb. gibi değişik ibadet şekilleri de vardı. Ama bütün bu ibadetlere şirk karıştırılıyordu. Bu sebeple gerçek mü’minler ibadetlere şirk karıştırmaktan ve şirkin bütün tezahürlerinden uzak durmalıdır. Çünkü şirk, kişinin kendisini Allah katında ve insanlar yanında değersizleştirmesidir. Rabbinin hakkını/hukukunu yerine getirme imkânını ortadan kaldıran şirk inancı ve pratiğini iyi kavramak tevhid bilgisinin gereklerindendir.  Bunu bilmeyen mü’min farkına varmadan büyük bir zulüm sayılan şirke düşebilir.

  Unutmayalım ki tarihte müşrikler mü’minlerin içinden çıkmıştır. O halde her müslüman, değerli şahsiyetine ve yüce davasına leke getiren her türlü şirk unsurundan şiddetle kaçınmalıdır. Zira İslam’da cehalet özür değildir. Her mü’min dinini sağlam kaynaklardan öğrenmeli, itikat ve amellerinde düzgün olmalıdır. İtikadında düzgün olmayan bir kimse ne kadar ibadet ederse etsin boşa gidecektir. Yüce Allah bizleri cehaletin karanlığından, şirkin ikiyüzlülüğünden korusun.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.